Eda ÇELEBİ'nin röportajı
EDA: İnsanları etkileyen ağrılar içinde en yaygın görülen ve yaşam kalitesini bozan şikâyetlerden en önemlilerinden biride baş ağrılarıdır.
AYŞE ALTINTAŞ: Yapılan bütün çalışmalar bunu dünyanın her yerinde doğruluyor. Kadınların yüzde doksan beşi (%95), erkeklerin yüzde doksanı (%90) hayatları boyunca en az bir kez baş ağrısı çekiyorlar. Yaşam kalitesini çok bozuyor. Her bakımdan hem yaşam kalitesini hem de günlük üretkenliği çok etkiliyor. Üstelik genç nüfusta daha etkili olduğu içinde üretken dönemde ciddi problemler oluşturuyor.
EDA: Peki nedir baş ağrısı? Nedenleri nelerdir?
AYŞE ALTINTAŞ: Baş ağrısı beyinde ağrıya duyarlı bir takım yapılardan kaynaklanan ağrılardır. Altında pek çok neden olabiliyor. Yani hepsi hastada baş ağrısı şikayetine yol açıyor. Ama bunların bir kısmı bizim birincil baş ağrıları dediğimiz migren, gerilim baş ağrısı, altından kötü bir nedenin çıkmadığı ve ilaçlarla tedavi edilebilen türüdür. İkinci tür baş ağrıları var ki bunlarda altta yapan başka bir neden vardır. Mesela beyin tümörleri, beyindeki damar balonlaşmaları gibi… Bunlarda tedavinin aciliyeti açısında öncelikle önem vermemiz gereken gruptur. Baş ağrısı deyince geniş bir tablo ortaya çıkıyor.
EDA: Yani bu anlamda sınıflandırmak gerekirse migren başı çekiyor.
AYŞE ALTINTAŞ: Migren en sık karşılaşılan türdür. Gerilim baş ağrısı bunun arkasından geliyor. Karşımıza çıkan baş ağrılarının büyük bir bölümü birincil oluyor. O nedenle başı ağrıyan herkes kendinde kötü bir neden aramamalı. İkincil baş ağrıları dediğimiz yani altında başka nedenlerin yattığı baş ağrıları küçük bir grubu oluşturuyor. Ama tabi ki atlanmaması gereken erken tedavi edilmesi gerektiren bir gruptur.
EDA: Biz halk olarak başımız ağrıdığında sadece internetten ufak bir araştırma yaparak kendi kendimize teşhis koyarız. Ama asıl önemli olan bir hekime başvurmak değil mi?
AYŞE ALTINTAŞ: Türkiye de yapılan bir araştırma var. Türkiye’ de başı ağrıyan kişiler nerelere gidiyor diye bir soru sorulduğu zaman doktora giden kesim hemen hemen %20 - %30 gibi bir kesim. Hatta hastaların bir kısmı internette araştırma bile yapmadan kendisi gibi başı ağrıyan kişilerin deneyimlerinden faydalanıyorlar. Doktora gitmeden başkalarının kullandığı ilaçları kullanarak çözüm bulunmaya çalışılıyor. Ne yazık ki doktora giden kesim küçük bir kesim. Onun dışındaki kişilerde zorda kalmadıkça kendi çabalarıyla eczaneye giderek, komşuya sorarak halletmeye çalışıyor.
O hastaya durumunun ciddi olup olmadığını bir hekimin söylemesinde fayda var. Çünkü bunu muayene etmeden ya da bir takım tetkikler yapmadan karar vermek mümkün değil. O nedenle en az bir kez bir hekime görünmek gerekiyor.
EDA: Her baş ağrısında doktora gidilmeli midir? Yoksa bunun bir ölçüsü var mı?
AYŞE ALTINTAŞ: Her baş ağrısında doktora gitmek gerekmez. Mesela baş ağrınızın migren olduğu teşhisi konulduysa bu migrenin tekrar edileceğinin bilinmesi lazım. Ve tekrarlarında hangi ilaçların kullanılacağını bir hekimin size söylemesi gerekiyor. İkincisi eğer ağrılarınız sıklaşmışsa ağrılarınızın oluşmasını ve artmasını engelleyecek ilaçlar gerekiyor. Ama tanınızı biliyorsanız ve tekrar edeceğini biliniyorsanız size verilen reçeteyi kendi başınıza kullanmanızda herhangi bir sakınca yok. Önemli olan tanının konmuş olması ve ne olduğunun ortaya çıkmış olmasıdır.
EDA: Migren nedir? Migreni tetikleyen faktörler nelerdir?
AYŞE ALTINTAŞ: Migren erkeklerde de görülebilir ama kadınlarda erkeklere oranla iki kat daha fazla görülür. Genellikle başın sağında ya da solunda gerçekleşen zonklayıcı, oyucu, şiddetli baş ağrılarıdır. Ve ağrı şiddetlendiği zaman genellikle bunlara bulantı, kusmalar eşlik edebiliyor. Bu ağrılar baş hareketleriyle artabiliyor. Ve ağrı sırasında kişiyi ışık ve seste çok rahatsız eder. Eğer hasta ‘karanlık odaya çekiliyorum. Yorganı başıma çekiyorum ve uyursam ağrım geçiyor’ diyorsa buna migren tanısı koymak çok kolay. Bu şekilde bir beş kez bu ağrıları geçirmişse bu hastanın teşhisi %99 migrendir. Migreni tetikleyen pek çok faktör var. Örneğin; çikolata, bir takım içkiler, bir takım peynirler gibi… Birde tabi stres ve lodos migreni tetikleyen nedenlerden olabilir.
EDA: Bir de baş ağrıları için emar da isteniyor. Her baş ağrısı için emar gerekiyor mu?
AYŞE ALTINTAŞ: Her baş ağrısı için emar gerekmiyor. Gerçekten bazen gereksiz yere emarlar çekiliyor. Sonuçta bu bir masraftır. Tabi ki sağlık için edilen masraftan kaçınmamak gerekiyor ama migren teşhisini koyduğunuz ve bundan emin olduğunuz bir hastada emara gerek yoktur. Çünkü emar size hiçbir şey vermez. Biz migren teşhisini hastanın anlattıklarına ve nörolojik muayenesinin normal olup olmamasına göre koyuyoruz. Dünya sağlık örgütünün baş ağrısı komisyonunun kriterlerinde emar çekilmesi gibi bir kriter yoktur. Ama eğer hastalıktan emin değilseniz yada olan bir migrende bazı değişiklikler veya farklı ağrılar olursa o zaman emar çekmek gereklidir. Ama basit bir migrende ne tomografi ne de emara gerek yoktur.
EDA: O zaman migren tedavi edilebiliyor…
AYŞE ALTINTAŞ: Bu tabi tedaviden ne anladığınıza bağlı. Hastanın doktor bir ilaç verdi ve ben bir daha ağrı çekmeyeceğim gibi bir düşüncesi varsa bu maalesef doğru değil. Migren tekrarlayan bir hastalıktır. Ancak bizim amacımız ağrının şiddetini azaltmak. Çünkü ister istemez çalışan insanların migrenleri olduğu gün performansları düşüyor. Bizim amacımız ağrının süresini ve şiddetini azaltarak o günü verimli çalışabileceğimiz bir hale getirmek. Ne yazık ki kökünden çözemiyoruz.
EDA: Baş ağrısı tedavilerinde başarısız olmak gibi bir durumla karşılaşıyor musunuz?
AYŞE ALTINTAŞ: Bazı vakalarda kişinin özel durumu da çok belirleyici oluyor. Özellikle ileri yaşlardaki vakalarda her türlü ilacı kullanamıyoruz. Gebelerde her ilacı kullanamıyoruz.
Çünkü bazı ilaçlar gebelikte riskli oluyor. Bir de tabi dirençli olan baş ağrısı grubu var. Bu nedenle İstanbul’da da olan ağrı bilimi merkezleri kurulmuş durumda. Bizim tedavi edemediğimiz dirençli hastalarda buralara başvurabiliyorlar.
EDA: Baş ağrıları genetik olabiliyor mu?
AYŞE ALTINTAŞ: Genetik olan küçük bir grup var. Anne ya da babasında migren olan kişinin migren olma olasılığı anne ve babada migreni olmayan birine göre bir parça daha yüksektir. Ama tabi migrenli bir kişinin çocuğu da migrenli olacak diye bir kural kesinlikle yok.
EDA: Peki baş dönmesi nedir?
AYŞE ALTINTAŞ: Gerçek baş dönmesi dediğimiz şey kişinin kendini dönüyor hissetmesidir. Gerçek olmayan bir histir. Kişinin ya kendi vücudu dönüyor gibi olur yada etraftaki eşyalar dönüyor gibi olur. Baş dönmesi beyinden de kulaktan da kaynaklanabilir. Kulaktaki bir takım yapıların yer değiştirmesi gibi nedenler baş dönmesi yapabilir. Veya beyinde beyincik dediğimiz bölgenin tıkanması gibi durumlarda da baş dönmesi karşımıza çıkabilir.
EDA: Baş dönmesinin sebepleri nelerdir? İç kulaktaki sıvının dengesinin bozulması da bir etken midir?
Ayşe ALTINTAŞ: Evet etkendir. Menyer hastalığı dediğimiz hastalığa direk bu sıvının fazlalığı neden oluyor. Tekrarlayan baş dönmesi atakları oluyor. Kimi zaman pozisyonel dediğimiz bir baş dönmesi var. (yatakta sağdan sola dönerken bir anda başını kaldırması, başını hareket ettirmek gibi… ) Kulak içinde bir takım yapılar var. Onlar kendi kendilerine yer değiştiriyorlar. Onların yer değiştirmeleri de baş dönmesine yol açıyor ve tedavisi çok kolay. Bu tedavi ilaç kullanımı gerektirmiyor.
EDA: Baş dönmesi olan bir hasta nelere dikkat etmeli?
Ayşe ALTINTAŞ: Burada nedenin ne olduğu çok önemli. Kulakla ilgiliyse bir kulak burun boğaz hekiminden yardım almalı ve ona göre tedaviler uygulanmalı. Eğer hastalık beyinden kaynaklıyor ise bu çok daha önemlidir. Özellikle yeni gelişen bir hastalıksa ve hasta ileri yaşlardaysa, risk faktörleri varsa (kilolu olmak, sigara içmek…) bu hastanın acilen bir nörologa başvurması gerekiyor. Çünkü beyincik denen bölgede tıkanıklık varsa buna erken dönemde müdahale etmek gerekiyor. Nedenine göre farklı yaklaşımlar olabiliyor ama beyinden kaynaklanan baş dönmeleri gerçekten önemli.
EDA: Baş ağrılarının ve baş dönmesinin tansiyonla bir ilgisi var mı?
AYŞE ALTINTAŞ: Her ikisinin de tansiyonla ilgisi var. Yüksek tansiyon baş ağrısı yapabiliyor. Özellikle de ensede yerleşen bir baş ağrısı yapabiliyor. Tansiyonu yüksek olan hastalar da eğer gereğinden fazla tansiyon ilacı alırlarsa buda tansiyon düşüklüğüne neden oluyor ve hasta da baş dönmesine yol açabiliyor.
EDA: Bu anlamda tansiyon hastaları biraz daha risk altında mı oluyorlar?
AYŞE ALTINTAŞ: Risk altında demek yanlış fakat dikkatli olmaları gerekir. Hasta tansiyonu tedavi etmek isterken tansiyonu düşerse baş dönmesi gibi tatsız bir şikâyetten yakınabilirler.
EDA: Şeker hastalığında aynı problem olabilir mi?
AYŞE ALTINTAŞ: Eğer kişinin kullandığı ilaçlar fazla geliyor ve şekeri düşüyorsa hipoglisemi dediğimiz durumda da hastada sersemlik hissi, konsantre olamama gibi durumlar oluşabilir.
EDA: Peki panik ataktan baş dönmeleri olabilir mi?
AYŞE ALTINTAŞ: Olabilir. Bazı baş dönmeleri baş ağrılarında olduğu gibi psikolojik kökenlidir. O nedenle mutlaka sorgulamak gerekiyor.
EDA: Panik atak rahatsızlığı çekenler öncelikle bir psikiyatra görünüp sonra mı size gelmeli?
AYŞE ALTINTAŞ: Aslında panik ataksa bir psikiyatra gitmeleri doğru olur. Ama baş dönmelerinde eğer psikiyatr altında başka bir neden olabilir diye araştırmak isterse o zaman bize yönlendirebilir. Ama normalde panik atak bizim konumuz değil.
EDA: Balığın faydalarından biraz bahseder misiniz?
AYŞE ALTINTAŞ: Destek gıda maddeleri açısından ülkemiz çok şanslı bir ülke. Çünkü hem taze sebze ve meyveye çok kolay ulaşılabiliyor hem de balığa. O nedenle bunları ilaç olarak almak yerine doğal şekliyle alıp beslenmek gerektiğini düşünüyorum. Yani balığı balık olarak yemek gerekiyor.
EDA: Birde balık yağı kullanılmalı mı? Ne sıklıkta kullanılmalı?
AYŞE ALTINTAŞ: Balık yağının bağışıklık sistemini desteklediği söylenir. Bizde bağışıklık sistemiyle sorunu olan hastalarımıza kısmen öneriyoruz. Ama sağlıklı bir kişinin de bağışıklık sistemini güçlendireceğim diye böyle bir ilaç almasına gerek yok. Doğal yoldan balık yemek en doğru çözüm diye düşünüyorum.