Başkalarını Anlamak

Psk. Ayla Kahraman

Empati (eşduyum, duygudaşlık) başkaları ile olan duygusal ilişkiyi ifade eden bir sözcüktür.
Kabul gören tanımına göre, bir kişinin kendini bir başkasının yerine koyabilmesi ve bu yolla onun duygu, düşünce, tutumları ve yaşantısını anlayabilmesidir.

Dünya yüzündeki biricikliğimiz; bizi insana ve topluma karşı yabancı kılma tehlikesi de taşır. Kavgalara, savaşlara, salgınlara, açlıklara, hasta ve yalnız ruhlara karşı; uzaktaysak duyarsız, yakında isek savunmasız hale getirir. İşte bu noktada, başkalarını anlama çabamız; biricikliğimizin, diğerleriyle kuracağı bir işbirliğidir ve aynı zamanda kendi benmerkezci bakışımızdan uzaklaşmamızı gerektirir.

Bu, aslında bizim insan doğamıza uygun bir çabadır; çünkü insan, ancak insanla var olandır.

Karşımızdakini suçlamak yerine, sadece “ben” dili ile duygu ve düşüncelerimizi ifade edebilmeyi başarmak, kendimizi anlatabilme başarısı açısından doğru bir adımdır. Bunun yanında, bu yol, başkalarının duygu ve düşüncelerini anlamak için doğru bir yol değildir. Burada “ben”i bir süreliğine terk etmek ve karşımızdaki insan gibi duyumsamaya, düşünmeye çalışmak gerekir. Bu; o insanın davranışlarını anlamak için gereklidir. Sadece “ben” dili kullanıldığında, başkalarının önemi kalmaz. Sadece başkalarını anlamak için uğraşıldığında ise, “ben”e geri dönüldüğünde belki de bir “ben” bulunmaz.

Başkalarını anlamanın yolu, bize ait olan yargılardan geçici bir süre için bile olsa uzaklaşmayı başarmaktan geçer. Bu; çocuklar için geçerli değildir.

Çocuklar duyguları anlamada başarılı olmalarına rağmen, empatik iletiler yapmada başarılı değillerdir. Boşanma, ölüm gibi sevilen kişinin kaybı sonrasında, kendini suçlayan çocuklara yabancı değiliz.

Başkalarını anlama girişimi, gerçekten değerli bir çabayı başlatır. Kendinizi, bulunduğunuz konumu, değer yargılarınızı hatta önyargılarınızı, bazen de sizi siz yapan her şeyi geçici bir süreyle bir kenara bırakmanızı gerektirir. Üstelik bu girişim asla yeterli değildir. Karşımızdakini anlamayı başardığımızda, nasıl tepkiler vereceğimizi bilemeyebiliriz. Çocuğumuzun, eşimizin, dostumuzun içinde bulunduğu koşulu, duygusal durumu çözümler ve belki onların duygularını benzer olarak yaşarız. Bununla birlikte, anlaşıldığını hissettirmeyi başarı ile yapamayabiliriz. Acısını o derece içinizde hisseder ve üzüntüsünü yaşarsınız ki, ağzınızdan gayri ihtiyari şu yanlış sözcükler dökülüverir: Takma kafanı, millet neler çekiyor! Oysaki ihtiyaç duyduğu sadece, seni anlıyorum sözcükleri ve bunu ifade edebilen davranış biçimidir. Patronsanız, işçinizin isyanındaki onuru; baba iseniz, çocuğunuzun bencilliğindeki var olma savaşını anladığınızda ve anladığınızı iletebildiğinizde savaşlar biter. Güvensizlikler, öç alma ya da cezalandırma arzuları kaybolmaya başlar.

Hal ne olursa olsun, hepimizin başkalarını anlama becerimizi geliştirmemiz gerekiyor. Sessiz, saklı veya aşikâr kavgaların, her türlü terörün, saldırganlığın, yıkıcı öfkenin; duygusal ve sosyal yaşamımızdan uzaklaşmasının belki de tek panzehiri budur: Başkalarını anlamak.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.