Tam olarak oran bilinemese de (bazı ya da çoğu) erkekler “seks yapılacak kadın” ve “eş” konusunu hâlâ içlerinde çözememişlerdir. Büyüme şekli, yöresel unsurlar, inançlar, ebeveynlerden edinilen doğrudan ya da dolaylı öğrenmeler, içinde bulunulan kültürden edinimler gibi birçok bilinçli ve bilinçdışı etken bu düşünceleri olgunlaştırmıştır.
Benzer şekilde kadınlar için de aynı ögelerin ışığında belirli kalıp yargılar oluşmaktadır. Kadın, “Eşime seks konusunda nasıl davranmalıyım?” sorusunun cevabını bilememektedir.
BEYNİMİZDEKİ AYIP: ARZU ETMEK
Erkek eşini arzu etmeli midir, yoksa arzu etmek kötü bir şey midir? İzlediği porno filmlerden doğal olarak tahrik olan erkek, seksin ne olduğunu dahi pornografiden öğrenmektedir. Bu durumda eşini oradaki kadınlarla bağdaştırma gibi çelişkiler yaşar. Eşini “kötü kadın” yerine koymuş gibi hissetmek ona o kadar rahatsızlık verir ki eşiyle seks yapmak istememe, eşini arzulamama, eşine seksi yakıştıramama gibi birçok düşünceyle boğuşurken bulabilir kendini.
Flört dönemindeki yakınlaşmalarda bunu hissetmeyebilir çünkü o şehvet aşamasına o kadar gelinmemiştir ve flört dönemi masumdur. Çoğu erkek evlendikten sonra bununla yüzleşir. Özellikle olayın en can alıcı noktası çocuk sahibi olununca hatta eşin hamile olduğu öğrenildiğinde başlayabilir. Bu durumlarda çelişen düşüncelerle boğuşan erkek için artık eşi çok daha farklı bir mertebeye yükselmiştir: “Annelik” Artık zaten kutsal olma adaylığı bu kadar yüksek iken, kutsallık tacını eşine yani anneye vermenin tam zamanıdır. Zaten anne de onunla eskisi gibi ilgilenemeyecektir. Yeni gözdesi bebekleri olacaktır. Tahrik unsuru olan memeler tam bir kutsallık çemberinin içinde kalmıştır. Bu durum erkeğe utanç ve suçluluk da ekleyebilmektedir. Eğer eşi böyle düşünmüyorsa bile bu düşünceleri ona empoze etmeye başlayacaktır. Örneğin eşi kırmızı oje sürse, dar bir elbise giyse, belirgin bir makyaj yapsa ona “Sen annesin bu sürülür mü, bu giyilir mi, böyle davranılır mı” gibi müdahalelerle eşinin bu çelişkinin içine girmesine sebep olacaktır haliyle.
SEKSİ ERKEK Mİ BAŞLATMALI KADIN MI?
Tam tersi durumlar da mevcuttur. Yani erkek böyle düşünmüyor iken kadının bu düşünceler içinde olması durumu. Eşine seks ihtiyacını ya da isteğini belli etmeli midir? Kendisi başlatıcı olmalı mıdır? Eşi onu ayıplar mı? Farklı kadın gibi olduğunu düşünür mü? Tüm bu düşüncelere rağmen başlatıcı olmuşsa, isteğini belli etmişse ya da yatakta arzulu ve zevk aldığını belli etmişse ve eşinden ters bir tepkiyle karşılaşmışsa kadın tüm düşüncelerinin doğrulandığını hisseder artık. Zaten boğuşmakta olduğu duygu ve düşünceler yerini üzüntü, utanç ve suçluluğa bırakacaktır. Özellikle o da anne olduktan sonra bu kalıplar daha belirgin hale gelebilir. Kutsallık tacı altında artık “Ben anneyim, anne gibi davranmalıyım, çok makyaj yapmamalıyım, daha ağır başlı olmalıyım gibi birçok yeni davranışsal kalıp geliştirmeye başlar.
Tabi bu durumlar ile eşler arasındaki cinsellikte özellikle annelikten sonra bu şekilde hisseden çiftler için erkek ya da kadın, şehvet varsa biter, arzulama varsa biter, bahaneler çoğalır ve böyle böyle cinsellik de biter. Bir evliliğin en önemli bağlılığı artırıcı yapı taşı olan cinsellik ayağı artık kopar ve bir daha da kolay kolay yerine gelmez. Mutsuz olurlar mı bilinmez ama dışarıdan kendilerince mutlu, evli, çocuklu bir aileleri vardır ancak bir şeyler eksiktir çoğu kez. Dışarda muhabbetli bıcır bıcır çiftleri gördükçe bir şeylerin eksik olduğunu daha çok hisseder ve imrenirler ancak sorunun kaynağını çoğu kez de bilmezler. Sorun “kutsal anneliktir.” Eşi böyle hissettirmeyen çoğu kadın da kendiliğinden bu kalıp yargılarla kendini bularak böyle davranmaya başlayabilir, aynı yazının başında bahsedilen erkek örneği gibi.
Sağlıklı olan eşlerin birbirini sevgiyle, şehvetle arzulaması, her ikisinin de başlatıcı olan olması, yatak odasında karşılıklı istek ve rıza doğrultusunda heyecan ve hazzı yaşamalarıdır. Anneliği buna engel olan bir durum olarak görmek yerine, yaşamlarına gelen farklı bir boyut olarak görmeleridir. Kadın, anne olmuştur, aile genişlemiş ve çocuklu bir aile olunmuştur. Ama kadın hâlâ kadın erkek de hâlâ erkektir.
HAYATINIZI DENGELER ÜZERİNE KURUN
Tabi kutsal anne sendromunu bilmeden yaşayan birçok çift durumun sağlıklı olmadığını anlayamayabilir, normal zannedebilirler. Hatta bu durumu başka birçok evli çiftin de yaşadığını zannedenler, bir süre sonra geçeceğini düşünüp bekleyenler de vardır. Ne zaman ki aile büyüklerinden bir şey sorulsa ya da eş, dost, akrabadan cinsellikle ilgili bir bilgi edinilse bir şeylerin yolunda olmadığını anlarlar. Ya da eşlerden biri bu sendromsal durumda değilse, bir şeylerin ters olduğunu ısrarla eşine anlatmaya çalışabilmekte ve yardım almaları gerektiğini talep edebilmektedir.
Anlayıp soruna müdahale edenler belli bir terapi sürecinden sonra sağlıklı eş ilişkilerine dönebiliyorlar. Terapi desteği her çift için tedavi edici olamayabilir çünkü bu sendrom eşlerden birinde ya da her ikisinde çok derin ve ağır bilinçaltı bileşenli olabiliyor maalesef.
Özetle siz siz olun, hayatınızı dengeler üzerine kurun. Bir şey fazla ağır basıyorsa orada bir sorun olabilir. Yaşamda denge her şeyin şifresidir.