Almanya’da, 2000-2007 yılları arasında sekiz Türk, bir Yunan ve bir Alman’ın Neonaziler tarafından öldürüldüğünün ortaya çıkmasıyla Alman aşırı sağı gerçek yüzünü göstermiş oldu. Aslında aşırı sağcı şiddetin boyutları çok daha büyük. Federal Siyasi Eğitim Merkezi’nin verilerine göre, 1989 yılından bu yana 100’ün üzerinde kişi aşırı sağcı şiddetin kurbanı oldu. Uzmanlar ayrıca göçmenlerin şiddetin yanı sıra günlük hayatta ırkçılık ve ayrımcılıkla karşılaşabildiğini belirtiyor. Peki, ırkçı şiddet ve ayrımcılık göçmenleri psikolojik açıdan nasıl etkiliyor? Berlin Charite Hastanesi Psikiyatri ve Psikoterapi Kliniği tarafından çarşamba akşamı düzenlenen panelde bu soruya yanıt arandı.
Göçmenlerin ruh sağlığı
Berlin Charite Hastanesi'nde görev yapan psikiyatr Meryam Schouler-Ocak, kendilerine başvuran kişilerde ırkçılık ve ayrımcılığın olumsuz etkilerini gözlemleyebildiğini belirtti. “İlk başta korku, zedelenme, güvensizlik, dışlanma, ciddiye alınmama hissi gibi şeyler olabiliyor. Sonra uyku bozukluğu, konsantrasyon bozukluğu olabiliyor ve ilerde bunlar daha da ağırlaşabiliyor. Depresyona girebiliyorlar. Veya yaşadıkları olay çok ağırsa, travma sonrası bozuklar görülebiliyor. Yeme bozukları, duygu durumu bozuklukları yaşayabiliyor veya madde bağımlılığına yönelibiliyorlar."
Federal Siyasi Eğitim Merkezi’nin verilerine göre, 1989 yılından bu yana 100’ün üzerinde kişi aşırı sağcı şiddetin kurbanı oldu
Mağdurlar yalnız bırakılıyor
Irkçılık ve ayrımcılığın olumsuz etkilerine ilişkin henüz bir araştırma yok. Ancak uzmanlar, aşırı sağcı şiddetle karşılaşan, hatta bu nedenle yakınını kaybeden insanların yaşadığı travmanın çok daha ağır olabildiğini belirtiyor. Aşırı Sağcı Şiddet Kurbanlarına Danışmanlık adlı merkezde çalışan gazeteci Heike Kleffner, mağdurların çoğunun psikolojik destek almaya başladıktan sonra yaşadıkları travmanın boyutlarını görebildiklerine dikkat çekiyor. Bu travmanın aşılabilmesi için mağdurlara verilecek desteğin önemli olduğunu vurgulayan Kleffner, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ama olayın faillerine sınırları göstermek açısından da bu destek önemli. Ayrıca mağdurlarla dayanışma içinde olmak da önemli. Burada herkesi kastediyorum, siyasi sorumluların, güvenlik birimlerinin yanı sıra, hepimiz, günlük hayatta ırkçılık ve ırkçı ayrımcılıkla mücadele eden herkes, mağdurları yalnız kalmaması için bir katkı sağlayabilir.”
"Göçmen kökenli polisler çoğalsın"
Kleffner, ırkçı saldırıların ardından polisin mağdurlara yönelik tutumunu; mağdurlara suçluymuş gibi davranılmasını da eleştirdi. Alman Meclisi Hrıstiyan Birlik partileri Uyum Sorumlusu Michael Frieser, bu tür durumlarda göçmenlere daha iyi yardımcı olunabilmesi için çeşitli kurumlardaki göçmenlerin sayısının artırılmasını önerdi. Frieser, "çeşitli kurumlarda göçmen kökenli insanların yer alması gerekiyor. Bu şu anlama geliyor; bilinçli bir şekilde bu durumun değiştirilmesi şart ve özellikle polisler arasında farklı ülkelerden gelen insanların bulunmasının çok önemli olduğunu ifade etmek istiyorum” şeklinde konuştu.
Bu şekilde polisin bu tür olaylarda daha duyarlı davranabileceğine işaret eden Frieser, göçmenlere de “sizin bu ülkede güvenliğiniz sağlanıyor” mesajı verilebileceğini ifade etti.
Kramer: Göçmenler korkuyor
Irkçı şiddete maruz kalanların çoğu zaman yalnız bırakıldığını savunan Almanya Yahudiler Merkez Konseyi Genel Sekreteri Stephan Kramer ise devletin mağdurlara yeterince destek vermediğini dile getirdi. Önümüzdeki hafta Saksonya’nın Dresden kentinde Neonazilere karşı gösteriler düzenleneceğini hatırlatan Kramer, Almanya’da yaşayan göçmenler arasında kaygıların arttığını söyledi.
Kramer, “Sadece Saksonya’da değil, Almanya’nın bir çok bölgesinde farklı azınlık toplumları arasında korku dolu, özgürlükten uzak bir hava hâkim. Bazıları duydukları korku nedeniyle kendini geri çekiyor, bazıları ise bundan yılmayacaklarını açıkça göstermeye çalışıyor. Ancak bu bir çözüm getirmiyor. Aşırı sağcılar eylemlerine devam ediyor, hatta cesaret alıyorlar. Sayın Sarrazin de, ülkeyi dolaşıp, nefret saçan konuşmalarını sürdürüyor" şeklinde konuştu. Kramer, mağdurların yanı sıra demokrasinin korunması için aşırı sağcılıkla mücadele edilmesi çağrısında bulunarak, bunun her vatandaşın görevi olduğunu ifade etti.
Almanyanın Sesi