Aşk Ve Şizofreni Birbirine Benziyor!

Şizofren hastalarında görülen dopamin hormonunun aşıklarda da artış yaptığı ve şizofren hastalarıyla benzerlik gösterdiği ifade edildi.

 Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Saffet Gönül; şizofreni hastalığı hakkında bilgi verdi:

Şizofreni, her hastada farklı şekillerde başlayabilir. Hastalık, 'genç hastalığı' olarak bilinir; erkeklerde 15-25 yaşlarında, kadınlarda ise 20-30 yaş arasında başlar. Pek çok hastada, sinsi bir başlangıç olur. Önceleri hasta toplumdan uzaklaşır, insanlarla ilişkileri azalır. Daha sonra kişisel bakımında azalma ile birlikte okul veya iş performansında düşme gözlenir. Kendi kendilerine konuşup gülebilirler. Şüpheler ve endişeler bu tabloya eşlik edebilir. Bazen hastalık; şüphe ve halüsinasyonlarla aniden de başlayabilir.

Doktora Başvuru Gecikiyor

Şiddetli ve ani başlayan tablolarda; aile doktora daha erken başvuruyor. Ancak sinsi tablolarda, başvurunun geciktiğini görüyoruz. Hastaların önemli kısmı ergenlikte veya üniversite öğrencisiyken rahatsızlanıyor. Aileler hastalardaki değişimleri genellikle ergenliğe yoruyor. Bu da başvuruyu geciktiriyor.

Şizofreni konusunda yapılan araştırmalarda; kişide, dopamin adı verilen ve hücrelerin birbirleri ile haberleşmesini sağlayan bir maddede artış olduğu görülüyor. Bu aşırı artış, yanlış düşüncelerin oluşmasının da temel nedeni oluyor. İlaçlar bu artışın önüne geçer. İlginç olan şu ki; aşkın temelinde de bu madde vardır. Ancak şizofrenideki artış; aşktakinden çok daha fazla ve düzensizdir. Ayrıca beyindeki hasar, dopamin salınımı ile sınırlı değildir.

İlaçlar Hayat Kalitesini Arttırır

Hastalığı erken başlamış ve kötü gidişatlı olan hastalar, genellikle ailelerinin yanında ve diğer insanlardan mesafeli bir şekilde hayatlarına devam ederler. Hastalığı iyi gidişatlı olanlar ise normale yakın bir hayat sürebilir. Düzenli ilaç kullanımı ve rehabilitasyon; hastanın hayat kalitesini yükseltir.

Tedaviyle Yüzde 40'ı Kendine Yetebiliyor

Bundan 100 sene öncesinin istatistiki verilerine göre; şizofrenlerin sadece yüzde 4'ünün hiçbir şey yapılmadan düzeldiğini görürüz. Muhtemelen bu hastalar; o dönem şizofreni tanısı konmuş ama daha çok geçici psikoz veya madde kullanımına bağüzde 

Yüzde 10'u Düzeliyor

Bugün ise tedavi ile hastaların yüzde 10'unda düzelme olduğunu görüyoruz. Hatta hastaların yüzde 40'ı ilaç tedavisi sonrasında kendilerine yetebilir bir hale gelebiliyor. Bu rakamlar; eskisine göre daha iyimser bir bakış açısı ile hastalığa bakmamızı sağlıyor.

Hastalık tedavi edilmez ise, hastaların hezeyan ve halüsinasyonları artacaktır. Sanrı sistemi güçlenecek ve toplumdan tamamen uzaklaşacaklardır.

Gebelikteki Ağır Grip Riski Arttırıyor

Bebeğin anne karnında geçirdiği dönemin genellikle güvenli bir süre olduğu düşünülür. Ancak, anne karnındaki bebek; pek çok dış etkene maruz kalır. Annenin yaşadığı stres de bunlardan biridir. Bu yoğun stres; ileride bebeğin şizofreni hastası olmasına neden olabilir. Ancak bu risk, oldukça düşüktür. Anne karnındaki stres, şizofreniden daha çok; depresyon için risk faktörü taşıyor.

Diğer yandan annenin gebelikte yaşadığı ağır grip veya açlık; şizofreni için risk oluşturur. Unutmamak gerekir ki; risk faktörünün olması, hastalığın olacağı anlamına gelmez.

Şizofrenler Çok Mu Zeki Oluyor?

Bu sorunun akla gelmesinin nedeni; psikiyatrik bozukluğa sahip hastaların 'Yağmur Adam' veya 'Akıl Oyunları' gibi filmlerde özel yeteneklerinin gösterilmesidir. Şunu belirtmekte fayda var; hepimizin farklı alanlarda yetenekleri vardır. Ancak bu yeteneklerimizin bir kısmını geliştirme şansı bulurken, bir kısmını geliştiremeyiz. Şizofreni hastaları için de bu durum geçerlidir.

Ancak hastalığın erken yaşta başlaması; kişinin bazı yeteneklerinin gelişmesine engel olabilir. Bunun yanında 'Akıl Oyunları'ndaki gibi; çok yetenekli insanların, hastalıklarına rağmen başarılı olduklarını görebiliriz. 

Sabah 

Araştırmalar Haberleri