Eğitmen ve Danışman Ebru Demirhan aldatmanın ilişkilerdeki dinamiğini şöyle anlatıyor;
“Aldatma ve aldatılmanın çok uzun ve derin bir denklemi var. Öncelikle bilinçaltının nasıl çalıştığını bilmeniz önemlidir. Dikkatiniz nerede ise bilinçaltınız onu kayıtlar. İçsel niyetiniz sadakatli bir ilişki fakat dikkatiniz güvensizlikte ise bilinçaltı yaşanacaklar listesine güvensizliği alır. Dikkatiniz ve gözünüz nerede ise enerjiniz orada çalışır. Bilinçaltı da enerjinin aktif olduğu konuyu alıp yaşam formülüne ekler. Oldukça basit olan bu kural evrenseldir yani herkes için eşit seviyede geçerlidir. Bilinçaltı, partnerinizi “Bana sadık mı?” diye takip ederse kodlama olarak sadakati alır ve yaşam yolunuza sadık insanları seçer. Dikkatiniz “Beni aldatıyor mu? Ona güvenebilir miyim? Güvensiz birisine benziyor.” gibi düşünce ve sorularda ise davet ettiğiniz konu ne yazık ki güvensizlik ve sadakatsizlik olacaktır.
Yetiştiğimiz ortam, aile içi sadakat, anne – baba ilişkisi içindeki güven ve evlilik akdine olan sadakat oldukça önemlidir. Ailede şahit olduğumuz hikayeler ve yetiştirilme şekli aldatma, aldatılma konusuna zemin hazırlar. Anne – baba, aile içinde aldatma ve doğal olarak aldatılma normal karşılanıyorsa fikren ve bilinçaltı seviyede normalleştiği için hayatın parçası olması olağandır. Aldatmak konunun bir parçası ise diğeri için aldatılmak da o seviyede konunun parçasıdır. Yani bir hanede, ilişkide aldatmak varsa eşit oranda aldatılmak vardır. Konuya bakışımızı her ikisini de içine alacak kadar geniş tutmalıyız.
“Erkek adam aldatır, elinin kiri, erkek aldatmazsa olmaz” gibi kültürel inançlarla büyütülmek ya da bunlara maruz kalmak aldatma – aldatılma konusunun önemli bir parçasıdır. Erkeğin aldatan olduğuna ve kadının buna razı olması gerektiğine inandırılarak büyütülen insanlar gün gelip bu hikayede kendine bir rol düştüğünü görecektir.
Anne – baba ailesinde yaşanan aldatmaya karşı çok tepkili olan bu nedenle herkese potansiyel sadakatsiz gözüyle bakan kişiler endişe, kaygı ve korkunun ne kadar üretken olduğunu hatırlamalıdır. Sırf bu sebeple hiç ilişki yaşamayıp yalnız kalmayı tercih eden insan sayısı az değildir.
Aldatma deyince aklımıza ilk erkekler gelse de aldatmak da aldatılmak da insana dair bir konudur. Bazı insanlar için gizemler, kaçamaklar, esrarengiz bir olayın parçası olmak oldukça eğlencelidir. Kimi insan sadece bunu yaşamak için aldatır. Kimi insan normalleştirdiği için aldatır. Kimisi yaşadığı kişi ile kuramadığı ilişkinin, yaşayamadığı arzularının hayata geçmesi için aldatır. Kimisi sevilmeyi sever, tercih edilmenin peşindedir. Kimisi neden aldattığını bilmez.
Kuantum alanda “cenin enerji” adında bir bağ vardır ki çoğunlukla erkek ile anne arasında kurulur. Dünya tarihi boyunca erkek (baba, kardeş, dayı, amca, oğul, eş) uğurlanmış, geri dönerse bağra basılmış dönmezse ağıdı yakılmıştır. Erkek ava gitmiş, savaşa gitmiş ve de çoğunlukla dönmemiştir. Her nesil öncesindeki tüm ataların yaşanmışlıklarını DNA ile alır ve işletir. Nesilden nesle aktarılan bilgide “erkek doğar ve bir şekilde gider” inancı yerleşince anneler farkında olmadan oğlu doğururken onu korumak için enerjisini kendinde tutar. Oğul doğar, büyür fakat eril enerjisinin bir kısmı annesinin rahminde kalır. Dünyanın cenin enerjili erkek oranı küçümsenemeyecek durumdadır. Annelerine bağımlı olabilirler. En ufak bir hastalıkta çocuklaşırlar. Ve kendi enerjilerini tamamlamak istedikleri için çok fazla ilişkiye girip onlara ait olanı toplamaya çalışırlar. Gerek anneler gerek oğulları için bilincin devrede olduğu bir davranış şekli değildir. Atalar kayıtlarının yol açtığı bilinçaltı tarafından işletilen bir durumdur. Aldatmanın arkasında var olan, görünmeyen çok önemli bir etkendir.
Cenin enerji bağları anne ya da erkek çocuk ile yapılan çalışmalarda dönüştürülür. Oğullarınız için “Senin özgür bırakıyorum. Bende kalan sana ait olan tüm enerjini iade ediyorum. Senin enerjinin tamamı senindir.” cümleleri ile yapacağınız içsel konuşmalarla onları özgür bırakabilirsiniz.”
Ebru Demirhan Hakkında
19 Ağustos 1976 Erzurum doğumlu olan Ebru Demirhan, Dokuz Eylül Üni¬versitesi İktisat Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü’nü 1998 yılında bitirdi. Ardından formasyon dersleri ala¬rak ilkokul öğretmeni olma hakkı kazandı. 2018’de İstanbul Üniversitesi Sosyoloji bölümünü bitirerek Sosyolog unvanını aldı. Halen Çocuk Gelişimi lisans ve Psikoloji Yüksek Lisans öğrencisidir. Özel bir bankada 9 yıl boyunca, farklı birimlerde ve kademe¬lerde çalıştı.
Her zaman ilgisini çeken ruhsal ve evrensel bilgiler oğlunun hastalığı sırasında ışık oldu. Hayatını kolaylaştırdı ve aydınlattı. Oğlu Ata Çınar sağlığına kavuştuktan sonra Ebru Demirhan, bu bilgileri aktaran, teknikleri uygulayan olmaya karar verdi. Banka hayatına son verip eğitimler almaya başladı. Konunun uzmanlarından çeşitli eğitimler alarak beslendi. Kendini geliştirmeye devam ediyor.
Ebru Demirhan’ın Çocuğumla Beraber İyileşiyorum, Yaşamın Gizli Sözleşmesi, Bedenin Şifa Kapıları isimli üç kitabı ve çocuklara yönelik Benim Ailem (Annemi Seviyorum, Babamı Seviyorum, Kendimi Seviyorum) isimli kitap serisi bulunuyor.
Şimdilerde bireysel ve kurumsal deneyimlerini,
evrensel bil¬gilerini, sezgilerini talep eden kişiler ve firmalara aktarıyor. Uyum ve dengeyi kurma konusunda aracı olmaya çalışıyor. Ku¬rucusu olduğu Yaşam Tasarım Merkezi’nde şimdilik birbirinden farklı çok sayıda çalışmayla şifaya ve iyileşmeye aracılık ediyorlar.