Alex, 8 yıl boyunca formasını giydiği Fenerbahçe ve Türkiye'ye veda ediyor. Alex basın toplantısında merak edilen soruları yanıtladı... İşte Alex'in basın toplantısında yaptığı çarpıcı açıklamalar...
Alex, 8 yıl boyunca formasını giydiği Fenerbahçe ve Türkiye'ye veda ediyor. Alex basın toplantısında merak edilen soruları yanıtladı... İşte Alex'in basın toplantısında yaptığı çarpıcı açıklamalar...
BASIN TOPLANTISININ AYRINTILARI
"Her şeyden önce herkese geldiği için teşekkür ederim. Sizlerle beraber geçirdiğim süre için kalbimin en derin yerinden teşekkürler. Fenerbahçe taraftarına da teşekkür ederim. Pazartesi sözleşmemi feshettikten sonra taraftarın gösterdiği reaksiyonu en güzel rüyalarımda bile göremezdim. 35 yaşına bastım geçen ay. Çocukken bile geçen hafta ağladığım kadar ağlamadım. En içten dileklerim bunlar. Fenerbahçe taraftarının bundan sonraki süreçte mutlu olmasını istiyorum. Bu sürecin nasıl geliştiğini anlatacağım. Bugüne kadar hep yanımda olan Samet Güzel'e çok teşekkür ederim."
"SAMET ZOR GÜNLER YAŞADI"
"Geçen hafta havaalanından bugün istifa edişine kadar zor anlar yaşadı. Bu yaşında kolay günler geçirmedi Samet. Basın toplantısı yapmadan önce çok düşündüm. İki önemli maçın geçmesini bekledim. Çok şükür lehimize sonuçlandı maçlar. Önemli olan takımdı. İki maçı atlatmalarını bekledim. Kulübün toplantısında ne söyleneceği beni hiç ilgilendirmiyor. Fenerbahçe'de başarılı bir dönem geçirdiğimi düşünüyorum."
"BENİM DE HATALARIM VAR"
"Bu işin 5 ayağı var. Ben, Aykut Kocaman, Ali Yıldırım, Başkan ve medya... Başınıza bir şeyler geliyorsa sizin de bu işte dahliniz var. Kendi hatalarım da oldu. En büyük hatam kulübü bazı anlarda yaralayıcı davranışlarda bulunmam. Twitter'ı yanlış şekilde kullandım. Bazı insanlara SMS'ler gönderdim. Göndermesem daha iyiydi. Mesajın içeriğinde hata yoktu ama gönderdiğim kişilere göndermemeliydim. ilgili Ali Yıldırım ile kulübe gönderilen bir evrak konusunda tartışmasaydım daha iyiydi. Eğer para düşkünü bir insan olsaydım, kulübün bana önerdiği 'Ayrı çalış' önerisini değerlendirir ve maaşımı tıkır tıkır alırdım. Bunlar durumun bu hale gelmesine kadar kabul ettiğim hatalarım."
"SORUNLAR BÖYLE BAŞLADI"
"Aykut Kocaman ile sportif direktör ve teknik direktör olarak iki ayrı bölümümüz var. Sizler Fenerbahçe'yi yakından takip ediyorsunuz. Trabzon maçını kazansaydık 7 Temmuz'a kadar tatil yapacaktık. Aragones ayrıldı ve Kocaman sportif direktör oldu. Sonra da dönüş tarihi değiştirildi. 20-22 Haziran'dı. Samet aradı. 1 hafta erken gelmemiz gerektiğini söyledi. Ben de gelemeyeceğimi, ona göre plan yaptığımı söyledim. 7 Temmuz'da döndüğümde Daum'dan özür diledim. O da anlayışla karşıladı. Sonra da beni Kocaman'ın yanına tanışmak için yolladı. Kocaman ile tanıştım. Bana ilk söylediği şey 'Sen kaptansın, herkesten önce senin burada olman gerekir' dedi. Ben de ona haklı olduğunu söyledim. Şunu ilave ettim. 'Brezilya'da sadece 1 hafta kalabiliyorum. İlk programa göre 7 Temmuz'du dönüş tarihi' Zaten daha sonra kendisi teknik direktör oldu. İşte o zaman da problemlerimiz başladı."
"KOCAMAN İLE GÖRÜŞLERİMİZ FARKLI"
"Bazı kararlarını kabul ettim ama hiçbirisine katılmadım. Futbol görüşlerimiz çok farklıydı. Benim görüşüme göre futbol takımı sürekli gelişir; bu da idmanlarla sağlanır. Bir futbolcu sürekli geriye gidiyorsa sorun vardır. O da bana 'Burası Türkiye. İdmanlar gelişmek için değildir' yanıtını verdi. Bir önceki cümlesine ek olarak söylüyorum. Bu da kulüpteki yerimi sorgulamama neden oldu. Gol sevinçlerinde, hocanın sevinçlere katılmaması doğru değil. Fenerbahçe'nin hocasının, bu kadar zor maçlarda gol sevinci yaşamayıp sakin kalması hiç aklıma yatmadı. Dün gördüğüm şeye de mutlu oldum. Gökhan Gönül'ün golüne sevinmesi, bir şeyllerin değiştiğini gösterdi! Sonra hocanın sözleşmesini 3 sene uzattılar. Demek ki hocaya güveniyorlar. Sözleşme uzamasından sonra kulübün futbola bakışında değişiklik yapacaktı; yapmadı. En çok üzüldüğüm maç olan geçen sezon Galatasaray ile oynadığımız son maç hakkında konuşacağım."
"Oynamak ya da yedek kalmak hocanın tercihidir. Kocaman'a kendi ayağımdan bahsettim. Galatasaray maçında oynayamayacağımı söyledim. 'Daha çok erken, bekleyeceğim' yanıtını verdi. Sonra sağlık ekibiyle program yaptık; tedaviye devam ettim. Maçtan 2 gün önce doktor ayağıma anestezi uygulamak istedi. Ben de kabul etmedim. İdmandan sonra Kocaman'ın odasına gittim. Ağrı hissetmediğimi söyledim; o da teşekkür etti. Odada Ali Yıldırım ve Hasan Çetinkaya da vardı. Maç günü öğle yemeğinde beni yedek bırakacağını ve 70'te oyuna alacağını söyledi. Ben de ona 'Umarım planlarında yanılırsın ve işi 70'ten önce bitiririz' dedim. Gerisini biliyorsunuz."
"Sonra başka finale Bursa maçına gittik. Başkan hapisteydi ve yıllardır Türkiye Kupası'nı almıyorduk. Maçı hepiniz hatırlıyordur. Fenerbahçe için 30 yıllık tabuyu yıktık. En çok sevindiğim maçlardan biridir. Maçtan sonra hocamız bizi tebrik etmedi, takımla birlikte İstanbul'a dönmedi. Bu da bana ilk tanıştığımızda söylediği sözleri hatırlattı. 30 yıl sonra kupa alıyorduk ama hoca takımla dönmüyordu. Tanıştığımız gün gecikmemden bahsetmesinden sonra böyle davranması garip geldi. Sonra tatildeydim. Aykut Kocaman'ın sizlerle yaptığı görüşmenin detayları geldi."
"Her maçta oynamayacağımı söylemiş sizlere. Ama tatilden dönünce benimle böyle bir konuşma yapmadı. İlk gün Bolu'ya gittik; orada da benimle konuşmadı. Avusturya'ya gittik sonra da... 2 hafta kaldık orada. Kampın son gününde basın toplantısı yapacaktım. Biraz da toplantıya geçikmiştim. Gecikmemin sebebi Aykut Kocaman'ın beni çağırmasıydı. Benimle Bolu ve Avusturya'da konuşmaya fırsat bulamadığını ama dönünce konuşacağını söyledi. Avusturya'da MTK maçında frikikten bir gol attım. Brezilya'daki arkadaşlarım hala bu golle ilgili bana takılır. 'Hocanın yüzüne bakılınca golü kendi kalene atmışsın' derler. Vaslui maçında çok kötüydük. 1 hafta sonra Romanya'ya gittik. Vaslui maçından önce beni çağırdı. Bana 'Çözülmesi gereken sorun var mı?' dedi. Ben de patladım"
"Onunla ilgili düşündüğüm her şeyi kendisine söyledim. O da benim hakkındaki düşüncelerini açıkça söyledi. İşi de bu sonlandırdı. 18 yıllık kariyerim boyunca yaşadığım en ağır tartışmaydı. Birbirimize birçok şey söyledik. 'Sen hocasın, ben oyuncuyum. Sen ne yaparsan bundan sonra öyle olacak' dedim. Süper Kupa maçından önce takımı ikiye ayırdı. Ben de ilk 11'de değildim. Erzurum'a gittik. Galatasaray hakkında yorumlar yaptık. Toplantı bittiğinde maç ile ilgili bir şeyler söylemek istediğimi söyledim. O da benim bu duruşumu övdü. Ben de kendisine bu duruumun başından beri aynı olduğunu aktardım. Ve Galatasaray maçının bize Spartak öncesi prova olduğunu söyledi. Odaya giderken oynayıp oynamayacağımı bilmiyordum. Samet bana oynayacağımı söyleyince şaşırdım. Çünkü oynamayacağımı düşünüyordum. Süper Kupa'yı kaybettik; Elazığ maçıyla lige başladık. Cuma günü İzmir'e gittik. Maçtan sonra da İzmir'e..."
"Moskova'da görüntü izliyorduk. Görüntüyü durdurdu 'Bu arada Alex yarın oynamayacak' dedi. Burada problem benim yedek kalmam değil. Defalarca yedek kaldım. Ben bunu bir iletişim ve saygı eksikliği olarak görüyorum. Ben bu takımın kaptanıyım. Yedek kaldığımı maçtan önce görüntü izlerken öğrendim. Bundan sonra belki de en büyük hatam geldi, medyaya neredeyse asist yaptım. Gaziantep maçından önce duran top çalışırken 18'de olmadığım bilgisi geldi. 'Alex'in kafası biraz karışık' cümlesi beni üzdü. Benimle konuşmadan bunu nasıl bilebilir ki? Son görüşmem kadro dışı kaldığımı öğrendiğim konuşma oldu."
"Ali Yıldırım ile olan ilişkim başkan hapse girmeden önce sınırlıydı. Merhabalaşırdık sadece. Başkanın hapse girmesinden sonra futbol şubesinden Ali Koç ile Ali Yıldırım ilgilendi. İlişki de gelişti. Başkanın hapse girmesi, Emenike olayı... Ali Yıldırım bizimle toplantı yaptı. Bu toplantıda kulübün zor bir süreçten geçeceğini, ayrılmak isteyenlerin bunu söylemesi gerektiğini söyledi. Bazı oyuncular gitti. Toplantıdan sonra Ali Yıldırım ile birlikte odasına gittik. Ben de 'Fenerbahçe sokakta da oynasa kalacağım' dedim. Sadece ödemelerle ilgili bir plan istedim. Çünkü maaşıma bakan bir sürü insan var. Türkiye Kupası finalinden önce takım kaptanları olarak bir araya geldik. Ben, Aykut Kocaman, Ertuğrul Sağlam ve Ömer Erdoğan bir araya geldik. Orada Ömer Erdoğan bana 'Oyanacak mısın. 3 gün önce oynamadın' diye sordu. Ben de 'Hep iyiydim, karar hocanın' diye yanıt verdim. Kupa maçından sonra tatile gittik. Dönüşte Samet Güzel ile bulştuk. Biraz endişeliydi. Ali Yıldırım, Samet'e, Aykut Kocaman'ı 'Galatasaray maçında oynayabilirdim' diyerek ateşe attığımı söylemiş. Ayrıca 'Borcu yoktur' yazısıyla ilgili çok kızgınmış bana. Ardından da 'Taraftarlar arası iyi. Ama karar almak için en ufak hatasını bekliyorum' demiş. Arkamdan mesaj yollamış; yüzüme konuşmadı."
"Başkan Aziz Yıldırım'a, Ali Yıldırım'ın aksine çok büyük saygı duyuyorum. Başkan ile bazen iyi bazen kötü ilişkilerimiz oldu. Ama kendisi hep gözümün içine bakarak konuştu. Ben protesto edildiğim zaman başkan beni alkışladı. Bu çok önemliydi. 2011'de sözleşmeyi Murat Özaydınlı ile birlikte uzattık. Birçok detayla ilgili konuşuyorduk ama anlaşamıyorduk. Başkan odaya girdi ve bu işin çok uzadığını söyledi; yarım saat içinde işi halletti."
"Young Boys maçından sonra başkan beni takımda görmek istemediğini söyledi. 'Kulüple ilişkini kes' dedi. O gün kulüpte kalmamı sağlayan kişi Aykut Kocaman'dı. Ona bunun için teşekkür ederim. Bana sakin olmamı söyledi. Ama 'Sakin olamam, yarım saat önce başkan beni kovdu' dedim. Başkan bana ertesi gün 'Sana dön söylediklerimi unut' dedi. Her zaman kendimi işime verirdim ama 2010-2011 sezonunda ekstra motivasyonla oynadım. Ailemi bir kenara bırakıp kendimi takıma verdim. Ve ödül olarak gol krallığı ve şampiyonluk geldi."
"Gaziantep maçından sonra başkanı benim hakkımda söylediği bazı şeyleri katıldım, bazılarına katılmadım. Twitter konusunda haklıydı. Bir dergiye verdiğim röportajda söylediğim 'Kulüp Avrupa hedeflerini küçülttü' sözü sordu. Ben de Zico'dan sonra bu hedefin küçüldüğünü söyledim. Bana futbolla ilgili konuşmalarını Kocaman ile yapmamı söyledi. Ben de 'Onunla hiçbir şey konuşamıyoruz' yanıtını verdim. Gaziantep maçında kadro dışıydım ama maça gitmeye karar verdim. Kızlarım gelmek istemeyince Felipe'yi aldım gittim. Başkan sahaya çocuğumla indiğim için beni ilgi odağı olmakla suçladı. Bu hayatım boyunca bir yöneticiden duyduğum en kırıcı şeydi. Çünkü Tanrı'ya şükür, bu kadar çok gol attıktan sonra ilgi çekmek için 2 yaşında bir çocuğu kullanmam. Ben de ona 'Siz geçen sene yoktunuz ama oğlum yine maça geliyordu. O zaman iyi diyordunuz da şimdi ne değişti?' diye sordum. Odadan çıktı. Ali Yıldırım ile görüşmemi söyledi. 7 Eylül'de bir toplantıyla bu konuya bir açıklık getirileceği söylendi. Fenerbahçe'nin önünde engel olduğumu düşündüm ve sözleşmemin feshini istedim. Ama Fenerbahçe'den bu şekilde ayrılmamın doğru olmadığı söylendi. Başkan ailelerimizle bir yemeğe çıkmamızı söylemişti. O toplantı hala gerçekleşmiş değil. Her gün Samet'e bu toplantıyı hatırlattım. Sonra Kasımpaşa maçına geldik."
"Maçı kaybettik. Devre arasında Stoch ile birlikte oyundan alındık. Volkan'ın koruduğu kalenin arkasında izledik ikinci yarıyı. Birçok insanın şaşırtıcı şekilde buna tepki gösterdiğini gördüm. Ama kulüptekilerle birlikte orada izlemek istedim. Maçtan sonra Aykut Kocaman soyunma odasına geldi. Herkese tek tek teşekkür etti. Sırtını döndü ve çıktı. Ali Yıldırım da bir şeyler söyleyip çıktı. Başkan geldi ve oyuncular arasında sorun olup olmadığını sordu. Volkan Demirel 'Kimsenin kimseyle problemi var mı' diye sordu. Ben de '8 senedir buradayım. Kimsenin kimseyle sorunu yok. Ama benim hocayla büyük bir problemim var' dedim. Başkan'a kendisiyle görüşüp ayrılmak istediğimi söyledim. Odadaki herkes de bunu duydu."
"Pazar sabahı normal idman yaptık. Pazartesi Aykut Kocaman benimle görüşmek istedi. Bana zor bir karar aldığını ve bunu uygulaması gerektiğini söyledi. Kadro dışı kaldığımı belirtti. Ben de bunun nedenini sordum. Disiplin suçu işlemediyseniz kadro dışı kalmazsınız. Fenerbahçe kariyerimi övdü. Ama soyunma odasında iki liderin olmayacağını söyledi. 'Soyunma odasında o kadar büyük bir yer tutuyorsun ki yollarımızı ayırmalıyız' dedi. Takımla hiçbir surette birlikte çalışamayacağımı söyledi. Takım çift idman yapıyorsa başka bir yere gitmem gerektiğini söyledi. Ben de 'Bu karar senin mi kulübün kararı mı' diye sordum. 'Benim' cevabını verdi. Sadece Yunanistan'daki PAOK maçında bana kendisini hocam gibi hissettiğini söyledi. Ben de sorunun bu olduğunu, hep bir hocaya ihtiyaç duyduğumu ama onun başaramadığını belirttim."
"Başkan görüşkeye geç kaldığımızı söyledi. Doğru ama bu trafikte normal. Söylediği gibi tweet atmadım. Eşimle konuşuyordum. Kızlarım okuldaydı ve kadro dışı kaldığımı benden önce başkalarından duyacaklardı. Eşime 'Toplantıya giriyoruz' diye mesaj attım. Başkan bana 'konuşabilirsin' dedi. Ben de 'Durumum ne olacak' dedim. 'Kararı sen vereceksin' dedi. 'Gitmek istiyorum' dedim. El sıkıştık. Görüşme böyle bitince avukatın odasına girip sözleşme detaylarını konuştuk. Avukat bana kulüpten birisiyle bir basın toplantısı düzenleyip düzenlemeyeceğimi sordu. Ben de bunun için erken olduğunu söyledim ve 'Sabah evden kaptan olarak çıktım ama işsiz olarak dönüyorum' dedim."
"Basınla ilgili bir hikaye anlatacağım. 2003'te Cruzeiro'daydım. İdman sahasına İspanyolca konuşan bir Türk geldi. O dönemlerde Valencia benimle ilgileniyordu. Brezilya ve İspanya futbolu hakkında konuştuk. Bir süre sonra beni Fabio Luciano aradı. Türk basınında Türk futbolu hakkında sözlerimin çıktığını söyledi. Böylece Türk basınıyla tanışmış oldum. Genellemek istemiyorum ama Türkiye'de haberlerin altına imza atılmıyor. Çocuklarımın bakıcısı Brezilyalı ve bir Türk ile evlendi. Ve maalesef düğün görüntüleri, takımın kötü durumunu kutluyorum olarak lanse edildi. Çocuklarımın okul parasının yarısını ödediğim yazıldı. Bu da büyük bir yalandı. Geçen hafta sözleşmem feshedilince, ödediğim paranın bir kısmını geri aldım. Okul yönetimi de beni anlayışla karşıladı. Kulüp içi siyasi dengelerde dahlim varmış gibi yansıtıldı. Bazı gazeteler Hakan Bilal Kutlualp ile ortaklık içinde olduğum yazıldı. Onunla olan tek ilişkim, Fenerbahçe'ye gelmem konusunda beni ikna ettiği için şükrandı. Ferit Şahenk ile de sadece takımın Avrupa maçlarında karşılaştık. Bir kere de Ferit Şahenk, Aykut Kocaman, Rıdvan Dilmen ve Samet Güzel ile buluştuk. Sadece alacağım otomobil konusunda indirim istedim! Bu kulüp içi siyaset mi bilmiyorum! Volkan Ballı ile Fenerbahçe'den ayrıldıktan sonra 2-3 kez konuştum. Basının da tüm bu olanlarda payı var."
"Temmuz 2004'ten bugüne büyük bir adanmışlıkla elimden geleni yaptım. İşbirliğini sadece saha içinde yaptım. İşbirliği yaptığım insanlar sahadaki futbolcu arkadaşlarımdır. Siyasete çok çekildiğim için gitmek istedim. Mükemmel 8 senem geçti. Fenerbahçe bir oyuncu kaybetti ama artık tutkulu bir taraftarım. Galatasaray, Beşiktaş, Bursa, Eskişehir, Gaziantep, Sivas, Kasımpaşa, Elazığ taraftarları da bana destek oldu. Bana ve aileme gösterdikleri ilgi için teşekkür ederim."
"2004'te geldiğimde herkes bana 'Türkçe konuşma sana faydası olmaz' dediler. İlk 3 sene içinde neredeyse Türkçe duymadım. Sonra takımın başına Zico geçti. Neredeyse 40 Brezilyalı vardı çevrede. Mesela Can Arat bile Portekizce öğrendi. Sonra Aragones geldi. İspanyolca ile Portekizce yakındır. Aragones'ten sonra takım içinde Türkçe konuşulmaya başlandı. Saha dışında çok yakın arkadaşım yoktu. Sonra Türkçe ders almaya başladım. Ama artık Türkçe konuşarak işlerimi halledebiliyorum. Yüzde yüz konuştuğumu söyleyemem. Yazarak belki kendimi daha iyi ifade edebilirim. Twitter'da yazdıklarım Aykut Kocaman'a mesaj değildi. Zaten düşündüklerimi yüzüne söylemiştim."
"Başkan Samet'e ne sordu? Geç kalıp kalmadığımız sordu. Geç kalmıştık. Ben her zaman bacak bacak üstüne atarım. Telefonla oynadığım da doğruydu. Mesaj atıyordum. Samet orada baskı altındaydı ama söyledikleri doğruydu."
"Saha içindeki Alex ile saha dışındaki Alex arasındaki fark şu: Sahada lens takıyorum, dışarıda ise gözlük. Son derece lüks bir hayat yaşıyorum. Benim için mevki önemli değildir. Saha içi ile saha dışı arasındaki en büyük fark, sahada daha ciddiyimdir."