AKRAN ZORBALIĞI VE OLASI SONUÇLARI

Psk. Nergis ÖZDİNÇ AZANPA

İnsanların sağlıklı ve mutlu bireyler haline gelmelerinde sosyal etkileşimin önemi kaçınılmazdır. Çocuk doğduğu andan itibaren anne ya da bakım verenle ilişki içindedir. Okul çağına geldiğinde çocuk yaşam alanı ile birlikte ilişkiye girdiği çevreyi de genişletmiş olur. Önceden anne ya da bakım verene karşı önemli olan ilişkiler yerini akranları ile olan ilişkilerine bırakır.

Akranlarla kurulan ilişkiler, genel olarak eşit düzeyde yer alan ilişkilerdir. Taraflar bu ilişkiden çoğunlukla aynı ölçüde yararlanır ve katkıda bulunurlar. Taraflar arasındaki genel güç dengesi çocuğun gelişiminde olumlu iken bu dengedeki bozulma tam tersi etki yapması açısından dikkat çekicidir. Özellikle çocuk ve ergenlerin eğitim ve öğretim nedeniyle bir arada bulundukları okul ortamlarında gösterilen güç dengesizlikleri ve örseleyici eylemler, gelişimsel süreci olumsuz etkilemeleri nedeniyle önemlidir. Bahsedilen güç dengesindeki bozulma, akran örselemesi veya akran zorbalığı adı ile toplumsal yaşantının sürdürüldüğü her ortamda kendini gösteren önemli bir sorundur.

Bir kişi, diğer bir kişi veya kişiler tarafından kasıtlı, tekrarlı ve en azından bir süre devam eden olumsuz davranışlarla karşı karşıya bırakılıyorsa bu kişinin zorbalığa uğradığı söylenebilir. Akranları ya da arkadaşları tarafından fiziksel, sözel, cinsel ya da duygusal zorbalığa maruz kalan çocukların hem kısa, hem de uzun dönemde bu tür yaşantıdan veya yaşantılardan olumsuz biçimde etkilendiğine ilişkin araştırmaların sayısı gün geçtikçe artmaktadır.

Zorbalığa maruz kalan çocukların pek çok psikolojik değişken açısından risk grubunda oldukları kabul edilmektedir. Kurbanların zorbalara göre daha fazla psikolojik yardıma gereksinim duydukları, depresyon ve kaygı düzeylerinin daha yüksek olduğu ve benlik saygılarının da daha düşük olduğu bildirilmektedir. Kurbanlarda ayrıca alt ıslatma ve dışkı kaçırmanın da görülebileceğine ilişkin bulgular vardır. 

Zorbalığın çocuklara hem stres, hem de zarar vermesinin yanı sıra, çocuklukta yaşanan zorbalığın yalnızca kurbanların değil, zorbaların da olumsuz biçimde etkilendiği de belirtilmektedir. Her iki grubun da kendilerini kaygılı, yalnız, düşük benlik değeri olan kişiler olarak algıladıkları görülmektedir. Zorbalıkta, erkeklerin daha çok kaygı, depresyon, yeme bozuklukları ve psikosomatik semptomlar gösterdikleri hem kurbanlar hem zorbalar arasında kaydedilmiştir. Kızlar arasında daha çok yeme bozuklukları görülmektedir. Zorbalıkta hem zorbalar hem kurbanlar hoşlanma ve kızgınlık duygularını daha çok yaşadıkları ancak kurbanların zorbalardan daha çok şaşkınlık ve üzüntü yaşadıkları kaydedilmiştir.

Zorbalarda, erken yaşlarda sigara ve içki, özel ve kamu mallarına zarar verme, kötü arkadaş gruplarına dahil olma, düşük akademik başarı, okul devamsızlığı ve yeteneklerinin veya zihinsel kapasitelerinin altına çalışma söz konusu olabilir. Erken yaşlarda saldırganlık olarak kendini gösteren zorbalık sonraki dönemde silah taşıma, tecavüz, soygunculuk ve gasp gibi çok ciddi sonuçlara öncülük edebilir.

Akran zorbalığı,  toplumsal yaşantının sürdürüldüğü her ortamda önemli bir sorundur ve bu sorunla ebeveynlerin tek başlarına baş etmeleri oldukça zordur. Bu nedenle aile okul ve çocuk üçgeni dikkate alınmalı, öğretmenlerin ve ebeveynlerin çocuklarının psiko-sosyal gelişimi ve eğitiminde birbirleri ile iletişim halinde bulunmaları, gerektiğinde psikolojik destek almaları önerilebilmektedir.

( Zorbalığın önlenmesi için yapılması gerekenler bir sonraki yazıda ele alınacaktır)

KILAVUZ PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK MERKEZİ

Bakırköy- İstanbul

Randevu:  (212) 570 32 23

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.