Yusuf KARABULUT
Anima, animus, Göklge, Arşetipler, self, ego, persona, İçe dönük-Dışa dönük tutumlar, fonksiyonlar, bilinç dışı, bireysel bilinçaltı, ortak bilinçaltı vb...
Tutumlar: İçe dönük-Dışa dönük
Jung’un üretmiş olduğu kavramlar içerisinde en yaygın oalrak kullanılan iki kavramdır. İnsanı psişesi yorulduğunda şarj olması gereken bir varlık olarak konumlandırırsak içe dönüklük ve dışa dönüklük şarj olma sırasında fişin nereye takılacağını göstermektedir. Her ne kadar hiç kimse tamamen içe dönük ya da dışa dönük oalrak adlandırılmasa da bahsettiğimiz durumda şarjı iç dünyamızdan alıyorsak içe dönük, dış dünyamızdan alıyorsak dışa dönük olarak tanımlanırız.
Fonksiyonlar: Düşünme-Hissetme , 5 duyu-Sezgi
Jung temel psikolojik fonksiyonları düşünme, hissetme, 5 duyu ile algılama ve sezgilerle algılama olarak belirtmiştir. Her fonksiyonun içe dönük ve dışa dönük ifade ediliş tarzı vardır. Bu fonksiyonlardan bir tanesi baskın olarak kişinin psikolojisini ve algı mekanizmalarını yönlendirir. Ve diğer fonksiyonlar ise kendi aralarında göreceli olarak daha az gelişmiş olarak sıralanabilir.
En az gelişmiş olan fonksiyonu Jung primitif, gelişmemiş fonksiyon olarak tanımlar. Ayrıca gelişmemiş fonksiyon kişinin bilinç altını ifadesi olarak ortaya çıkar.
Düşünme ve hissetme fonksiyonları bizim yargılama fonksiyonlarımızı oluşturur. Düşünme fonksiyonu objektif yargı-doğru peşindedir. Bu ne anlama geliyor? Gibi sorular sorar. Bu fonksiyonun ilgilendiği alan doğru-yanlış alanıdır. Plan ve stratejileri üreten yargı merkezidir.
Duygular ise değerlerle ilgilenir ve değer yargıları üzerinden fonksiyonunu ifade eder. Güzel-çirkin sorularına cevap bulmaya çalışır. Bu hangi değerleri içeriyor sorusunu sordurur.
5 duyu ve sezgi fonksiyonlarımız ise bilgiyi toplama, anlama fiillerimizi yönlendirir. 5 duyu fonksiyonu ile duyu organlarımızın doğrudan algıladığı bilgilere doğru yöneliriz. Detayları algılama, somut hadiselerle ilgilenme, dokunma, hisstme bu fonksiyonun görevini ifa ettiği alanlardır.
Sezgiler İlerde ne olabilir, ihtimal dahilinde olan şeyler nelerdir? Gibi ucu açık ve somut olmayan alanlarla ilgilenir. Geçmiş ile gelecek arasında bağlantılar kurmamızı sağlar. Gerçek bilgi ile hayali karıştırabilir. Somuttan çok soyut ilgisini çeker.
Bilinç Dışı
Freud tan etkilenen Jung bu kavramı Kişisel Bilinç Dışı ve Toplumsal bilinç dışı olarak ikiye ayırarak inceler.
Bireysel Bilinç Dışı
Bireyin geçmiş yaşamının kodlanması ve bu güne taşınması olarak ifade edilebilir. Freud’un bilinç dışı kavramına benzemektedir. Farklı olarak Kişisel Bilinç dışı sadece acı dolu hatıraların oluşturduğu bir alan değil bununla birlikte bilinçlilik durumunda yaşanan çok önemli olmayan hatıralarında toplandığı bir yerdir.
Toplumsal Bilinç Dışı
Jung toplumsal bilinçdışı ya da ben ötesi bilinç dışını kişinin kendi yaşamının dışında gerçekleşen ve tüm psişik dünyanın merkezi olarak tanımlar. Zaman ve kültürler içerisinde gelişir. Skinner gibi davranışçı ekole sahip olanların dediği gibi insan tabula rasa (boş levha) ile dünyaya gelmemektedir. İnsanlar doğuştan bilinçaltıalrındaki bazı form ve algılama modelleri ile gelmektedirler. Her insan ayrı zamanlarda ve kültürlerde doğsada toplumsal bilinç dışı herkesde ortak olan bir yöndür.
Jung biyolojik kalıtımın yanında psikolojik bir kalıtımın da olduğunu savunur. Her ikisi de davranış ve tecrübelerimizi etkileyen temel yapılardır.
Arketipler
arketip : Fransızca archetype. ilk örnek, asıl numune, özgün model.
Arketip (Archetype) Jung un getirdiği en önemli ve zor kavramlardan birisidir. Aslında bu kavramı ilk ortaya atan Jung değildir. Bu konuda Jung İbn-i Arabi nin "Ayan-ı Sabite" kavrmından etkilenmiştir. Yaptığı araştırmalarda özellikle rüya analizlerinde, bazı sembollerin kültür ve toplumdan bağımsız olarak evrensel olduğunu görmüş ve bunları insanlığın ortak mirası olarak kabul etmiştir. Arketipler belirli bir şekli olmayan ama aynı anlamı içeren semboller olarak karşımıza çıkar. İnsan psişesinin uç bucaksız potansiyel enerjisinden gelir ve içgüdüsel enerjinin ortaya çıkışını gösterir. Jung un arketip kavramı şu soruyu sordurmuştur. Nasıl oluyorda birbirinden bağımsız topluluklarda hatta en ilkel toplumdan en modern topluma kadar arketipler evrensel oluyor ve aynı manaları içeriyor. Jung bunu toplumsal bilinç dışı kavramını desteklemek için kullanmıştır. Yani insanlığın ortak mirası. Din psikolojisi açısından iki türlü yorumlanmıştır. Birincisi Bu yorumu tamamen din dışı görenlerin fikridir. Onlara göre jung dine zarar vermektedir. Manevi bir uyarı ya da işaret manasını taşıyan semboller jung a göre toplumsal düzeyde kalıtımla ilgilidir ve materyalist bir görüşe kaymaktadır. İkinci görüşü savunanlar ise Jung un dine destek verdiğini öne sürmüşler arketipleri ilahi semboller olarak yorumlayıp toplumsal bilinç dışının ilahi kodlama olduğunu vurgulamışlardır.
Arketiplere örnekler
Persona: Dünyaya gösterdiğimiz yüzümüz. Maskemiz. İnsanlarla ilişki kurduğumuz yönümüz. Bilinçli olduğumuz alandadır. Sosyal rollerimiz, giysilerimiz, kendimizi ifade ediş şekillerimiz hep persona nın göstergesidir. Ego yu ve bilinç dışının arketiplerini koruyucu bir rolü vardır. Sosyal dünya ile teması sağlayarak bilinç altının doğrudan etkilenmesini önler.
Ego: İnsanın bilinç durumundaki ana arketiplerdendir. Bilinçdışı alanla bilinçli alan arasındaki geçişi sağlar. İnsandaki ben duygusunu uyaran arketiptir. Bize kendiliğimizi hissettirir. Roller yoktur öz vardır.
Shadow (gölge): Bilinçli dünyamızda bastırdığımız her şeyi içerisinde barındırır. Gündelik yaşamda bastırdığımız Tutkular, arzular, tecrübeler ve hatıralar gölge kısmımızda yer alır. Gölge kısmımızla karşılaşmaktan korkarız. İçimizdedir ve bir gün kendisini gösterebilir. Bu sebeple gölge genellikler rüyalarda hayvan, cüce gibi sevilmeyen çirkin figürler olarak sembolize edilir.
Self: Bilinç altı bölgesinde yer alan arketiplerimizden birisidir. İnsanın kendiliğini, tamlığını, mükemmelliğini, insan-ı kamil olma potansiyelini temsil eder. Genellikle rüyalarda ve kültürlerde Hz. Muhammed, Hz İsa ve Buda gibi kişilerle temsil edilirler.
Anima (erkeklerde): Erkeklerin içerisinde barındırdıkları bilinç altı düzeydeki kadınsı özelliklerdir. Kadınları sevmenin temeli aslında insanın animası ile olan bağıdır. Anima ile bağ kurulamadığında karşı cinse duyulan ilgi azalır. Anima dengeliyici kuvvettir.
Animus (kadınlarda): Anima nın kadın versiyonu
Bilge Adam: Rüyalarda bize seslenen ve doğru yolu gösteren bilinç altı düzeyinin arketipal forma girmiş halidir. Genellikle beyazlar içerisinde, sakallı ve asalı olarak sembolize edilir. Personanın sosyalliği gereği yapmaktan çekindiği şeyleri yapmasını telkin eder. Vicdan mekanizmasını temsil eder.
Bilge Kadın: Bilge adam ın kadın versyonu
Rüyalar
Jung a göre rüyalar bireyin bilinç altını, baskılarını anlamada yardımcı olacağı gibi, semboller vasıtası ile arketiplal ve semboller düzleminde bireyin geleceğini ve metafizik alemde aldığı uyarıları yorumlamada da kullanılabilecek bir olaydır. Freud ise rüyaları sadece bastırılan iç güdülerin ve bilinç altının kendini ifade etme alanı olarak tanımlamaktadır. Jung ise rüyalara mistik hatta kutsal olarak yaklaşmaktadır. Hatta bireyin uykuda rüya görmesinin ötesinde Aktif İmgelem (rüya yazma, hayal etme, rüyayı yaşıyor gibi davranma) metodu ile bilinç halinde de ortaya çıkan sembollerle yorumlamalarda bulunmaktadır. Hatta kendi gördüğü rüyaları da düzenli not alarak analiz etmeye ve yorumlamaya çalışmıştır.