NTV - Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu, Hürriyet, CNN Türk ve Çağdaş Eğitim Vakfı’nın iş birliğinde, İstanbul Valiliğinin desteğiyle düzenlenen “Aile İçi Şiddet ve Medya” konulu “Aile İçi Şiddete Son! Konferans 2007”, Bahçeşehir Üniversitesi’nin Beşiktaş Yerleşkesi’nde başladı.
Konferansın açılış konuşmasını yapan kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, “kadına yönelik şiddetin bir insanlık suçu olduğunu, iktidara geldiklerinden bu yana Türkiye’de kadın açısından sosyal, istihdam ve eğitimin önündeki tüm engelleri ve cinsiyete bakış açısının yasalardan çıkarılması konusunda son derece önemli adımlar attıklarını” söyledi.
ERKEKLER TEDAVİ EDİLMELİ
Getirilen düzenlemeler içinde en önemlisinin de erkeklere psikolojik tedavi zorunluluk olduğunu anlatan Çubukçu, bugüne kadar kadınlar üzerinden yola çıktıklarını, hasar gören kadınları tedavi etmeye çalıştıklarını belirterek şöyle dedi: “Oysa bu olaya erkekler tarafından bakmak ve bu bir hastalıksa eğer, onların tedavi olmaları gerektiği düşüncesiyle bu yasada psikolojik tedavi zorunluluğu getirdik.”
MEDYADAN BEKLENEN ROL
Yasanın, TBMM Adalet Komisyonu’nda görüşülmesi sırasında CHP’li bir milletvekilin önerge vermesi üzerine ertesi gün gazetelerde “kumaya dayak serbest” şeklinde manşetler atıldığını ve bunu düzeltmek için çok uğraştıklarını anlatan Çubukçu, “Bizim siyaset olarak medyadan beklediğimiz rol, kadın sorunları meselesine biraz daha hassasiyetle eğilmeleri” dedi.
Çubukçu, sözlerine şöyle devam etti: “Bilişim çağında yaşıyoruz. Teknoloji çok hızlı ilerliyor. Her şey çok hızlı gelişiyor. Ama kadınların sorunlarının çözümü konusunda bu hızın çok altında yavaş ilerliyoruz. Geçen yüzyılda talep etmeye başladığımız sorunların çözümü için hak taleplerinin, 21. yüzyılda hala eteklerimizde taşıyor olmanın üzüntüsü içerisindeyiz.”
CUMA NAMAZINA GİDEN ERKEKLERE EĞİTİM
Hükümet olarak çeşitli kampanya ve projelerle kadına yönelik engellerin kaldırılması yolunda çalıştıklarını söyleyen Çubukçu, şiddetle mücadele konusunda Genelkurmay başta olmak üzere Emniyet, Sağlık Bakanlığı ve Diyanet ile iş birliği içinde çalıştıklarını ve bunun sonucu olarak her yıl silah altındaki 420 binin üzerinde er ve erbaşa eğitim verildiğini söyledi. Her cuma günü yaklaşık 15 milyon erkeğin cuma namazına gittiği ifade eden Çubukçu, 81 ilin müftülüklerinde, camilerde, kadın ve kızlara yönelik şiddetin önlenmesi konusunda eğitim verilmesi amacıyla çalışma yapıldığını da belirtti.
10 yıl öncesine göre artık Türk kadınının bilinç düzeyinin çok yükseldiğini ifade ederek, “Kadının bilinç düzeyinin yükselmesi, şiddeti ortadan kaldırıyor mu? Hayır. Kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması için asıl bilinç düzeyinin yükseltilmesi gereken erkekler. Çünkü şiddeti uygulayan erkekler, tedavi olması, utanması, caydırılması ve eğitilmesi gereken erkekler” diye konuştu.
18 YENİ SIĞINMA EVİ İNŞA EDİLECEK
Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, verdikleri eğitimle artık şiddete uğrayan kadının nereye başvuracağını öğrendiğini ve onlara önemli politik açılımlar sunduklarını belirterek, şu anda 38 sığınma evi bulunduğunu, 18 tane daha inşa edileceğini ifade etti.
Polislerin eğitilmelerinin de büyük önem taşıdığına işaret eden Çubukçu, bu konuyu hala aile içi mesele olarak gören ve şiddete uğrayan kadınları evlerine gönderen polisler olduğunu vurguladı.
Nimet Çubukçu, medyanın da kendini sorgulayarak geliştirdiğine dikkat çekerek, “Televizyonlardaki diziler, sabah programları, eğlence programları ve ana haber programları son derece önemli. Bazı şiddet görüntülerinin kadın ve çocukları ruh sağlığı açısından çok daha fazla etkilediği göz önüne alınırsa, bu haberlerin daha dikkatli verilmesi büyük önem taşıyor” diye konuştu.
VALİ GÜLER: POLİSLERİ EĞİTİYORUZ
İstanbul Valisi Muammer Güler de, yaptığı konuşmada, Valilik bünyesinde şiddete uğrayan kadınlar konusunda polislere de özel eğitim verildiğini anlattı. Bu sayının Türkiye genelinde 40 bine ulaştırıldığını belirterek, İstanbul için de eğitimli polis sayısını yükseltmeyi hedeflediklerini söyleyen Vali Güler, medyanın önemli bir güç olduğuna dikkat çekti. Güler, “Erkeğin üstünlüğü ve kadının ikincilliği sürekli tekrarlanıyor. Tüketici olarak baktığımızda da kadın potansiyelini yönlendiren, kadın sömürüsünü yapan, kadını aşağılayan gelenekselliğe zorlayan kadın programları ve reklamları hepimiz kınamalıyız” dedi.
BM TEMSİLCİSİ: RAHİMDEN MEZARA KADAR ŞİDDET
BM Nüfus Fonu Türkiye Temsilcisi Peer Sieben de, kadın ve kız çocuklarının ana rahminden mezara kadar şiddete maruz kalma oranlarının çok yüksek olduğunu söyledi. Kadına karşı şiddet ve tacizin sınır tanımadığını ve bütün toplumlarda olduğunu vurgulayan Sieben, AB ülkelerinde kadın nüfusunun
5’de 1’inin taciz veya şiddete maruz kaldığını bildirdi. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için acil eylemler gerektiğini dile getiren Sieben, yapılan bir araştırmanın sonucuna göre, doğurgan çağındaki kadınların ölme sebepleri arasında şiddetin ilk 10 neden arasında bulunduğunu kaydetti.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda Türkiye’nin bir çalışma içinde olduğunu ve BM Nüfus Fonu ile de bazı ortak projeler yürüttüğünü belirten Sieben, “Türkiye’de artık kadına karşı şiddet konuları bir tabu değil. Ve devlet de bu konuyu ele almış durumda” diye konuştu.
SABANCI: DAYAK YEDİĞİ İÇİN ÖLMEK İSTİYOR
Hürriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı da, 6 hafta önce hizmete giren “0212 656 96 96 numaralı Acil Yardım Hattı” aracılığıyla bugüne kadar 500’e yakın kadınla birebir görüşme yapıldığını,
Vuslat Doğan Sabancı |
bazı kadın ve çocukların hayatının kurtarıldığını bildirdi. Yaşanan bazı olayları örnek gösteren Sabancı, şunları anlattı:
“Kocasından dayak yiyen ve karakola giden bir kadın, başkomiser karşısında. Dayak yediği için ölmek istiyor. Ve sonuçta bu kadın öğrenci konuk evinde misafir ediliyor ve sonra da destek veriliyor. Bir başka olay, kadın telefonla yardım istiyor. ‘Çocuğumu duvara vurarak öldürmek istiyorum. Ne olur bana engel olun’ diyor. Kadını tekstil işçisi kocası yalnız bırakmış. Çocuğu ona o çocuğuna yabancı. Çocuğunu susturamıyor. Konuştukça sakinleşiyor. Kriz aşılıyor. Kadına acil psikolojik destek sağlanıyor .Bu hikayeler gerçek 6 haftadır faaliyete olan Acil Yardım Hattında çalışanları çözmeye çalıştıkları vakalar.”
ŞİDDET DEĞİL, ACIMAK ÖNE ÇIKIYOR
Sabancı, medyada kadına karşı şiddet konusunda iki önemli nokta bulunduğuna işaret ederek, bunlardan birinin haber seçimi, diğerinin de şiddete taraf olarak yayın yapma ve diğeri de yazma dili olduğunu kaydetti. Herkeste “Kadın şiddet görüyor, dolasıyla acınacak durumda ve onu öne verelim” şeklinde bir refleks bulunduğunu dile getiren Sabancı, “Böyle bir kültür var bizde. Acınacak durumda olmak, utanılacak bir şeydir. Dolayısıyla sorunun sakla içine kapa ve söyleme. Belki bundan farklı bir tutum izlemeliyiz. O kadını utandırmak, acınacak duruma sokmak yerine, erkeğe kafamızı çevirmemiz, şiddet gösterdiği için utanması ve bununla mücadele etmesi için bilinçli hale getirmemiz lazım” diye konuştu.
ARIBOĞAN: DEVRİMCİ BİR ÇABA
Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan da, Türkiye’de kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda yapılan çalışmaların “devrimci bir çaba” olarak nitelendirdi. Şiddetin bir çeşit dil olduğunu belirten Arıboğan “Şiddet başka iletişim dili bilmeyen erkeklerin başvurduğu bir dildir. O nedenle erkekler acınacak haldedir. Dededen ve babadan gördüğü de budur ve çok fazla sorgulamaz” diye konuştu.
MEDYA ŞİDDETİ KÖRÜKLER Mİ?
Konferansta “Aile içi kışkırtma ve mücadele aracı olarak medya” konulu ana eksende “Medya şiddeti körükler mi, engeller mi?”, “Yazılı ve görsel basın haberciliğine bakış”, “Medyanın şiddete karşı sosyal sorumluluğu” ve internet ve radyo yayınlarına bakış, “televizyon dizilerine ve programlarına bakış” gibi başlıklar ele alınacak. İkinci ve son gün de “Şiddetle mücadele eden medya ve “Medyada kadınlar” konuları işleniyor.