Annelik İçgüdü mü Bir Davranış mı?

Annelik bir içgüdü mü yoksa öğrenilmiş bir davranış mı? Psikolog Hülya Soydan yıllardır süregelen bu tartışmayla ilgili görüşlerini söyledi.

Yapılan araştırmalara göre; içgüdü sadece hayvanlarda bulunmakta, insanlarda ise irade söz konusu olduğu için içgüdü yerine dürtüler yer almaktadır. Buradan yol çıkarak sanılanın aksine insanlardaki ‘annelik’ kavramının bir içgüdü değil, öğrenilmiş bir davranış olduğunu söyleyebiliriz. Fakat annelik kavramının bir seçim olması yanında ona etki eden hormonsal ve duygusal etkenlerden de söz edebiliriz.

SOSYAL ETKİLEŞİMİN ROLÜ

İnsanlarda annelik bir içgüdüdür dersek; tüm kadınların içinde annelik duygusu olduğunu ve içgüdüsel olarak tüm kadınların doğurmak zorunda olduğunu söylemiş oluruz. Oysa dünyada çocuk yapmayı tercih etmeyen bir sürü kadın vardır. Bunun dışında çocuk dünyaya getirip çocuğuna bakamayan ya da terk eden bir sürü kadın vardır. Eğer içgüdüsel bir annelikten bahsedecek olsaydık tüm kadınların doğum yapmasını ve aynı şekilde her kadının çocuğuna aynı annelik duygusuyla bakmasını beklememiz gerekirdi. Bu durumda annelik duygusu bir içgüdü değil bir dürtüdür diyebiliriz.

Sosyal etkileşim, toplum içindeki beklentiler, eşin beklentisi, ailelerin beklentisi, çevredeki çocuk sahibi olan aileler ve kendini bir varlığa adama hissi annelik bilincinin oluşmasında rol oynar. Bir kadının hayatının çoğu anında anne olma ve çocuk yetiştirme kavramları geçmiştir ve kadın çocukluğundan itibaren, oynadığı evcilik oyununda bile kendini bir gün anne olacağına psikolojik olarak hazırlar. Bunun nedeni çocuğun o yaşta annelik içgüdüsü olması değil, annesini kendine model alması ve oyunlarında onu taklit etmesidir.

ANNELİĞİN HORMONSAL ROLÜ

Bunun dışında elbette anneliğin hormonsal yönü de vardır. Hamilelik sırasında anne adayında hormonsal değişiklikler baş gösterir. Hamilelik süresince hormonlar yardımıyla ve psikolojik olarak annenin kendini doğuma ve doğum sonrasına hazırlamasını bekleriz. Bebeğin belli bir süre anne karnında oluşması bile annenin kendini buna hazırlamasında bir etkendir. Bu 9 ay boyunca anne ile bebek arasında bir bağ oluşur, anne artık bir bebeğinin olacağının farkındadır ve planlarını buna göre yapar, düşünce yapısını buna göre oluşturur.

Doğumda ve doğum sonrasında ise hormonsal değişiklikler nedeniyle özellikle “aşk hormonu” olarak da bilinen oksitosin hormonunun etkisiyle yoğun haz duygusu devreye girer. Bu hormon anneye doğumda güç verir ve ona acı çektirmesine rağmen bebeğini gördüğü an ona yoğun bir bağlılık, sevgi hissetmesine neden olur.

Annelerimizden “Anne olduktan sonra anlarsın” lafını hepimiz duymuşuzdur ve hemen hemen her kadın anne olduktan sonra hayatlarının değiştiğinden, dünyadaki en güzel duygulardan biri olduğundan bahseder. Kaynağı ne olursa olsun “annelik” duygusu insan hayatında çok özel, bir insan için çok sayıda fedakarlık ve sorumluluk gerektiren, küçümsenmemesi gereken güçlü bir duygudur. 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Psikoloji Haberleri