“Bebeklik çağındaki ağlama, gelecekteki alışkanlıkları, karakteri belirliyor. Ağlaması baskılanan yetişkinler gelecekte alkole, sigaraya bağımlı hale gelebiliyor. Ağlamayı susturmayın, baskılamayın. Ağlayan çocuğu kucaklayın, şefkat gösterin yeter.”
Bu sözler Amerikalı gelişim psikoloğu Dr. Aletha Solter’e ait. Dr. Solter bağlanma, travma, ceza içermeyen disiplin konularında bir duayen, dünyaca ünlü bir yazar ve gelişim psikoloğu. Birçok ülkede başta anne-babalar olmak üzere uzmanlara da bilinçli ebeveynlik eğitimleri veriyor. Aware Parenting Enstitüsü’nün kurucusu ve yöneticisi olan Solter, uzmanlığını insan biyolojisi üzerine İsviçre Cenova Üniversitesi’nde yaptı. Kaliforniya Santa Barbara’da psikoloji doktorası alan Solter, uluslararası arenada bağlanma, travma ve cezalandırıcı olmayan disiplin üzerindeki çalışmalarıyla tanınıyor. Halen Güney Kaliforniya’da yaşayan Solter, geçtiğimiz günlerde psikolog Nilüfer Devecigil ve Uykusuz Anneler Kulübü’nün davetlisi olarak Türkiye’de anne-babalara eğitim verdi. Beş kitabı bulunan Solter, “Erken dönemde yaşanan stres ve travma, çocukların nörobiyolojik sistemlerini değiştirebilir ve kaygı, davranış sorunları, hiperaktivite, bağlanma bozuklukları, uyku problemleri, öğrenme güçlüğü, depresyon ve fiziksel hastalıklar gibi sorunlara yol açabilir. Ancak çocuklara fırsat verildiğinde kendilerini iyileştirebilir, travma ve stresin yıkıcı etkilerinden kurtulabilirler” diyor.
KUCAĞA ALINMAYAN BEBEK DAHA ÇOK AĞLAR
Solter, çocukların ağlayarak kendilerini iyileştirebileceklerini, bu nedenle ebeveynlerin ağlamaları emzikle ya da benzeri şeylerle susturmamalarını öneriyor: “Bebeklerin ağlamalarının iki sebebi vardır. Biri o anki ihtiyacını söylemek, diğeri stresi boşaltmak. Stresten dolayı olan ağlama sırasında susturmak yerine ağlamasına kucağa alarak destek olmak önemli. Bunu ‘kollarda ağlama yaklaşımı’ olarak isimlendiriyoruz.” Solter, çocuğun ağlama dışında oyun ve kahkaha yoluyla da stresi dışa atabileceğini söylüyor:
“Ağlamak, stresle baş etmenin en önemli yöntemlerinden biri. Tek yapılması gereken şefkatle çocuğa sarılıp, onu her duygusuyla kabul ettiğinizi hissettirmek. Çocuk çok ağlarsa ebeveynin kendisini çaresiz ve başarısız hissetmesi doğal. Bebeği yalnız başına bırakıp ‘Ağlar ve bir süre nasılsa uykuya geçer’ yaklaşımı bebeğin stres mekanizmasına zarar verir. Sürekli sakinleştirme ve sallama daha sık uyanmasına neden olur, stres nedenli ağlamayı bastırır. Bebeğinizi kollarınızda tutarak ağlamasına izin verebilirsiniz. Yeterince kucağa alınmamış bebekler diğerlerine göre daha çok ağlar. Tabii her ağlayan bebeğin kucağı alınmamış olduğu anlamına gelmez. Bazı bebekler daha hassastır. Yetimhanedeki bebekler de ihtiyaçları olan teması alamadıkları için çok ağlıyorlar. Aşırı uyarana maruz kalmak da fazlaca ağlatıyor bebeği.
FİZİKSEL TEMAS VE GÜVENCE ÖNEMLİ
Korkutucu deneyimler de ağlatır çocukları. Örneğin annesi birden yüksek sesle sevmeye çalışsa bile çocuk korkar ve ağlar. Stres boşalma ağlaması, gün içinde biriken hayal kırıklıkları, öfkeler, üzüntüler gibi duyguların boşalmasına yardımcı olan bir ağlamadır. Araştırmalar gelişimin mihenk taşı olan dönemlerin hemen öncesinde bebeklerin, çocukların huzursuzlanmaya ve ağlamaya daha meyilli olduğunu gösteriyor. Örneğin henüz yürümeyi öğrenmekte olan bebek bu süreçte pek çok kez düşüp kalkacak ve hayal kırıklığına uğrayacak. Bir şeyi tam olarak yapabilir hale gelmeden önceki evre çocuklar için zorlayıcı bir dönem teşkil eder. Bu dönemlerde gerilimi bedenden atmak için daha çok ağlamaya ihtiyaç duyulur. ‘Ağlama iyi değildir, bebek ağlıyorsa iyi anne değiliz’ diye öğretiliyor. Bizler böyle büyütüldük. Oysa bu doğru değil. Ağlayan çocuğa ilk olarak bir yeri ağrıyor mu, ihtiyacı var mı diye bakılmalı. Fiziksel temas ve güvence önemli. Belki bizim de birinin kollarında ağlamaya ihtiyacımız var.
HEDİYE VEYA YİYECEKLE SUSTURMAK KÖTÜLÜK
Kendinize de ağlamak için fırsat verin. Ağlayan çocuğu küçümsemek, dalga geçmek, kızmak, dikkatini dağıtarak hediye ya da yiyecek vererek susturmak ona yapılacak en büyük kötülük. Her durumda meme veriliyorsa bebek memeye, biberona bağımlı hale gelebilir. Memeyi emzik gibi kullanmayı desteklemiyorum. Ağlayınca eğlendirilen bebek sonrasında da bu yönde talepkâr oluyor. Çocuğun duygularına önem vermemek, bu konuda baskılamak da bir nevi istismardır. Duyguları ile barışmayan ve duygu değişimleriyle kabul görülmediğini düşünen bir çocuk manevi şiddet görmüş demektir.”
YETİŞKİNLİKTE BAĞIMLI YAPAR
“Başımıza gelenlerin travmatik hale gelmemesi için onları ifade etmemiz, baskılamamamız önemli. Bebeklerin ağlamasına izin vermediğimizde duygularını boşaltmak yerine onları bastırmayı öğrenir. Bebeğin olumsuz duyguları bastırabilmesi yüksek enerji istediği için, bebek kontrol kapılarından yardım alarak duygularını bastırmaya çalışıyor. Emzik, meme emmesi, çikolata verilmesi, pışpışlayarak dikkat dağıtma, başka nesnelerle oyalamak, sallamak susturmak için yapılmamalı. Ağlarken emzik, meme ya da yiyecekle bastırılan çocuk yetişkin olduğunda tırnak yeme, sigara, kontrolsüz yeme isteği gibi çeşitli kontrol kapılarına başvurur ve her üzgün olduğunda bunu tekrarlar. Yetişkinlikte sigara, alkol, telefon, konsol oyunları, işkoliklik gibi çeşitli bağımlılıklar, duyguların yoğunlaşmasını engelleyen her türlü kafa dağıtılan şeye başvurur. Bu şekilde duyguları bastırır. Çocuklar duyguları bastırıldığında vurma, ısırma, tırnak yeme gibi davranışlar gösterebilir. Çocuk ağlaması kabul görmediği zaman sevilmediği mesajını alır. Bu çocuklar büyüdüklerinde de sevilmek, kabul görmek için sürekli mutlu olmaları gerektiğini düşünürler.”
ÇOCUK AĞLARKEN NE YAPMALI
Önce fiziksel bir problemi var mı diye kontrol etmeliyiz (Canı acıyor mu, aç mı vs). Bundan emin olmalıyız.
Fiziksel temas sunup güvende olduğunu hissettirmeliyiz.
Ve ağlamasına izin verip ağlamayı dinlemeliyiz.