Yeniden düzenlenen (YGS-LYS) sınav sistemi tatmin edici değildir. Makas küçülmüştür; ancak hala puan kesilmektedir. Bu da fırsat eşitliğini sağlamaktan uzak bir durumdur. Birkaç açıdan ele alınabilir.
Eğitim sistemimizin (İlköğretim–Orta Öğretim) uygulaması ‘‘Çoklu Zekâ’’ sistemine göre yeniden yapılandırıldı. ‘‘Çoklu Zekâ’’ uygulamaları kısaca şu anlayışa dayanır: Bireyler sadece bir alana göre değerlendirilmez. Her insanda var olan potansiyel geliştirilebilir, değiştirilebilir, iyileştirilebilir. İnsanda geliştirilmeye müsait yetenekler vardır. Kristalleştirici (geliştirici eğitim, materyal, destek) ortam olduğunda gelişir. Ya da böyle ortam bulamadığı zaman ket vurulur. Eğitim süreci içinde, geliştiremediği yeteneklerini geliştirme imkânı sunmaya dayalı müfredat ile eğitim yapılmaktadır.
Sınav sisteminin detayları malumdur. İlk bine giren öğrenciler, başarı ödüllendirilsin diye kat sayıdan muaftırlar. Doğru bir uygulama. Ancak herhangi bir alanda, tam başarı sağlayan bir birey diğer alanlarda performans gösteremediği zaman başarısız mı kabul edilmeli? Bu eğitim sistemimizin anlayışına uygun değildir. Çünkü eğitim sistemimiz bize bireylerin geliştirdikleri yeteneklerine göre değerlendirilmeye tabi tutulması gerektiğini söylüyor. Yani her birey fark ettiği ve geliştirdiği bir alanda da çok başarılı ise başarılı kabul edilmelidir. ‘‘Çoklu Zekâ’’ modeline göre fark ettikleri ya da geliştirdikleri yetenekler üzerinden çoklu seçenek bulamamaktadırlar.
‘‘Meslek Liselerinin’’ haklı itirazları var. Yoğun olarak meslek dersleri görüyorlar. Ancak çok yoğun gördükleri bu derslerden sınavda soru çıkmamaktadır. ‘‘Meslek Lisesi’’ öğrencileri imkânların yetersizliği ve mesleki derslerinin yoğunluğundan kaynaklanan nedenlerden dolayı kültür derslerini daha az görmekteler. Buna rağmen kültür derslerini yoğun olarak gören öğrencilerle aynı sınava tabi tutulmaktadırlar. Çaba gösterip bu farkı kapatıyorlar. Yetmiyormuş gibi bir de katsayıyla ikinci bir dezavantaja maruz kalmaktadırlar.
10 puanlık fark aşılabilecek bir farktır belki. Ancak öğrenci açısından baktığımızda gerçekten şöyle bir durum ortaya çıkmaktadır. 1 tam puan (0,001–999) puan aralığına denk gelmektedir. Buda 1 tam puanın virgülden sonra herkes farklı bir puan alırsa, en az bin kişiyi etkilemektedir. Virgülden sonraki puan aralığına birden fazla kişide olabilir. Buda bini aşmak anlamına gelmektedir. 10 puanlık farkı düşünürsek azımsanmayacak bir durumdur ve fırsat eşitliğine uymamaktadır.
Okul türlerine baktığımızda alanlar, 400 küsur alan olmasına rağmen üniversite sınavında, eski tabirle Sözel (Türkçe ve Sosyal) dersleri, T-M (Türkçe ve Matematik) dersleri, Sayısal (Matematik ve Fen) dersleri, Dil (İngilizce, Almanca, Fransızca) dersleri kaynaklık etmektedir. Bu durumda bir ‘Meslek Lisesi’ öğrencisi hiçbir zaman tam olarak sınavda, puan hesaplanmasına kaynaklık eden bir alana dâhil olmamaktadır. Buda motivasyonsuzluğa sebep olmaktadır. Bu fark azaltılmış olsa da ‘‘Meslek Lisesi’’ öğrencilerinde psikolojik engel oluşturmaktadır. ‘‘Meslek Liselerinde’’ çalışan eğitimciler sıkça şu sözü duyarlar. Çalışsak ne olacak zaten önümüz kapalıdır. Son değişiklikte aynı sözleri, ‘‘önümüzü yine kapandı’’ duymaya başladık.
Konuya devam edecem.
Abdullah ÇİBİK