Aldatma Psikolojisi: Ya Kadın Aldatırsa?

Aldatma veya sadakatsizlik; evli ya da duygusal veya cinsel bir ilişki içerisindeki taraflardan birinin -eşinin haberi veya rızası olmadan- bir başka kişi ile ilişkiye girmesi. İndigo Dergisi'nde yayımlanan çalışmanın ayrıntıları...

İndigo Dergisi Aldatma konusuna farklı bir açıdan yaklaşarak "Ya Kadın aldatırsa" düşüncesi üzerinden olgusal bir çalışma hazırladı. Bayam Sarı imzasıyla hazırlanan çalışmanın ayrıntılarında Aldatma Olgusunun duygusal boyutuna vurgu yapıldı.

Bayram Sarı / İndigo Dergisi


İnsanların eylemleri genelde belli izleri takip eder

Bu etkileme gücüyle ilgili bir konudur. Kendinden uzaklaştığın ölçüde gücün artar, ama bu sefer kesinliği azalır. Metaforu değiştirmek gerekirse menzil uzak olunca varmak istediğin yer başka, vardığın yer başkadır. Kendin için tercihlerde bulunabilirsin; ama başkaları için değil. Yaparsan onları yönlendirmiş olursun.

Egemen erkek zihniyeti kadınlara, “Bütün erkekler aldatır, erkek dediğin aldatır, aldatmayan erkek yok, her erkek bir gün mutlaka aldatır.” algısını dayatmaktadır. “Her kadın bir gün mutlaka aldatılmayı tadacak!” çıkarımı evrensel ve değişmez bir yasadır neredeyse. Aldatmalarda toplumsal cinsiyet rollerinin büyük etkisi vardır. Toplumun erkeğin aldatmasını anlaşılır görmesi nedeniyle kadınların eşlerinin aldatmalarını daha rahat kabulleniyor olmasının erkeğe verdiği rahatlık, erkeklerin aldatmaya geçerli sebebi gösterilmektedir. Hal böyle olunca erkeklerdeki aldatma kadınlara oranla daha fazla olmaktadır.

Ya aldatılan erkekler? Aldatıldığını öğrenip, ısrarla bir ilişkiyi yürütmeye çalışan erkekler? Kimse şoven bir zırhın içine girmesin. Kadın bazen mutfaktan çıkıp, tutkularının peşinden gidebilir. Üçüncü bir kişinin kokusunu hissederek sevmeye devam eden erkeklerin, ayrılmayı asla bir alternatif olarak düşünmedikleri bilinmelidir. Aldatılan erkek, kadınlar gibi kaderine rıza göstermeye mecbur değildir, ekonomik bağımlılığı yoktur ve buna rağmen bir ilişkiyi yürütmeye çalışmaktadır.

Aldatmayı sadece fiziksel olarak adlandırmak eksik kalacaktır

Duygusal olarak aldatmalar; işiyle, telefonuyla, gece hayatıyla, yani eşi ile ilgilenmesi, vakit geçirmesi gerekirken genellikle yoğunluğu başka kişi veya nesnelere yöneltmesi; fiziksel olarak aldatmalar, evlilik veya ilişki dışı cinsel birleşme şeklinde oluşan aldatmalar; hem duygusal hem cinsel olarak aldatmalar ki en çok üzerinde durulması gereken aldatma şekli budur. Bizim üzerinde duracağımız kadın aldatmalarının en büyük sebebi de duygusal ihtiyaçlarının eşleri tarafından yeteri kadar tatmin edilmemesidir. Romantizm ihtiyaçlarını karşılama isteği, heyecan arayışı da kadınların aldatmasındaki nedenlerdendir.

Evlilik dışı olarak, bu ilişkiler kişinin günlük hayattaki sorunlardan kaçmasını, gerginlikten uzaklaşma yanılgısını yaratmaktadır. Yine gerçekten kaçış şeklinde, eşin evlilikteki gerginlikten uzaklaşmasına fırsat verir. Çünkü evde; çocuklar, maddi sorunlar, duygusal sorunlar konuşulmaktadır ve gerçeklik, masal dünyasına çok uzaktır.

Heyecanını tamamen yitiren ilişkilerde sadece erkekler değil, kadınlar da aldatma eğilimi içine girebilmektedirler. Kadın aldatmayı kabuğunu kırıp kaçmak olarak görmektedir. Özellikle bu durum evli kadınlarda daha fazla ortaya çıkmaktadır. Çocukları olan bir kadın kocasının ilgisi dışında zor zamanlar geçiriyorsa anlaşılamadığını düşünüyorsa aldatmaya meyilli olmaktadır. Bu tür kadınlar ayrılmak yerine hayatını sorgulamaya, bu kabuğun dışına çıkmaya çalışmaktadır.

Stres, suçluluk duygusu ve kocası tarafından yalnız bırakılma duygusunu kırmak için aldatma bir kaçıştır. Eşi tarafından aldatıldığını anlayan kadın, intikam uğruna aldatabiliyor. Bunun altında yatan nedenler, kendini yenilemek, kaybolan özgüvenini geri kazanmak, hala arzu edildiğini, beğenildiğini hissetmek duygusudur. Evlilikleri, ilişkileri monotonlaşmış kadınlar hayatlarından şikayetçi / mutsuz olmaktadırlar. Erkek, yeni bir cinsel partner arayışından dolayı aldatırken kadın aşk veya yeni bir heyecan için eşlerini aldatmayı göze almaktadır. Pek çok kadın evliliği ne kadar sıkıcı ve heyecansız olursa olsun, aşk olmadan bir başkasıyla cinsellik yaşamamaktadır. Gönül eğlendirme de ender görünen bir alternatif tabi.

Aldatma sonuçta duygusal ilişkilerin bir gerçeğidir ve insanlık tarihi sürdükçe de var olacaktır. Ancak düşünülmesi ve üzerinde durulması gereken asıl konu ve asıl problem kadın ve erkeklerin çift olma konusundaki başarısızlıklarıdır. Yürümeyen ilişkiye olan bağımlılık ve düzeltme konusundaki başarısızlıklar her iki cinsiyeti de aldatmaya yatkın hale getirmektedir. Kadınlar aldattıkları taktirde genellikle eşinden giderek uzaklaşmakta ve diğer kişiye bağlanmaktadır. Duygusal bağlılık her iki erkeğe karşı aynı anda sürdürülememektedir. Ya asıl ilişkiyi bitirir ya da ilişkiyi bitirmese de asıl ilişkideki erkekten cinsel ve duygusal açıdan geri çekilme yaşanır.

Aldatanın ve aldatılanın hayatlarındaki ilk ciddi duygu buydu aslında: Nefret ve sevgi!

Tohumları kısmen yaşadıkları yeni yalıtılmışlıkta, ansızın birbirlerine özden bağımlı olmaya başlamalarıyla atılmıştı. Aldatan kadındı ve duygularının bir bölümü minnetten kaynaklanıyordu. Erkek kendisini yeni ufuklara açabileceği tek bağ, sağlam zemin olarak görüyordu onu ve yanılgısı burada başlıyordu. Bir erkek olarak onun hamisi, vericisi, hayatını oluşturan her şeyin, kelimenin tam anlamıyla yüreği olduğunu sanıyordu. O kadınca dünyasının özgürlüğünü bir kez daha bu dik başlı, uzlaşmaz aldatışlara borçluydu. Onu eş olarak ömür törpüsü yapan görüş eksikliği, kaosun çelişkilerindeki dönüşümdü. İkinci bir bakış, bir jest ve yepyeni büyülü bir dünyaya karşı koyamıyordu.

Minnetin de bunda payı vardı. Fakat sadece bu değil. Kadında merhametli bir yan, bir şövalyelik damarı da vardı; ayrıca bu aldatmalar insanın sevebileceği ve karşı koyamayacağı bir aşamaya geçmişti. Cinsel aşkı erken yaşta keşfetmiş birçok insan gibi, onun da duygularının kapsamı serbest kalmıştı. Kadının, kadınca arzularından dolayı yeni aşkları oluyordu. Ortamın o kadar muhafazakar olmasına rağmen, yeni sevgililer bulmakta ve sevişmelerde hiç zorluk çekmiyordu. Kuralları; ancak doğaüstü bir gerekçeyle onları içgüdülerine ve aklına kabul ettirebiliyordu. Onu cezbeden erkekler dinç, gamsız, ince zekalı; ruhları kendisininkine eş, sağlıklı tiplerdi, yani evde bekleyene hiç benzemiyorlardı. Kendi sefih olduğu için, kendisi gibi sefihler arıyordu. Şehvet, bir miktar tutku, hafif bir sevecenlik veriyordu ve karşılığında aynısını istiyordu. Her ilişkisi sürdüğü müddetçe; haftalar, aylar, mevsimler boyunca tüm benliğini yeni sevgilisine veriyordu. Bitince de bitiyordu. Hercai olduğundan değil, gençliğinden bu yana içgüdülerine boyun eğmeyi tercih eden bir gerçekçi olduğundan. Erkekler onun suç ortağı ve kardeşleriydiler; boşta kalan duyguları ağır bastığında ise aynı içgüdüler onu eşine, evine yönlendiriyordu.

Gitmesini bilmeli

İçimizdeki cümleyi korkusuzca söylemeliyiz değil mi? “İkimizde kartları açık oynayalım. Üzerimde baskı kurma, gereksiz kıskançlık krizlerine girme, senden önce yaşadıklarıma karışma. Kartları açık oyna ki ben de nasıl davranmam gerektiğine karar vereyim. Seninle ilgili özel haberleri başkalarının ağzından duymaktansa önce benim duymam daha sahici bir ilişki için gerekli ve önemlidir.” Tamam dürüstçe bu cümleyi kuralım. Ya aldatmanın kendisi çekiyorsa insanları? Sırlar ortaya dökülene kadar sorun yok gözüyle bakabilecek miyiz bu oyunda? Herkes bir gün gidebilir, tıpkı sizin de gidebileceğiniz gibi.

Kaynak:İndigo Dergis

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Psikoloji Haberleri