Anksiyete Hangi Hastalıklara Neden Olabilir?

Psikiyatr Dr. Zuhal Doğruer Lüleci; “Tedavi edilmeyen kronik anksiyete uzun vadede kalp ve damar hastalıkları, felç, hafıza problemlerine neden olabileceğini" söyledi.

Anksiyete toplumlarda en sık görülmüş olan ruhsal bozukluk olarak görülüyor. Kadınlarda daha yüksek olan bu oran, her 7 kadından birinde anksiyete bozukluğu olarak ortaya çıkıyor. Buna rağmen maalesef hastaların çok fazla azı tedavi için doktora başvuruyor. Amerika'da hastaların üçte biri tedavi alırken Türkiye’de daha az sayıda hasta tedavi alabiliyor. Oysa anksiyete tedavisi mümkün bir hastalık olarak belirtiliyor. Ünlü Amerikan tıp dergisi Stroke’un son sayısında yayınlanan araştırma uzun süreli yüksek anksiyete seviyelerinin felç riskini arttırdığını ortaya koydu. Araştırmaya tüm dikkatleri üzerinde toplayan Psikiyatr Dr. Zuhal Doğruer Lüleci; “Tedavi edilmeyen kronik anksiyete uzun vadede kalp ve damar hastalıkları, felç, hafıza problemleri, bağışıklık sisteminin baskılanması, mide ülseri gibi hastalıklara, çeşitli bağırsak problemlerine, kas ağrılarına yol açar. Anksiyete tedavi edilmediğinde vücudun hemen hemen her organının zarar görmesine neden olur” diye belirtti. 
Günümüzde anksiyetenin kadınlarda erkeklere oranla iki kat daha çok görüldüğünü ifade eden Dr. Zuhal Doğruer Lüleci; şu şekilde açıkladı: “Kadınların, genel olarak küçük yaştan bu yana şiddete, travmalara, hormonal farklılıklara, gebelik, doğum, kısırlık gibi zorlayıcı etkenlere daha çok maruz kalmaları anksiyetenin kadınlarda daha çok görünmesine neden oluyor.” 

Pittsburgh Üniversitesi ve Harvard Halk Sağlığı Okulu işbirliğiyle yapılan araştırmada bundan evvel hiç felç geçirmemiş yaşları 24 ile 70 arasında farklılıkları bulunan 6000’i aşkın kişiyle çalışıldı. Katılımcılar, anksiyete seviyelerini ölçen ölçeklerle 22 sene boyunca izlendi. Araştırma sonuçları, yüksek anksiyete seviyesine sahip kişilerde felç olma olasılığının anksiyete seviyesi düşük kişilere göre yüzde 33 daha çok olduğunu ortaya koydu. 

Doktorlar gün geçtikçe insanların sıkça duymaya başladığı anksiyeteyi, isteksizlik boyutuna var imiş büyük endişe, endişe ve kaygı hali olarak tanımlıyor. Titreme, kalp çarpıntısı, göğüste sıkışma hissi, karın ağrısı, baş dönmesi, ağızda kuruluk gibi fiziksel belirtileri olan anksiyete aynı zamanda ölüm endişesi, çaresizlik duygusu, unutkanlık, dalgınlık gibi psikolojik belirtilerle de ortaya çıkabiliyor. Ayrıca davranış olarak da huzursuz bir şekilde hareket hali, sürekli bacakları sallamak, büyük endişe veren durumlardan kaçınma olarak baş gösterebiliyor. 

Psikiyatr Dr. Zuhal Doğruer Lüleci, katılımsal, biyolojik ve çevresel nedenlerin beraberinde aşırı alkol veya uyuşturucu madde kullanımı ve uyku düzensizliğinin ve bazı kişilik özelliklerinin anksiyeteyi tetiklediğine önem arz ediyor. 

Dr. Lüleci, çok fazla stresli şehir hayatı olduğunu ortaya koyarak sözlerini şu şekilde devam ettirdi: “Rekabetin yoğun olduğu okul ve iş hayatı, ekonomik krizler ve ekonomik belirsizlikler, aile-akraba bağlarının zayıflaması neticesi insanların yalnızlaşması, kadın erkek ilişkilerinin çabuk başlayıp çabuk sonlanması, insanların internet sayesinde her türlü hastalığı okuyup kendi kendilerine muhtemel en uygunsuz teşhisleri koymaları, kısacası; genel olarak insanların güvende oldukları hissinin azalmasıyla artan anksiyete, modern zamanların en mühim sorunlarından biridir.” 

Anksiyetenin tedavisinin mümkün olduğunu ve bir psikiyatra başvurmanın önemini vurgulayan Dr. Zuhal Doğruer Lüleci; sözlerini şu şekilde tamamladı: “Hastalığı tedavi etmenin en iyi ve güzel yolu psikoterapi ve ilaçların beraber uygulanmasıdır. Psikoterapi ile negatif ve hakikat dışı düşüncelerin yerine daha gerçekçi değerlendirme, kaçınılan, kaçmak yerine korkulan durumlardan yavaş yavaş yüzleşme, kişinin sıkıntılarla baş etme becerisinin geliştirilmesi hedeflenir. Bunun üzerine kişi, hadiseler karşısında gereğinden çok endişe yaşamadan gerçekçi çözüm üretebilir. İlaçlar beyindeki serotonin ve adrenalin seviyeleri üzerine etki ederek anksiyeteyi tedavi eder.” 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Psikiyatri Haberleri