EMETİ SARUHAN / Yeni Şafak
Kohen soyadına rağmen dul bir kadına aşık olup evlenince hem sinegogdan kovuldu hem cemaatten dışlandı. Kohenler ailece Müslüman oldular ama dediklerine göre Musevi cemaatinden yakalarını hala kurtaramıyorlar.
Hem Müslümanlığı hem de Hristiyanlığı kucaklayan Musevi bir ailede büyüdü Aaron Kohen. Küçük yaşta babasını kaybedince hayat mücadelesinde annesi ve anneannesi ile yalnız kaldı. Gelirleri yoktu, Allah'a sığındılar. Cemaatten gelen yardımlarla geçindiler yine de oğullarının ticaretle değil dinle ilgilenmesini istediler. Aaron, Neva Şalom Sinagog'unda başmüezzinlik görevine kadar yükseldi. Belki daha da yükselecekti. Çünkü soyadı Kohen'di. Kohen soyadı Hz. Harun'un soyundan gelenlere has bir soyadı. Hahamlık ve kutsama görevi Kohen'lere veriliyor. Aaron sinagogda başmüezzinlik yaparken bir taraftan iktisat fakültesi okudu ve Feridun Darbaz'dan Musiki dersleri aldı. Ancak Aaron'un hayatı yaptığı evlilikle değişti. Aşık olduğu eşi Flöri dul bir kadındı ve Kohen'ler dul kadınlarla evlenemiyorlardı. Aaron görevinden atıldı. Cemaatten dışlandılar. İş bulmaları engellendi. Parasız kaldılar. İsrail'e göç etmeyi denediler, olmadı. Geri döndüler, parklarda yattılar. Sonunda "Bunları bize yaşatan insanlarla birlikte gömülmek istemiyoruz." diyerek diğer dinleri araştırmaya başladılar. Son dinin İslam olduğuna kanaat getirip Müslüman oldular. Çileleri ise henüz bitmedi. Musevi tanıdıklarının hiçbiri ile görüşmemelerine rağmen cemaatin soluğunu enselerinde hissetmeye devam ediyorlar. Geçtiğimiz hafta Aaron Kohen'in hayatını anlattığı kitabı "Hazan'ın Hüznü" piyasaya çıktı. Aaron ve eşi Flöri Kohen'le "Hazan'ın Hüznü"nü ve yaşadıklarını konuştuk.
TERAVİH KILMAK BÜYÜK KEYİF
Aaron Kohen yeni adıyla Yasin Tanrıöver, "30 yıl sinagoglarda başmüezzinlik yaptım. Bu gözlerim çok önemli şeylere tanık oldu." diyerek, yaşadıklarının bir rüzgar gibi savrulmasını istemediği için bu kitabı yazmaya karar vermiş. Sinagogta ve cemaatte yaşadıklarını yazan Aaron Kohen, bu süreç kendini İslam'a götürdüğü için kitabının aynı zamanda İslam'ı seçecekler için örnek bir çalışma olduğunu söylüyor. Kohen'in günde 4 saat çalışarak 1.5 yılda hazırladığı kitabın editörlüğünü Fransız Dili ve Edebiyatı Uzmanı eşi Flöri Kohen yapmış. Müslümanlığı seçtikten sonra Bebek Cami'ne gidip gelmeye başlayan Kohen, "Ahmet Atmaca ve İsmail Dursun hocalarımız beni kucakladı. Sabah, öğle, ikindi, akşam, yatsı namazlarına gitmeye başladım. Ramazan'da teravihi onlarla kılmak büyük bir keyif. İslam'ı yaşamakla ve İslam'ın bende uyandırdığı ışıkla Allah'a daha çok yöneldiğimi ve Allah'la daha çok bütünleştiğimi hissediyorum. Bunun mutluluğunu yaşıyorum." sözleriyle anlatıyor Müslüman olduktan sonra neler hissettiğini.
YAPTIKLARI KISKANÇLIKTAN
Yaşadıkları kolay atlatılacak bir travma değil belli ki. Flöri Kohen, "Cahilce bir davranıştan dolayı Yahudi Yahudi'ye zulmetti." sözleriyle anlatıyor cemaatten dışlanmalarını. "Biz ne yaptık ki?" diye soruyor. Sonra yaşananları kıskançlığa bağlıyor: "Gerçekten Aaron Bey fakir bir kişiydi. Fakir bir kişiyi zengin ve kültürlü bir kadın tutup kaldırınca, Aaron yükselir diye, hahambaşı bile olabilecekken onu lekeleyerek uzaklaştırdılar. Dengelerin değişmesinden korktular, çünkü Aaron Harun soyundan geliyordu. Bugün sinagoglarda görev yapanların hiçbiri Kohen değil. Ben hem baba tarafımdan, hem eski eşim tarafımdan ve Aaron tarafından Kohen'im. İlk defa Harun kabilesinden bir kız, Harun kabilesinden bir erkekle evlendi. Veli kabilesinden olan çocuk haham da olunca hahambaşı odur. Sadece Türkiye'de değil dünyada hahambaşılık görevi ona aittir. Koltuklarını kaybetme korku yüzünden böyle davrandılar." diyor. Aaron Kohen de "Aron küçüktür, fakirdir, yaptıklarımızı anlatamaz. Yaptıklarımız kapalı kapılar arkasında, yanımıza kar kalır dediler. Neva Şalom yöneticilerinden biri kapalı kapılar ardında 'Biz seni işten çıkarttık ama sakın ha mahkemeye verme.' dedi. Çünkü yanlış yaptıklarını biliyorlar." diyor.
BAKARA SURESİNDE KOPTUM
Cemaatle yaşadıkları sorunlar onları İslam'a götüren basamaklardan biri olmuş. Flöri Kohen "Bana ve eşime bu kadar zulmeden ve haksızca yargılayanlarla bir arada gömülmek hatta görünmek bile istemedim." diyor. Böylece dinleri araştırmaya başlamış. Önce İncil'i okumuş, kiliselere gidip papazlarla görüşmüş. "İncil'in tahrif edilmiş olduğu açıkça ortada" diye düşününce Kur-an'ı araştırmaya başlamış. "Daha Bakara suresinde koptum. Sonuna kadar okuyup 5.5 ay boyunca inceledim ve sonunda ben hak dinin İslam olduğunu anladım. Ne olursa olsun İslamiyet'in peşinde gidecektim artık." diyor. Bir gece rüyasında kendini camide ibadet ederken görünce daha fazla beklemeyip, İslam'ı seçmiş.
Aaron'un İslam'ı seçmesinde etkili olan olay ise daha eski. "1981 yılında Neva Şalom sinagogunda başmüezzinlik yaparken dua bitmek üzereydi. İnsanlar dağılmaktaydı. Yanımızdaki caminin imamı geldi dedi ki 'Aaron Bey, ben namaza yetişemedim. Cami kapandı, bir namaz kılabilir miyim?' Herkes dedi ki 'Olmaz sinagogu kapatıyoruz. Herkes kendi dininde. Çıkın dışarı.' Ben herkesi dışarı çıkarttım, anneannem de müdahale etti. Onun gerçekten sinegogda secde ederek ibadet etmesi beni çok etkiledi. Bir çok sorulara ve Kur'an'a yöneltti. Mucizevi bir görünümdü." diyor. Zaten çocukluğundan beri camilere giderek dua eden, türbeleri ziyaret eden Aaron ve kızı Çiçek de Flöri'nin ardından Müslüman olmuş.
EKMEĞİMİZLE UĞRAŞIYORLAR
Aslında yaşadıklarını geride bırakmak istiyorlar ve Musevi cemaatinden kimseyle görüşmüyorlar. Ancak bu pek mümkün olmuyor. Aaron Kohen Büyükşehir Belediyesi için konserler veriyor. Ancak cemaatin ileri gelenlerinin Valiliğe ve Belediye'ye "Aaron konser vermeye muktedir değildir." diye şikayette bulunduklarını duymuşlar. Üstelik kendileri için, cemaatten Müslümanlarla yakın ilişkileri olanların "Onlar casustur, ikiyüzlüdür, aslında Museviler, onlar sahte Müslüman'dır. Sakın onlara yardım etmeyin. Yaşam tarzlarını değiştirmediler" dediklerini duyuyorlar. Flöri Kohen gittikleri yerlerde takip edildiklerini hissettiklerini söylüyor. Ancak herşeye rağmen umutlular. Aaron Kohen "Biz İslam'da çok mutluyuz, umutlarımız var. Ender Doğan'dan musiki dersleri alıyorum. Büyükşehir Belediyesi bana 4-5 konser verdi. 2 CD'im var. Yılda 4 milyar kazanıyorum onunla geçinmek zorundayım. Kitap yapabildiğim için hamd ediyorum. Amacım Sufi müziğe devam etmek, alacağım parayla ailemi geçindirmek, kimseye muhtaç olmamak. Amasya'da bir konser verdim. İnşallah Anadolu'da pek çok belediye beni keşfeder ve davet eder." diyor.
Allah'ın birliğini 3 dinde de gördük
1969'lu yıllarda Şişhane'de Refik Saydam Caddesi'nde büyüyen Aaron Kohen, "Kozmopolit bir yapı vardı. Bizim komşularımızın çoğu Müslümandılar. Onlar bize İslam'ın gereği olan hoşgörüyü, tevazuyu gösterir, İslam'ın nuru olan Kuran'ın ışığını yansıtırlardı. Ramazan Bayramı geldiğinde bizleri evlerine alırlardı. Kurban Bayramı'nda cüz-i bütçeleriyle kestikleri kurbanın yarısını bizimle paylaşırlardı. Zorlu günlerimizde bizimle ağlarlardı. Bizim cemaatle yaşadığımız sorunlarda camide benim için dua ederlerdi." diyor. Kohen'in ailesinin de sıra dışı bir yapısı var. Hem İslam hem Hristiyanlığı kucaklamış bir aile. Bu nedenle Kohen küçüklüğünden beri camilere, türbelere gidip dua etmiş. "Anneannem de annem de iyi insanların güzellikleriyle harmanlanmıştı. Beni Eyüp Sultan Cami'ne götürürlerdi. Oradaki müezzinlerin dualarıyla biz de dua ederdik. Telli Baba Türbesi'ne giderdik. Hanımefendi bir dostumuz vardı bana 'Amenerrasulü' duasını öğretmişti. 'Bizden önceki tüm peygamberleri duyduk, itaat ettik, Hakkadır dönüş.' Bu sözler beni çok etkilemişti. Bu sevgiyi ailemden aldım. Ailem hiçbir zaman ayırıcı olmayan insanlardı. Rahmetli babamı küçük yaşta kaybettikten sonra annemler Allah'a ve dine daha çok sarıldılar. İnsanlar sonuçta bir aracıydılar. Asıl olan Allah'ın birliğiydi. Annemler Allah'ın birliğini 3 dinde de gördüler." diyor.
İsrail Lübnan'a saldırdı savaş duası okuduk
Aaron Kohen'in kitabından ilginç bir ayrıntı da "Okumak istemediğim dua" başlığı altında geçiyor. İsrail Lübnan'a saldırdığı ve Ariel Şaron Sabra ve Şatila kamplarında katliama giriştiği sırada Hahambaşılıktan resmi yazı ile her sabah duasında 83. Mezmur'un da okunması istenmiş. Bu Mezmur savaş zamanları okunan dua olarak biliniyor.
Diyanetten de yardım alamadılar
Yaşadıkları yalnızlaştırma sürecinden sonra kira ve banka borçları biriken Kohen'ler Diyanet'ten yardım istemiş. Yardım sözü veren Diyanet'ten, borçlarının dekontlarını göndermeleri istenmiş. 4 ay süren bir sessizlik döneminden sonra da "Çok istememize rağmen size yardım edemeyeceğimizi bildiririz" diye bir cevap almışlar.