Tüm insanların en temel ihtiyacının güven duygusu olduğunu belirten Yrd.Doç.Dr. Rıdvan Üney, "Kişi; yaşamının ilk yıllarındaki deneyimleri sonucu, çıkarımlarda bulunur. Sonuçlar doğrultusunda insanlara ve dünyaya güveni gelişir. Buna temel güven duygusu denir" dedi.
Temel güven duygusunun hamilelik ile birlikte başlamakta olduğunu kaydeden Yrd.Doç.Dr. Rıdvan Üney, "Hamilelik ile birlikte bebek, annenin zihninde bir yere sahip olmaya başlar. Bebek dünyaya geldiğinde; dünya onun için çok yeni, anlaşılmaz ve kaygı uyandırıcı bir yerdir. Karnının doyurulması, uyku düzeninin sağlanması, altının temizlenmesi gerekmektedir. Onu korkutabilecek dış etkenlerden korunması ve sakinleştirilmesi için bir yetişkine ihtiyaç duymaktadır. Annenin bebeğin ihtiyaçlarını düzenli ve sürekli olarak karşılaması, bebeğine sevgi ve şefkat göstermesi, onu kucağına alması, onunla göz kontağı kurması ve konuşması, bebek tarafından anlaşılma ve sevilme olarak algılanır. Anne ve bebeği arasındaki bu güvenli ilişki sayesinde, dünya bebek için daha güvenilir bir yer olmaya başlar. Böylece bebekte temel güven duygusu gelişir. Annenin bebeği ağladığında; onun neye ihtiyacı olduğunu anlaması ve bu ihtiyacını karşılaması, aralarındaki ilişkiyi güçlendirir. Bebeğin annesi ile kurduğu bu ilk ilişki, sonraki yaşamında başka kişilerle olan ilişkileri için de bir örnek oluşturur" şeklinde konuştu.
Yrd.Doç.Dr. Rıdvan Üney, "Bebeğin dünyaya geldiği ilk 1-2 ayda bebek için yalnızca kendisi vardır. Bu aşamada bebek kendisi ve annesi arasında ayrım yapamaz. Yani bebek için annesi ve kendisi bir bütündür. Anne ve bebek arasındaki bu iç içe olma hali, bebeğin temel güven duygusunun gelişimi için çok önemlidir. Bu dönemde annenin bebeğin bu ihtiyacının bilincinde olması ve bebekten uzun süre ayrı kalmaması gerekmektedir. İhtiyaçlarının karşılanması yoluyla annesi ile bir ilişki kuran bebek, zamanla annesini fark etmeye başlar. Bebek yaklaşık 4 aylık olduktan sonra yavaş yavaş kendisini annesinden ayrı bir varlık olarak görür. 7. ay ile birlikte, bebekler kendileri dışındaki dünyaya daha fazla ilgi duymaya başlarlar. Bu dönemde bebek annesini diğerlerinden ayırt eder. Bebekte annesi dışındaki kişileri yabancılama durumu oluşur. Yaklaşık 9 aylık olduğunda bebek daha hareketli olmaya, anneden ayrılıp emeklemeye ve yürümeye başlar. 14 ayla birlikte anneden ayrılan ve dış dünyayı keşfeden bebek, annesi kendisinden uzun süre ayrıldığında annesinin yok olduğunu zanneder. Bu onu çok kaygılandırır. 1.5-2 yaşları arasındaki dönemde bebek, yeniden annesine yapışmaya başlar. 2 yaş ile birlikte çocuğun duygusal gelişimi artar ve annesinden daha rahat ayrılabilir" diye konuştu.
Yrd.Doç.Dr. Üney, annenin bebeğiyle ilişkisini etkileyen faktörleri şöyle sıraladı:
1. Annenin ailesi ile olan ilişkileri
2. Annenin eşi ile ilişkisi
3. Annenin ruhsal durumu
4. Doğum sonrası anneye ailelerin desteği
5. Ekonomik sorunlar
6. Annenin bebek sahibi olmaya hazır olup olmaması,
7. Anne ve babanın bebeği isteyip istememesi."
Eğer anne-baba bebek sahibi olmayı istiyorsa, anne bebekle ilgili kaygılı değilse ve diğer sorunlar yoksa hamilelik ve lohusalık sürecinin daha sakin geçeceğini kaydeden Dr. Üney, "Annenin bu sakinliği sayesinde bebeğinin ihtiyaçlarına uygun şekilde yanıt vermesi ve onu sakinleştirmesi daha kolay olacaktır. Böylece bebek de daha sakin olacaktır. Bebeğin ihtiyaçları düzenli ve sürekli karşılanmadığında bebekte güvensizlik duygusu oluşur. Kaygılı anneler bebekleri bir sıkıntı yaşadığında, ağladığında uygun tepkiyi vermekte ve çocuğu sakinleştirmekte zorlanabilirler. Çünkü bebek annenin kaygısını hissedecektir. Bu sebeple annenin çocuk sahibi olmaya hazır olması ve duygusal durumu büyük önem taşımaktadır" açıklamalarında bulundu.