Başkasına Tutunma Sendromu

Dr. Recai Yahyaoğlu

Şöhretliye tapınma sendromu günümüzün popüler bir hastalığıdır.Yapılan araştırmalar yaşayan üç insandan birisinde bu hastalıklı ruh halinin varlığını ortaya çıkarmıştır.Hepimiz illaki bir şöhretliye karşı içimizde sempati duyarız.İçimizden kimse ben şöhret olmuş insanların hiç birisini sevmem diyemez. Sevmesek bile şöhret olmuş bir siyasiye seçimlerde en azından oy veririz.

 

Şöhretliye tapınma sendromunun temelinde; başkasına tutunma, başkasından medet umma, ona benzeyerek özenme ve yardım alma ihtiyacı vardır. Gazeteleri, dergileri, televizyonları meşgul eden ve özel hayatları vasıtasıyla insanların dikkat ve zihinlerinden uzaklaşmayan bu yapışkan tipler aslında sorunlu insanlardır. Onlar sıra dışıdırlar...Farklı yaşamları vardır.Genel çoğunluk onların imkanlarına sahip değildir.Sahip olanlar onlar gibi davranarak yaşamazlar.Ya benimsemediklerinden yada cesaret edemediklerinden...Fakat gerek imkanı olmayanlar, gerekse imkanı olup da onlar gibi yaşamayan pek çok insan yapamadıklarını yapmakta olan bu insanları kimi zaman gıptayla kimi zamanda sinirlenerek izlerler. Gıpta eden/sinirlenerek izleyenler aslında içten içe bunlara karşı gizli bir hayranlık duyarlar. İnsanoğlu kendisinin yapamadığını yapan, istediği halde beceremediğini beceren diğer insanların davranış ve yaşantısını benimsememiş olsa bile onu izlemekten zevk alır. Bu yüzden ciddi fikir gazete ve dergilerine göre magazin haber ve yorumlarına yer veren gazeteler dergiler her ülkede çok satılırlar.

Yaşarken hepimiz, yeteneklerimizin kısıtlı olması nedeniyle diğerlerine ihtiyaç duyarız. Bu ihtiyaç yaratılmış olan diğer tüm canlılara göre insanda daha güçlü bir şekilde mevcudiyetini doğumdan ölüme uzanan yaşam çizgisinde sürekli gösterir. Memur amirine, meclis üyesi belediye başkanına, kaymakam valiye, genel müdür müsteşara, müsteşar bakana, bakan başbakana bağlıdır.Hepimiz bir şekilde diğerlerine bağlıyızdır.Müstakil hareket edenimiz nadirdir. Bağlılık kimi zaman katipliğe varan memurluk anlayışına sahip olanlarla, kendine güvensiz sorunlu insanlarda bir diğerine tutunmaya dönüşebilir. Tutunmayı isteyerek yada istemeyerek bizler meydana getiririz. Çünkü çoğumuz tutunduğumuz bu insanlar tarafından oralara getiriliriz. Onlar isterse oralarda bulunur o makamları işgal eder onlar istemezse oralardan ayrılmak zorunda kalırız.

Bir başka deyişle bizler; başkaları tarafından yapay/samimi olarak gerçekleştirilmiş veya daha net ifadeyle makam ve statü verilmiş insanlarızdır. Bulunduğumuz yer kendimize ait değildir.Seçilmişizdir veya atanmışızdır…Seçilmiş olanlar liderleri ve seçmenlerine, atanmış olanlar amirlerine karşı her bakımdan sorumludurlar. Bu yüzden onlara kafa tutamaz onlardan habersiz bir iş yapamazlar. İnsan bürokraside yükseldikçe etki alanı genişlemez bilakis daralır. Patronlar, liderler ne derse o olur. Demokrasimiz bu anlayışımız yüzünden sıkıntılar yaşar. Her iktidar döneminde liderler şeffaf olmadıkları ve parti içinde diğerlerine yeterli özgürlük tanımadıkları için eleştirilirler. Lider sultası tüm iktidarlar için hep konuşulur. Fakat bir türlü aşılamaz. Çünkü lider; çok sivrilmiş ve geniş kitlelerin birinci derecede ruhsal tercihi haline gelmiştir…

Kişisel bütünlüğümüz için, bütünün farklı parçalarına sahip olan diğer insanlara ihtiyaç duymamız boş yere değildir.İnsanın tanımı yapılırken ilk tanımlardan birisi de onun sosyal bir canlı olduğu yönündedir.Oysa ki insan sosyallikte diğer canlılara göre sınıfta kalmıştır. Maalesef günümüzde çeşitli ırklar, değişik ülkeler, farklı partileri tutanlar, farklı takım taraftarları ve hep bir hususta ayrı düşünenler yaşadıkları dünyayı diğerleri için yaşanılmaz bir yere dönüştürmek için ellerinden gelen gayreti göstermeye devam etmektedirler. Nitekim Orta Doğu’da devam eden savaş buna örnektir. Sayısız örnek vermek mümkündür. En bilinen ve popüler haliyle kalleşçe darbe planlarının yapılması gibi…

Sosyal varlık olarak insan niçin diğerlerine ihtiyaç duyar? Basitçe cevabı insan olduğu içindir. Her şeyden önce insan; neslini devam ettirmek için karşı cinse ihtiyaç duyar.Yemeğini temin etmek, rahat etmek, kendisini yetiştirmek ve sosyal/özel hayatında hemen her şey için bu ihtiyacı devam eder. Örneğin insan; arabası, cep telefonu, evinde kullandığı bir beyaz eşyası bozulduğunda yada kendisi hastalandığında bu konu hakkında eğitim almış bir ustaya/doktora ihtiyaç duyar. İnsanoğlu yaşamı boyunca kendi ihtiyaçlarını sağlayabilecek kadar donanımlı yaratılmamıştır.Bu yüzden hayatımız boyunca eksikliğini duyduğumuz yöne gözümüzü çevirir ve eksikliğimizi gidermeye çalışırız.

İnsan bütünlük hissine ulaşamamışsa, kendisini yeterli ve verimli hissedemiyorsa, üretmekten uzaklaşmış sadece tüketim toplumunun bir ferdi olarak yaşamışsa mutlu olması kolay değildir. Geride bıraktığı hayırlı evlatlar, bereketli ve helal yollarla kazanılmış anlamlı bir servet, yazılı ve inşaa edilmiş bir yapıt, insanlığın ortak menfaatine dair üretilmiş bir iş yada eylem gibi ayrıcalıklara sahip olmayan insan kendisini iyi ve sağlıklı hissetmekten yoksundur. Bir çok insanın hayatının anlamını aradığı günümüzde anlam çok uzaklarda, insanın kendisinin dışında ve maalesef zararlı alışkanlıklarda aranmaktadır.

Resmi statükoya, derneklere, siyasi partilere yada diğer başka faktörlere kendimizi bağlamak ve üye olmak isteğimizin ardında tek ve kendine yetmezlik durumumuz vardır. Aidiyetimizi kendimize benzeyen insanlara ve çeşitli farklı kurumlara bağlayışımız normaldir. Önemli olan denge unsurunu korumayı başarmaktır. Aidiyet ihtiyacımızı karşılamaya çalışırken, sınırlı bağımlılıklardan kurtulup sınırsız özgürlüğe zihinsel olarak yelken açmak mümkündür. İşinize gelmeyen durumlarda meydan okuma cesareti geliştirdiğinizde tek ve benzersiz oluşunuzun dünyaya mesajını vermektesinizdir. Çoğu kere bu özgürlüğü yaşamak için diğerlerine hayır demeniz gerekir.

İnsan; kendisine beğenmediği şeyleri yaptırmak isteyenlere hayır deme hakkına sahiptir. Arabanızla kırmızı ışıkta geçerek ve yasal olmayan işler yaparak bu özgürlüğü tatmin etmeye ihtiyacınız yoktur. Kanunlara uyarak kendi özgürlüğünüzü kendi çabalarınızla oluşturabilirsiniz. Ben parti başkanıma veya genel müdürüme bile kafa tutarım diye düşünür bu özgürlüğü dengesiz kullanmaya kalkarsanız kendinizi kapının önünde bulursunuz. Her şeyin bir sınırı ve ölçüsü vardır.Genel çoğunluğun kabulleri doğrultusunda yaşarken kimi zaman sıra dışı hissedecek ve yaptığınızda önemli oranda kendinizi iyi hissedeceğiniz davranışları bulmanız gerekir. Bunları siz bulamazsanız diğerleri sizden beğenmediğiniz uğraşılarla ömrünüzü tüketmenizi isteyeceklerdir.Beğenmediğiniz işleri yaparken başkalarına tutunma ve onların uydusu olma hatasına düşmek daha kolaydır.Böylelikle hayatın anlamını keşfetme yolculuğunda alabora olursunuz...

Başarı ve mutluluk için başkalarına tam olarak bağımlı olunmadığını bilmek çok önemlidir. Kendinizi özgür hissettikçe, bağımlılıklarınızın aslında sizi ne kadar da çok sınırlamakta olduğunu kavrarsınız. İsyankar ruhlu olmadan, büyük çoğunlukla olumlu ve uyumlu geçinip aykırı kabul edilmeden, yasa dışı işlere bulaşmadan, haksız ve mesnetsiz hiçbir kimseyi ve kurumu suçlamadan, özgür olmanın ve bağımsız hissetmenin yolunu bulabilirsiniz. Bunun için başkasına tutunmaya gerek yoktur...

Dr. Recai YAHYAOĞLU

www.tamtip.com

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.