Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Kemal Yücesoy, Yaşar Üniversitesinde 'Dijital dünyada aşk' konulu panele konuşmacı olarak katıldı. Yücesoy, depresyondan panik atağa kadar ruhumuzu hasta eden kalabalık kent yaşamının aşkın olmazsa olmazı feromonları ayırt etmemizi de zorlaştırdığını söyledi.
Yaşar Üniversitesi Medya ve Psikoloji topluluklarının düzenlediği "Dijital dünyada aşk" başlıklı panelin yöneticiliğini gazeteci Meltem Acar yaptı. Başarılı beyin, bel ve omurga ameliyatlarıyla tanınan ve aşkın beyindeki etkisi konusunda hobi olarak konuşmalar yapan Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Kemal Yücesoy ile 40 yıl sonra ilk aşkını sosyal medyada bulup evlenen Diş Hekimi Cüneyt Işıker panelde konuşmacı olarak yer aldı.
“Kimya tutuyorsa aşk ortaya çıkıyor”
Yücesoy, kent yaşamının aşkın olmazsa olmazı feromonları ayırt etmemizi de zorlaştırdığını ifade etti. Aşk için limbik sistemin uyarılması gerektiğini belirten Yücesoy, "Limbik sistemin bizim 5 duyumuzdan sadece kokuyla ilgisi var, diğer duyularımızla etkilenmiyor. Dolayısıyla görmek, dokunmak tek başına hiçbir şeyi halletmiyor, mutlaka o kokuyu almak gerekiyor. Burada söz konusu olan, ter bezlerinden salgılanan ve feromon denilen kokusuz kokular. Bunlar sadece beyni uyarıyor ve bu gelen uyarılar eğer limbik yapınıza, kişisel yapınıza, ruh halinize uygunsa bir anlam kazanıyor. Kısacası iki kişinin arasındaki kimya tutuyorsa aşk ortaya çıkıyor" diye konuştu.
“Aşk, akıl tutulması”
Aşkı, akıl tutulması olarak tanımlayan Prof. Dr. Kemal Yücesoy, aşık olunca beyinde 12 merkezin aynı anda çalıştığını belirtti. Yücesoy, aşkın beyinde meydana getirdiği değişikliklerden şöyle bahsetti:
"Aşk, görsel bir şeyle başlıyor. Beyin, o an bir fotoğraf çekiyor. Bu fotoğraf çekildikten sonra aşka düşme ya da kalp çarpıntısı başlıyor. Bu durum, toplam 1,5 saniye sürüyor. Feromon, ter bezlerinden salgılanan kokusuz koku dediğimiz kişisel bir olay. Feromon aracılığıyla 'bana uygun mu, değil mi?' o anda karar veriyorsunuz. ‘Görüntü, koku tamam’ dediniz, yukarıda beyinde bir fırtına başlıyor. Bundan sonra bütün iş beyinde dönüyor. Ne kadar kompleks olursa olsun beyin, en basit 5 duyuyla yoğurduklarıyla yaşıyor. Görme, dokunma ve koku girmedikten sonra aşk olmuyor. Aşkın belki tıbbi bir tanımı yok ama beyinde şekilleniyor, yer buluyor. Bitişi, sürdürmesi, başlangıcı hepsi beyinde. Yaptığı şeylerden dolayı akıl tutulması olarak değerlendirebiliriz. Beynimizin günlük hayatı yöneten kısmını devre dışı bırakıyor ve mantık tutuluyor. Subkortikal merkez dediğimiz ana kumanda dışı yerler çalışmaya başlıyor ve asıl çalışması gereken yerler devre dışı kalıyor. Bu nedenle aşka akıl tutulması diyoruz."
Dijital aşk
Dijital dünyada aşk için birçok platform ve sosyal medya araçları bulunduğunu ve bu araçların insanları birbirine uygun özelliklerine göre eşleştirmeye çalıştığını hatırlatan Yücesoy, sözlerine şöyle devam etti: "Ancak ne aşık olduğunuz, ne beğendiğiniz, ne de gerçek aşkı yaşadığınız insan, kafanızda yazdığınız, dijital dünyada her zevkinizin ortak olduğu insan değil. Bilgisayar size bulabilir, ama insan gerçek hayatta hissettikleriyle yaşar, ne kadar ideal gibi görünse de dijital aşkların gerçeğe gidebileceğini sanmıyorum."
Teknoloji aşkı nasıl etkiler?
Özellikle sosyal medyada, insanların kullandıkları görsellerinin gerçek olup olmadığını kimsenin bilmediğini belirten Yücesoy, sözlerini şöyle sürdürdü: "Beyin, çok hızlı bir sistem, en mükemmel bilgisayardan daha mükemmel. Ama çalışması hormonla, mekanik değil. Hormon ve duygu giriyor işin içine. Dijitalde belki mesafeler önemli değil ama tamamen gerçek dışı. Hayat üç boyutlu, ama dijital ortamda iki boyutlu görüyorsunuz. Beyne kaydederken sesi, tınısı değişiyor. Koku yok, dokunma yok. Emojiler, kısaltmalar ne kadar duyguyu ifade edebilir ki. Oradan başlayıp, orada sevgili olunursa söylüyorum. Dijital medya üzerinden olan aşklarda ne sevgili gerçek, ne konuşulanlar ne de yazılanlar.”
“Aynı anda iki kişiye aşık olmak mümkün değil”
Beynin, geriye doğru ve sürekli kayıt yaptığını hatırlatan Prof. Dr. Yücesoy, şunları söyledi: "Özellikle alzheimer gibi hastalıklarda insanlar eskiyi çok iyi hatırlar ve yeniyi unutur. Bu beynin geriye doğru kayıt özelliğinden kaynaklanır. Aşkta da kayıt merkezine birini kaydettiğinizde, o silinmeden yeni birinin girme şansı yok. Gerçek aşkı kaydettiğiniz zaman, onu silmeden yenisini kaydedemezsiniz. ‘İki kişiye aşık oldum.’ Böyle bir şey yok. Ancak kayıt iyi silindiyse yeni bir aşka açılıyor.”
Kırk yıl sonra sosyal medyayla gelen mutluluk
Cüneyt Işıker ise 40 yıl sonra sosyal medya sayesinde ilk aşkını bulup yeniden aşık olduğunu ve evlendiklerini anlattı. Işıker, aşkın dünyanın her yerinde yanlış tanımlandığını belirterek sözlerine şöyle devam etti: "Bence yalnız beyinle olmuyor. İnsan bir kere aşık olur. Ben aynı kadına iki kere aşık oldum. Dijital medyanın içine doğmama rağmen onun sayesinde ilk ve tek aşkıma kavuştum. 1969 yılında aşık oldum, belki de hayat adil davranmadı bir araya gelemedik. Bir gün bir arkadaşımızın Facebook sayfasında bir yorumunu gördüm, arkadaşlık teklif ettim. Onu evinin önünde beklerken otomobilin aynasında görünce yeniden aşık oldum. Sonra evlendik. Yarım asırlık aşkımız, sevgi yolunu aydınlattı. Dijital medyada insanlar kendilerini yansıtmıyor. Duyguları, sözleri bile çalıntı aşklar olabiliyor."