Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta / Haber Türk
Araştırmaya göre psikiyatrik bir hastalığı olmayanlara yazılan antidepresanların oranı 1996 senesinde yüzde 59.5 iken bu oran 2007’ de yüzde 72.7’ ye çıktı.
Yaşları 18’ den büyük olan kişilere ait ve psikiyatri uzmanı olmayan doktorlar tarafından yapılan 230 bin vizite ait tıbbi kayıtların incelenmesiyle yapılan araştırmada 1996’ da psikiyatri uzmanı olmayan doktorlar tarafından yapılan muayenelerin yüzde 2.5’ inde, buna karşılık 2007’ de ise yüzde 6.4’ ünde antidepresan yazıldığı ortaya çıktı.
Psikiyatristler tarafından yazılan antidepresan reçeteleri ise aynı dönemde yüzde 1.7’ den yüzde 2.4’ e yükseldi.
Antidepresanlar majör depresyon, yaygın anksiyete bozukluğu ve diğer emosyonel problemler için olduğu gibi bazı tür ağrılar ve bir takım fiziksel şikâyetler için de reçete edilebiliyor.
Araştırmayı yapan uzmanlardan Dr. Mojtabai “Bazı doktorlar tarafından stres, ilişki sorunları, kendine güvensizlik, baş ağrısı, adet öncesi gerginlik, sigara bırakma ve sıradan ağrılar için yazılan antidepresanların bu şikâyetlere etkili olduklarını gösteren fazla kanıt yok” diyor: “En büyük ayıp ise tıbbi kayıtlara göre antidepresan yazımını haklı gösterecek hiçbir sebep olmaması.”
Amerikalılar hapçı oldu
Antidepresanlar 2010’ da Amerika’ da en çok kullanılan ilaçlar listesinde kolesterol düşürücü ilaçlardan sonra ikinci sırada yer alıyor. Amerikalıların yüzde 10’ dan fazlasının antidepresan aldıkları ve 2010’ da bu ilaçlar için harcanan para 11 milyar doları bulduğu biliniyor.
Bizdeki durum nasıl?
Ülkemizdeki durum Amerika’ dan pek de farklı değil. Birkaç sene önce yayınlanan bir rapor, ülkemizde antidepresan kullanımı son dört yılda yüzde 85 oranında arttığını gösteriyor. 2003 yılında 14 milyon 138 bin, 2006 yılında 22 milyon 651 bin ve 2007 yılında ise tam 26 milyon 246 bin kutu antidepresan yutmuşuz.
Bu rakamlara hiç şaşırmadım.
Birincisi ruhsal hastalıkların tüm dünyada her geçen yıl daha çok insanı etkilediğine şüphe yok. Tabii ki Türkiye de bundan muaf değil.
Zaten Dünya Sağlık Örgütü de depresyonun 2020' li yıllarda kalp hastalıklarından sonra hayatımızı tehdit eden ikinci önemli hastalık olacağını tahmin ediyor.
Her geçen gün zorlaşan hayat şartları ve bozulan insan ilişkilerinin ruhsal sıkıntıları artırmasını çok tabii bulmakla beraber, bunların teşhisinin giderek daha ‘rahat’ konduğunu da gözden kaçırmamak lâzım.
Depresyonun bir virüs hastalığı gibi yaygınlaşmasını normal karşılıyorum ama gelip geçici bir can sıkıntısının, günlük üzüntülerin bile depresyon teşhisi için yeterli olmaya başladığını da görüyorum üzülerek.
Bir başka önemli mesele de antidepresanların depresyon dışı hastalıklar ve hatta gelip geçici şikâyetler için de reçete edilmesi.
Genel cerrah bile antidepresan yazabiliyor
İlaç tüketimindeki artışında her türlü ilaca erişimin kolaylaşmasının da önemli rolü var. Her doktor basit bir ağrı kesici yazar gibi antidepresan da yazabiliyor.
Oysa “depresyon mutlaka bir psikiyatri uzmanı tarafından teşhis edilmeli ve tedavisi de onun tarafından yapılmalıdır”.
Göz doktoru prostattan, ortopedist astımdan ne anlarsa, genel cerrah da her şeyden anlaması gereken pratisyen hekim de depresyondan işte o kadar anlar.
Hadi ondan da vazgeçtik; bu ilaçları parasını ödedikten sonra reçetesiz olarak istediğiniz kadar almanız da mümkün. Bir de buna ilaç endüstrisinin müthiş pazarlama oyunlarını ve gizli reklâmları ilave edin.
Bunun için de kadınların kabul günlerinde birbirlerine kek, börek, kurabiye yanında artık antidepresan da tavsiye, hatta ikram etmelerine de hiç mi hiç şaşırmayın.
Antidepresanlar leblebi değil
Etki mekanizmaları birbirinden farklı birçok farklı gruptan antidepresan var. Hangi hastaya hangi ilacın uygun olduğu, ilaç dozu, tedavi süresi ancak bir uzman doktor tarafından belirlenebilir.
Her ilacın olduğu gibi antidepresanların da bazıları ‘hayati önemi haiz’ yan etkileri ortaya çıkabilir. Meselâ, bir grup antidepresanın intihar eğilimini artırdığı biliniyor; bazısı böbreklere bazısı karaciğere dokunabiliyor.
Bir de, başka ilaç da kullanan hastalarda ‘ilaç etkileşimlerinin’ dikkate alınması da çok önemli; özellikle çok ilaç kullanan yaşlılarda ciddi sorunlarla karşılaşılması mümkün.
Tedavi için ilaç yeterli değil
Nasıl sadece ensülin veya bir şeker hapı yazmakla diyabet tedavi edilemezse veya nasıl Ventolin sprey yazmakla astım iyileştirilemezse depresyonu da sadece bir antidepresan yazarak tedavi etmek mümkün değildir.
Başarılı bir tedavi için hastayı depresyona sokan sebeplerin ortaya çıkarılması, bunların yoluna konması, hayat tarzının düzenlenmesi, psikoterapi gibi bir psikiyatri uzmanının katkısını gerektiren yardımcı tedaviler de olmadan olmaz.
Gelelim neticeye
Depresyon teşhisi mutlaka bir psikiyatr tarafından konulmalı ve onun tarafından takip ve tedavi edilmelidir. Antidepresan ilaçlar reçete ile satılmalıdır; yoksa hapı yutmamız işten bile değildir.
KAYNAKLAR
- R. Mojtabai, M. Olfson. Proportion Of Antidepressants Prescribed Without A Psychiatric Diagnosis Is Growing. Health Affairs, 2011; 30 (8): 1434 DOI: 10.1377/hlthaff.2010.1024
- http://online.wsj.com/article/SB10001424053111903885604576486294087849246.html