DOKUZ Eylül Üniversitesi (DEÜ) İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Yaparel, 'başarılı yaşlanma' konusuyla ilgili toplumda artan bir talep olduğunu dile getirerek, insanların yetişkinlik döneminden itibaren geleceğiyle ilgili planlamalar yapmaya başlamasını önerdi. Yaklaşık 1 yıl önce spor yapmaya başladığını anlatan Yaparel, resim ve müzikteki yeteneklerini keşfedip kendisini geleceğe hazırlıyor.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nden mezun olduktan sonra Hacettepe Üniversitesi'nde sosyal psikoloji okuyan, doktorasını ise Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde din psikolojisi alanında yapan Prof. Dr. Recep Yaparel, 1985 yılında araştırma görevlisi olarak atandığı DEÜ İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Anabilim Dalı'nda öğretim üyesi olarak görev yapıyor. 61 yaşındaki Prof. Dr. Recep Yaparel, bir süredir 'başarılı yaşlanma' konusuyla ilgilendiğini belirterek toplumda bu konudaki farkındalığın giderek arttığını dile getirdi. Asistanlarının, Ege Üniversitesi'nde öğretim üyeleri tarafından oluşturulan Tazelenme Üniversitesi'ne giderek derslere katıldığını anlatan Yaparel, bu üniversitede emeklileri daha etkin tutabilmek adına çeşitli faaliyetler üretildiğini söyledi. Başarılı yaşlanma kavramıyla bu etkinliği ilişkilendirmek istediğini kaydeden Prof. Dr. Recep Yaparel, "Eskiden çocukluk ve ergenlik psikolojisine önem verilen batıda, son dönemlerde yetişkinlik psikolojisi psikologların ilgisini çekmeye başladı. Toplumdaki yaşlanma kavramı ileri yaşla özdeşleştiriliyor. Oysa yaşlanma anne karnından başlayıp ölüme kadar devam eden bir süreçtir. Yaşlanma süreci hayatın olmazsa olmazıdır. Bu sürecin sağlıklı ve başarılı olabilmesi için öncesinde ne yapılması gerektiğine dikkat çekilir. Kişi bir günde 60 yaşına gelmiyor. Ama 60 yaşına geldiğinde nasıl bir durumla karşılaşacağını 30 ya da 40'lı yaşlarda öğrenerek ona göre repertuvarını geliştirmesi gerekir" dedi.
RESİM YAPIYOR, NEY ÇALIYOR
Bugünün insanının giderek yalnızlaştığını vurgulayan Yaparel, emekliliğin insanın çalışma hayatından çekilme süreci gibi görünse de kişinin kurduğu ilişkilerden uzaklaşması anlamına geldiğini söyledi. Kişinin yeni ortama uyum sağlamak için yeni beceriler geliştirmesi gerektiğini anlatan Yaparel, öncesinde hiçbir hazırlığın yapılmaması halinde emekliliğin bir travmaya dönüşebileceğini dile getirdi. 60 yaşına kadar işlerinin yoğunluğu nedeniyle hiç spor yapmadığını, ancak 1 sene önce spor yapmaya başladığını belirten Prof. Dr. Recep Yaparel, herkesin yaşlılığa hazırlanması gerektiğini söyleyerek şunları anlattı:
"Bireysel farklılıklar olabilir ama yaşamın sürekliliğini ve değişkenliğini görerek ön almak gerekir. Bunun için herkes hazırlık yapmalı. Hareketlilik yaşamın parçası haline gelmeli. Yaşın ilerlemesiyle birlikte maneviyatın önem kazanması evrensel bir kuramdır, her yerde dini ve manevi kavramlar daha önemli hale gelir. Yaşlanma, önlenmesi mümkün olmayan bir süreç ve ömür bir gün sona erecek. Ölüm evrensel bir çaresizlik halidir. Geciktirebilirsiniz ama hiçbir zaman ortadan kaldıramazsınız. İnsana düşen ise o ömrü ne kadar kaliteli yaşadığıdır. Ben de yıllarca oturarak çalıştım. Artık spor yapıyorum. Lisedeyken resimle ilgilenirdim. Şimdi bu hobime daha fazla zaman ayırıyorum. Yaşlandığımda hiçbirşey yapamazsam şovalenin karşısında bişeyler üretirim, diyorum. Parmaklarım fırça tutmazsa bir başka şey yaparım. Ney üflüyorum. Yarın bugün okuduğum kadar okuyamayacağım. Gözlerim buna izin vermeyecek, bu sefer müzik dinlerim. Zevk alabileceğim etkinlikleri tespit edip hazırlık yapıyorum."
'YALNIZLIK BİZİ PUSUDA BEKLİYOR'
Kırsal yaşamdaki geniş aile yapısının yaşlıların rahat ve mutlu bir yaşam sürmelerini sağladığını ifade eden DEÜ İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Yaparel, kırsalda emeklilik diye bir kavramdan söz edilemezken kent hayatının insan yaşamına bazı zorunluluklar getirdiğini anlattı. Belediyelerin ileri yaş dönemindeki insanlar için bazı hizmetler götürdüğünü söyleyen Yaparel, "Üniversitelerde geriatri bölümleri kuruluyor. Çünkü yaşlılarımızın sayısı artıyor. Tıpta koruyucu hekimlik kavramı gelişti. İnsanlar hastalanmadan ne tür tedbirler alabilir diye düşünüyoruz. Çünkü bazı hastalıkların tedavisi çok pahalı. Önleyici yaklaşımlar hem ucuz hem etkili. Yöneticilerin bana göre esas marifeti geleceği yönetebilmek olmalı. Geleceği öngörerek projelendirmek gerekir. Başkalarının tecrübelerinden birşeyler çıkaralım. Batı gibi sanayileşeceğiz. Ama onlar bu süreçte insani ilişkilerini kaybetmiş. İlişkilerinize özen gösterin, yakınlarınıza değer verin. Yarın onları kaybettiğinizde iş işten geçmiş olabilir. Yalnızlık bizi pusuda bekliyor" diye konuştu.
Nevra UÇKAÇ / İZMİR, (DHA)