Bir Piskopat Nasıl Yetişir?

Acımasızca suç işleyen, insanlara zarar veren, trafikte korna çaldığı için, yol vermediği için, hocası kopya çektiğinde onu yakaladığı için, sudan sebepler için insan canına kast eden kişilerle ilgili ne çok haber okuyoruz.

Bu kişilerin çoğu, ruhsal bir bozukluktan muzdarip olduklarından değil, yaşama, insana ve kendilerine bakış açılarında bunu norm yaptıkları için kolayca suç işleyebiliyorlar. Kocaman gördükleri ben’leri zarar gördüğünde akla gelmedik sonuçlara neden olabiliyorlar.

PEKİ NASIL? NEDEN BU KADAR ARTARAK VE KOLAYCA?

Hepsi ihmal edilmiş, sevgi görmemiş, anne babadan mahrum insanlar mı dersiniz?

Hayır. Çok iyi ebeveynleri olan ve sağlıklı ortamlardan da çıkabiliyor suça meyilli kişiler. 

Tablonun klinik ve tanı alan tarafında, “Psikopat” diye tabir edilen antisosyal kişilik bozukluğu 15 yaşından önce başlayan, yaygın bir antisosyal ve başka insanların haklarını çiğneme ile belirli bir bozukluktur. Ciddi sosyal sorunlara yol açtığından, tüm kişilik bozuklukları içinde en önemlilerinden biridir.

Diğer yandan toplumsal olarak izlenen nesil tutumları ve çocuğa öğretilen insana, kendine ve dünyaya bakış açıları da pek çok sağlıklı bireye, antisosyal eğilimi öğreti şeklinde sunabiliyor. 

Çocuğunun mutlu ve öz güvenli, başarılı ve güçlü bir birey olmasını isteyen pek çok ebeveyn, çocuklarına kimi zaman yanlış, eksik, kulaktan dolma, sosyal medya üzerinden edindikleri karmaşık bilgilerle yaklaşıp süreci sağlıklı profilden çıkarabiliyorlar. 

Psikolog ve araştırmacı Robert Hare, psikopatolojik özelliklere bazı örnekler vermekte. Bunların toplumumuzda ebeveyn tutumları ile nasıl daha yaygın ve patolojik hale gelebileceğine ışık tutalım mı?

OLAĞANÜSTÜ SÖZEL BECERİ VE YÜZEYSEL ÇEKİCİLİK. ŞİŞİRİLMİŞ BİR ÖZ SAYGI 

Çocuğunun çok zeki ve farklı olduğunu düşünen ebeveyn, eğitimin ilk aşamasından itibaren eğitimcilere saygı ve güven duymuyor. Çocuğunun o müstesna potansiyelinin bu acemi ellerde telef olmasından tedirgin. Her an eğitimcinin tutumlarını sorguluyor. Bunu çocuğunun önünde yapıyor ve güvenli, sevgi dolu otorite olması gereken öğretmen çocuğun gözünde, hedef haline geliyor. 

SÜREKLİ BİR UYARANA İHTİYAÇ DUYMAK, KOLAYCA SIKILMAK

Çocuklar doğar doğmaz oyuncaklara, tabletlere, görsellere boğuluyor. Durmaksızın aktivite yaparak, kendilerini oyalama, yaşamı organize etme ve sıkılmayı yönetme becerileri geliştiremiyorlar. Sıkılınca, acıkınca, üzülünce, susayınca, istediği olmayınca hırçınlaşıyorlar. Karşılarında çaresizleşen ebeveyn daha fazlasını vererek mutluluğu sağlamaya çalışsa da işler kontrolden çıkıyor ve çocuk artık onu neyin mutlu edeceğini bilemez oluyor. Yaşam, ona her istediğini vermediğinde olumsuz duygu ve davranışlar devreye giriyor.

ZULÜM, DUYARSIZLIK, ZARARLI VE MANİPÜLATİF DAVRANIŞ SERGİLEME, EMPATİ, SUÇLULUK YA DA HERHANGİ BİR PİŞMANLIĞIN EKSİKLİĞİ

Çocuk, akran zorbalığı sergilediğinde, arkadaşına fiziksel, sözel ya da ruhsal zarar verdiğinde, şiddete, yalana başvurduğunda, arkadaş dinamiklerini tekelinde tutup çeteleştiğinde ebeveynler bunu liderlik ve öz güven olarak görebiliyor, ya da görmezden gelebiliyor. “Ee, artık devir böyle, vurana vuracaksın, ezeceksin, kendini ezdirmeyeceksin, yeri geldiğinde yalan söyleyebilir çocuktur, arkadaşı kim bilir ne yapmıştır da beni çocuğum kendini savunmuştur? Biz böyle değildik kendimizi ezdirdik çocuğumuz ezdirmesin.” Yaklaşımları ile çocuğun erken yaşta başlayan sorunlu davranışları kişiliğe kazınıyor ve artık bir yetişkin olduğunda karşınıza en ufak olayda eşine, çocuğuna, eşyaya, hayvana zarar verecek biri olmaya hazırlanıyor demektir.

SIĞ, YÜZEYSEL DUYGULAR VE DUYGUSAL TEPKİLER, GERÇEKÇİ UZUN VADELİ HEDEFLERİN OLMAMASI

Çocuklar sürekli ekrana bakarak, yaşamın gerçeğinden uzak sanal bağlar kurmaya çalışarak, kendilerine sanal ve yapay kimlikler oluşturarak büyüyorlar.

Öne çıkan kimliklere benzemeye çalışarak, beğeni ve takipçi sayısı ile kendilerini derecelendiriyorlar.

Kim olduklarını bilmeden büyüyor ve yaşıyorlar.

Ebeveynler çocuklarıyla sadece ders konularını konuşuyorlar. Çocuklara kişilik geri bildirimleri vermek seni seviyorum demekten daha zor hale geliyor. Ebeveyn, bir kitapta okuyup günde üç kez seni seviyorum demeye başlasa bile, çocuğunun kim olduğunu göremiyor, gösteremiyor. 

SORUMSUZ DAVRANIŞ, KENDİ DAVRANIŞLARI İÇİN SORUMLULUK KABUL ETMEDE PATOLOJİK YETERSİZLİK

 Çok çalışan ve çocuğuyla az zaman geçiren ebeveynler çocuklarının gelişimsel ve yaşamsal sorumluluklarını fazlaca üzerlerine alıyorlar.

Çocuklar kendi başlarına sofrada tabletsiz yemek yemeye ilkokul ortalarında başlıyor. Oda toplamak, sofra kurmak, ev işlerine yardım etmek nostalji sözlüklerinden fırlamış gibi kalıyor. 

Çocuk ders çalışmanın, kitap okumanın kendisi ve beyni için ne anlam ifade ettiğini bilmediği gibi, bunun da kendi sorumluluğu olduğunu fark edemiyor. 

Zorla ders çalıştırılan, ek kurslara giden, yapmak için gereken iç motivasyonu sergilemediği için dikkat eksikliği tanısı alıp ilaçlar kullanan bir nesil sürüyor. 

İş yerinde uzun süre çalışamayan, patronunun en ufak uyarı ya da eleştirisinde işi bırakan, trafikte kuralları hiçe sayan, bir şeylere bağımlı olmadan yaşayamayan, kolayca yalan söyleyen, şiddet sergilediğinde, suç işlediğinde kendi haklılığının dışında bir şey göremeyen bireyler yetiştirmemek için tüm anne babalar ve eğitimciler sevgilerinin yanında belli sınır ve sistemli davranışları bilinçli şekilde uygulamalıdırlar. 

Yoksa mutlu birey derken suçlu birey yetişmiş oluyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Psikoloji Haberleri