Michael Jackson’ın cenaze törenini kim organize ettiyse hakkını vermek lazım. Bir ölünün üstünden bu kadar prim yapılabilirdi. Ama bizim tartışmamız gereken, yaşananların ahlaki boyutu.
Zaman zaman ‘Yani Melda, sen de bir şeyi kafaya taktın mı takıyorsun!’ diye yakınır, arkadaşlarım. Onların söylediklerine göre, bazı konularda çok inatçıymışım! Evet, biliyorum! Ben de böyle bir yönümün olduğunu inkâr etmiyorum zaten. Hatta inkâr etmek bir yana, kırmızı hatlar dâhilinde kontrol altında tutulduğu sürece, takıntılara da hareket alanı sağlanması taraftarıyım!
Bugüne kadar yaşadığım ve de hâlâ yaşamakta olduğum hayal kırıklıklarına rağmen pes etmeyip inat ettiğim için belki de bugün hâlâ ayaktayım. Dozunun iyi ayarlandığı ve aşırıya kaçılmadığı müddetçe, bu özelliklerin zararından çok faydasının olabileceği kanısındayım…
Hatırlarsanız geçtiğimiz hafta, Michael Jackson’ın hayattayken sahip olduğu kral imajından ve onun trajik ölümünden bahsetmiştim. Bir de hızımı alamayıp bu hafta için “İmajlar ve gerçekler konusunda göz göre göre yapılan kandırmacaya göz yumduğumuz sürece, kim bilir daha kaç ‘mutsuz son’ manşetlere taşınacak?” sorusuna cevap arayacağımı ifade etmiştim. Sonrasında beni arayıp ‘Ohh! Melda Hanım, siz artık kendinizi aşmışsınız. Bir sonraki haftayı düşünmeye başlamışsınız!’ diye takılanlar olduysa da ben yine de bu konuya değinmeye kararlıyım.
Anlayacağınız arkadaşlarımın tabiriyle ‘Yine kafayı taktım’ işte. Bu sefer de Michael Jackson’ın cenaze törenine! Ama nasıl takmayayım ki? Bir cenaze töreni düşünün ki 4 milyon dolar harcanmış… Bir cenaze düşünün ki altın kaplı tabut getirilmiş… Bir cenaze töreni düşünün ki biletleri, karaborsada, 100 bin dolardan satışa çıkartılmış…
Ne diyeyim? Kim organize ettiyse hakkını vermek lazım. Bir ölünün üstünden ancak bu kadar prim yapılabilirdi ve yapıldı; ama bizim tartışmamız gereken konu, yaşananların ahlaki boyutunun doğru olup olmadığı…
Bana göre, Michael Jackson’ın cenaze törenine dair en doğru açıklamayı ‘Ben bu şova katılmayacağım. Acımı kamuoyuyla paylaşmak zorunda değilim. Neler hissettiğimi ikimizin bilmesi, benim için yeterli.’ diyerek resti çeken Elizabeth Taylor yaptı. Gerçekten de Michael Jackson’ın cenaze töreninin, maksadını aşarak sahne şovuna dönüşmesi hususunda, ben de ünlü oyuncuyla hemfikirim. Her şey son derece abartılı ve kasvetliydi, hatta hüzün duygusunu gölgede bırakacak kadar...
Üstüne üstlük tören için satışa çıkartılan biletlerin sayısı, talebin altında olunca, işler öyle bir hâle büründü ki törene katılabilmek için bilet bulanlar, ünlü şarkıcının cenazesinde bulunma fırsatını yakaladıkları için mutluluktan çığlıklara boğuldular!
Sizi bilmiyorum; ama ben bu manzaranın vahameti karşısında nasıl tepki vereceğimi, bir insanın öldüğüne mi yoksa onun cansız bedeninden para kazananların, insanlıklarının öldüğüne mi üzüleceğimi şaşırdım…
Şu an içinde bulunduğum şaşkınlığın etkisiyle zihnimde oluşan soruları sizlerle paylaşmak istiyorum. Madem Michael Jackson’ın bir sahne dolusu VIP dostu vardı da neden onlar, dostlarının borç batağı içinde ölmesine göz yumdular? Madem Michael Jackson’ın yokluğuna bu kadar gözyaşı döküyorlar… Ee! O zaman neden hayattayken ona sahip çıkmadılar? Madem o pop müziğin kralıydı ve onun varlığı bu kadar önemliydi. O zaman neden yıllar öncesinde havlu attığı müzik piyasasında, yeni albüm çıkarması için ona destek olmadılar?
Her neyse… Artık Michael Jackson dosyasını burada kapatıyorum; fakat kendi kelimelerimle değil, ABD Başkanı Barack Obama’nın düşünceleriyle: “Olağanüstü dehası ve müziği, büyük bir doz trajedi ve özel yaşamındaki zorluklarla harmanlanmıştı. Bunu inkâr edemeyiz ama önemli olan onun iyi yanlarını hatırlamamızdır.”