Bugün itibariyle Barış ve Çözüm sürecine dair raporlarımızı Başbakan Erdoğana sunacağız. İçinde yer aldığım Marmara Bölgesi heyetinin 2 aylık bir çabanın ardından hazırladığı raporun ana fikri Türkiyenin geleceğinin kapsamlı bir demokratikleşmeye bağlı olduğuyönünde. Halkımız tek tip bir formata girmeyi de, tek sesli ve tek renkli olmayı da reddediyor; kendi inancı, kültürü ve sosyal normları içerisinde, devlet tarafından tanınarak var olmak istiyor. Bununla birlikte aynı istek ve arzuyla, tek bir devletin bayrağı altında, birarada yaşama iradesini de sergilemekten geri durmuyor.
Aynı geminin içinde farklılıklarımızla birarada yaşamayı beceremediğimiz sürece, hep bir isyan ve huzursuzluk halinin sürmesi kaçınılmaz. Kaptanın yanında yakınında olmak, onun öngördüğü düzenin parçası olmak geçici bir konfor sağlasa da, gemide yaşayan hoşnutsuzların, o konfor alanını er ya da geç bozacağından kimsenin şüphesi olmasın. Gemiye huzur gelmesi için üç beş kamarada asayişin berkemal olması yetmiyor. Hatta şöyle söyleyelim; yalnızca küçücük bir kamarada süregiden bir rahatsızlık bile zamanla tüm gemi halkına sirayet edebiliyor. Bu nedenle geminin bütünü için konulmamış, birini diğerinden ayrıştıran veya hiyerarşik olarak üste konumlandıran kuralların gemidekilerin tamamına hitap etmesi mümkün olamıyor.
-
Akil Heyet toplantıları sırasında gözlemlediğimiz en önemli detay da bu. Gemidekilerin önemli bir kısmı, sürmekte olan nizamdan çeşitli sebeplerle rahatsız durumdalar.Ekonomik refahın yükselmesi, yaşam standartlarındaki düzelme, Türkiyenin büyüyen imajı gibi konular onların beklentilerini yeterince karşılamıyor. Yani kimliğimi tanı diyene, sana duble yol yapayım diye karşılık veremiyorsunuz. Dilimi konuşmak istiyorum diyene,sana sağlık hizmetini bedava getirsem de dilini konuşmasan diyemiyorsunuz. İnsanların kimliklerinin en değerli hazineleri haline geldiği bir zaman diliminde yaşıyoruz. Bu iklimin gereklerine uygun hareket etmek, rüzgarın estiği yöne göre yelkenleri ayarlamak seyir güvenliği açısından son derece önemli.
Kaldı ki, Türkiyede insanların taleplerinin artık sosyal değerler ve kimlik hakları üzerine yoğunlaşıyor olmasına sevinmek gerekiyor. Bu, ülkemizin çok büyük sorunları geride bıraktığını, artık halkımızın asgari sınırı değil, azami olanı talep ettiğini gösteriyor.En iyisini istiyoruz ve en iyisini beklemenin hakkımız olduğunu düşünüyoruz. Bulunduğumuz noktayı korumayı değil, daha da ileride olmayı hedefliyoruz.
Akil Heyet raporlarımızı Başbakan Erdoğana sunduktan sonra kamuoyu ile de paylaşacağız. Yaptığımız görüşmelerden edindiğimiz intibalar farklılaşabildiğinden Marmara Grubu olarak hem genel, hem de kişisel raporlar hazırladık. Umarım ülkemiz için faydalı olabilecek bir çabaya imza atmışızdır.
Not: Murat Belge hocanın Akil Heyetin görev süresinin bitiminden 3 hafta, Gezi olaylarının başlamasından da 25 gün sonra gelen istifası, kendisini demokrat, kalanları da Hükümetin Gezi tutumunu destekleyen yandaş konumuna soktu ya! Ne desem bilmem. Başbakan bana hakaret etti gibi algıladım demiş hoca. Sevgili hocam, 2 aydır her taraftan üzerimize hakaretler, saldırılar yağarken, sırf bir ideal uğruna, ülkemize barış, huzur gelsin diye bu göreve devam etmiyor muyduk? Bir tek gencimizin daha toprağa düşmemesi için dağ bayır gezmiyor muyduk? Sadece bir tek kişinin hakareti mi sizi idealinizden döndürdü? Biz o bir tek kişi için mi katlandık bunca eziyete? Neyse, ben bu görevi o bir tek kişi için yapmadığımdan aynı noktada durmaya devam ediyorum. Duran adam eylemini çok sevmiştim zaten!
Kaynak: Akşam Gazetesi