ZAMAN - Adlî psikiyatriye başvuru arttı 2009'dan önce randevu yok
İstanbul Adlî Psikiyatri Kliniği'nde hasta yoğunluğu had safhaya ulaştı. Acil durumdaki 60 hasta yatakların boşalmasını bekliyor. Klinik, 2009'a kadar yeni hasta kabul edemiyor.
İstanbul Adlî Psikiyatri Kliniği, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi bünyesinde faaliyet gösteriyor. Eylül ayında 18 şehirdeki 11 milyon insana hizmet veren merkezin hasta sayısı Samsun'daki kliniğin yanması sonucu, 28 milyona çıktı. Halen 350 yatak kapasitesine sahip Bakırköy'de, boş yatak yok. Adlî psikiyatri dışındaki kliniklerde yer verilen 60 hasta ise acilen sıra bekliyor. Yoğunluk o kadar büyük ki, klinikte 2009 yılına kadar yeni hasta kabul edilmiyor.
Türkiye'deki ilk adlî psikiyatri eğitim ve araştırma birimini kuran, halen bu birimin başında bulunan psikiyatrist Dr. Niyazi Uygur, bir yatağın boşalması halinde, 10 civarında kliniğin, 'bizde hastanız var' diye kendilerine ulaştığını söylüyor. Uygur, yalnızca İstanbul'un, suç işlemiş akıl hastalıklarını barındırabilmek için bin 500 yatak kapasiteye ihtiyaç duyduğunu belirtiyor. Kliniğin hinterlandındaki hastalar, dikkate alındığında bu sayı 3 bine yükseliyor. Uygur, ülke genelinde 7 bin psikiyatri yatak kapasitesi bulunduğuna dikkat çekerken, "Oysa sadece adlî psikiyatri alanında Türkiye'nin 7 bin yatağa ihtiyacı var." şeklinde konuşuyor.
Ceza İnfaz Yasası'nda yapılan değişiklikler sonucu, önümüzdeki yıllarda ülkemizde adlî psikiyatri bölümlerinin sayısının artırılması hedefleniyor. Böylelikle, 50-100 yataklı küçük kapasiteli birimler şeklinde işlev gösteren adlî psikiyatri bölümleri, uzmanlaşmaya tabi olacak. Bu da, büyük bir açığın kapanması anlamına gelecek. Uygur, yeni yapılacak binaların yüksek güvenlikli olacağının da altını çiziyor: "Batı ülkeleri, eski cezaevlerini restore edip adlî psikiyatri hastanesine dönüştürdü ve yatak kapasitesi problemini aştı. Yüksek güvenliğe sahip cezaevleri, yüksek güvenlikli adlî psikiyatri kliniklerinin mekânı oldu. Biz henüz bunu yapamayız; zira zaten cezaevlerimiz üç yataklı vardiya sistemiyle çalışıyor. Suçlular aynı ranzada nöbetleşe yatıyorlar."
Kliniklerdeki yatak sayısının, tedavi süresince sorunlara yol açabileceğine işaret eden Dr. Uygur'un "Almanya'daki herhangi bir klinikte 10 sene kalan suçlu hastanın, bizdeki kalış süresi ancak bir yıldır." sözleri, hastalarının yüzde 80'inin cinayet ya da cinayete yakın şiddet suçlusu olduğu Bakırköy için bile korkutan bir tabloyu ortaya koyuyor. Yatak konusunda büyük bir talep baskısı yaşadıklarını; hastaları erken çıkardıkları şeklinde ithamlara maruz kaldıklarını anlatan Uygur, yetersizliklerin ilginç bir sonuca yol açtığını söylüyor: "Bir cinayet işleyen kişi, sağlıklı olsa bile 20 sene hapiste kalmak yerine, 20 sene hastanede kalmak istiyor. Ama bizde bir-iki sene sonra çıkacağını bildiği için hasta numarası yapıyor."
Nitekim bunun yakın zamandaki örneği Malatya Zirve Yayınevi saldırısının tutuklu sanığı Emre Günaydın'dı. Tedavi altına alındığı tıp merkezinde doktorlara kendini peygamber olarak tanıtmış, görevinin insanlara iyilik yapmak olduğunu anlatmıştı. Niyazi Uygur, bu tip davranışta bulunan çok sayıda hasta olsa da, psikiyatristlerin bu yanıltma çabasını boşa çıkarmakta zorlanmayacağını söylüyor.