Dün medyada yankı yapan herkesin acaba dediği olay Taraf gazetesinin ‘AKP ve Gülen’i
bitirme planı’ başlıklı manşet haberi idi. Genelkurmayın hemen dava açması tarihi bir fırsatı başlatabilir mi göreceğiz.
Kara propaganda nedir?
Çok kimsenin ilk tepkisi TSK’ya karşı kara propaganda yapılıyor idi. Yani kaynağı belirsiz yalan ve iftira iddiaları olabilir denilmişti. Akabinde TSK’nın hemen soruşturma açması sevindirici idi.
Kara propaganda da haber kaynağı başka kaynaktan çıkıyor gibi gösterilir. Hedef alınan kişi veya kurumların düşüncelerini etkilemek için yalan, iftira, sahte delil her şey kullanırlar.
Ancak alelacele askeri mahkemeye başvurulması ve hemen yayın yasağı uygulanması, yıldırım hızı ile askeri mahkeme kararları şüphelerin yönünü değiştirdi. Çünkü:
Birincisi, emekli kıdemli kurmay albay imzalı yazı Nisan 2009 tarihli idi. Özel harekatçıların emekliliği olmaz bu sebeple emekli olmasının önemi yoktur.
İkincisi, mevcut yazı askeri terminolojiyi bilen, yazım üslubuna hakim, alt başlıkları ve imza blok’unu doğru kullanan bir kalemden çıkmıştı. İhtiva ettiği istihbarat bilgisi devlet içinde bir el tarafından yazıldığını gösteriyor.
Hakim vicdanı, yargılama sürecinde önce hukukçu sonra asker olabilmek
Üçüncüsü askeri mahkemenin sivil alanı da bağlayıcı karar alıcı bir yetkisinin olmadığını hukukçularca dile getirildi. Bu yetki kullanımı doğal hukuk sınırlarını zorlamıştır. Yasaklama kararının soruşturmaya konu olan belgelerin içeriği ile ilgili olması hukuki bir ayrıntı olarak önemlidir. Askeri hakimlerimizin objektif olabileceklerine dair güvenimizi artırmıştır.
Askeri hakimlerin kendilerini baskı altında hissettiklerini ama vicdanlarının rahat olmadığını anlayabiliriz. Usul ve yetki tartışmaları kamu vicdanının gereğidir.
Gizli yargı istibdat dönemlerinin yargılama usulüdür. Susmamak gerekiyor. Yoksa 27 Mayıs zihniyetinin yolu açık kalır.
Dördüncüsü, güdümlü bağımsız olmayan askeri yargı vardır diyenleri yalancı çıkarmak için bir fırsat doğmuştur. Saddam zihniyetinin askeri mahkemesi ancak komutancı bir karara imza atabilir. Yasalara uygun olsa bile hukuka uygun olmayan bu karara sahip çıkanlar çağdaş ve demokrat olamazlar. Demokratik tepki verip susmamak vatanseverliktir.
Birşeyler örtbas edilecek mi?
Beşincisi Genelkurmayın aceleyle yasaklama için panik derecesinde reaksiyon göstermesi kurmay soğukkanlılığına uymamaktaydı. Akılda kalan izlenim birşeyler örtbas ediliyor endişesi idi.
Altıncısı,TSK’nın içinde emir komuta zinciri dışında Batı Çalışma Grubu gibi informal grupların çalıştığı tahmininde bulunanların haklı çıkma ihtimali çok arttı.
Genelkurmay Başkanımızdan altına hakim olmasını bekliyoruz yoksa görevini yapmamış olacaktır.
Yeni bir tasfiye tezgahı mı?
Yedincisi, düşman unsurlar olarak ‘Tesbit edilememiş diğer irticai TSK personeline yönelik korkutucu propaganda geliştirilerek, bu kişilerin hata yaparak tesbit edilmeleri veya kendiliğinden çözülmeleri sağlanacaktır’ adı altında yeni kadro tasfiyesi hesaplarını görüyoruz.
Kamu vicdanı askeri hakimlerimizin arkasındadır bu nedenle askeri hakimlerimiz konuya kendilerini aşarak bakmalılar. Önce ülkenin hukuku sonra şahsi hukukumuz gelir.
‘TSK da hakimler var’ diyebilecek miyiz?
Kara propaganda yöntemlerinde var olan’Kara propaganda da kaynak gizlidir, her ne sebeple olursa olsun kaynak ortaya çıktığında her türlü sorumluluk reddedilecek şekilde önceden hazırlıklı olunur’ maddesine uygun olarak hemen yargıya başvurulduğunu tahmin etmek mümkün.
Her neyse soruşturmanın gizliliğine zarar vermeme kararına saygılı olarak esasla ilgili tartışma yapmayalım. Ancak Berlin’de hakimler var diyen Alman toplumu gibi ‘TSK’da hakimler var’ demek istiyoruz.
Türkiye’nin önünü açacak ve tarihi bir görev üstlendiği fark eden askeri hakimlere ve savcılara saygı duyuyoruz. ‘Komutan ne der?’ kaygısı yerine kamu vicdanı ne der? Gelecek kuşaklar ne der?’ kaygısının mesleki bir gereklilik olduğunu askeri savcılara hatırlatmak istiyorum.
Askeri bir hekim olarak tedavi esnasında hekim kimliğimizi unutmamaya çalıştığımız gibi askeri hakimlerin de yargılama esnasında hakim kimliklerini unutmamalarını beklemek hakkımızdır. Hakim ve hekim önünde general de er de bir olmalı.
Türkiye’nin aydınlık geleceği ergenekon davasının kaderi ile çok ilgili. Ya batı gibi çağdaş ve özgür olacağız ya da mezopotamyalı gibi birbirimizi yiyen insanlar olacağız.
Askeri savcılarımız mutlaka terör savcıları ile hukuki fikir alışverişinde bulunmalılar ve Genelkurmay arşivlerini açmalılar.
NEVZAT TARHAN - HABER 7
ntarhan@gmail.com