BUGÜN - Prof. Dr. Oğuz E. Berksun, adet öncesi sendromun (Premenstrüel Sendrom), aile saadetini ciddi bir biçimde etkilediğini ve evli çiftleri boşanmalara neden olabilecek çatışmalara sürüklediğini belirtti. Sosyal Psikiyatri Derneği Başkanı Prof. Dr. Oğuz E. Berksun, pek çok kadında adet öncesi günlerde, bedensel ve ruhsal belirtilerle ortaya çıkan ''Adet Öncesi Sendrom''un daha hafif biçimine ''adet öncesi gerginlik'', ağır biçimlerine ise ''premenstrüel disforik bozukluk'' dendiğini anlattı.
20-40 YAŞA ARASI ETKİLİ
Sendromun, adet öncesi günlerde veya son hafta içerisinde belirginleşen sıkıntı, bunaltı hali, hayattan zevk almama, keyifsizlik, mutsuzluk, ağlama, sinirlilik, iştahta artma, eklem, kas ve baş ağrıları, yorgunluk, vücutta sıvı tutulmasına bağlı kiloda artma, karında şişkinlik hissi, göğüslerde hassasiyet ve gerginlik şeklinde belirtiler gösterdiğini ifade eden Berksun, adet gören her 4 kadından 3'ünün bu sorunu yaşadığını bildirdi. Premenstrüel sendromun özellikle 20-40 yaşları arasındaki kadınları etkilediğini kaydeden Oğuz Berksun, ''Kadınların yüzde 2-10'unda bu belirtiler çok şiddetli olabiliyor ve ve premenstrüel disforik bozukluk adını alıyor. Adet öncesi dönemde kadınların yüzde 20'sinde ilaç tedavisi gerektirecek kadar belirti gösteriyor'' dedi.
GEÇİMSİZLİĞİN NEDENİ
Adet öncesi yaşanan gerginliğe bağlı ruh halinin, pek çok kadın için oldukça ciddi sorun oluşturduğunu anlatan Oğuz Berksun, bu sendromun kadının hem ev, hem iş, hem de sosyal yaşamını etkilediğini söyledi. Pof. Dr. Berksun, ''Premenstrüel sendrom, aile saadetini ciddi bir biçimde etkiliyor. Geçimsizlik yaşayan ailelerin neredeyse tamamında kadınlarda adet öncesi gerginlik oldukça şiddetli yaşanıyor'' diye konuştu.
ERKEKLER ANLAMIYOR
Prof. Dr. Berksun, erkeklerin ve kadınların bu sendrom karşısındaki davranışlarını da şöyle anlattı: ''Erkeklerin en nefret ettikleri durumlar, anlamlandıramadıkları, dolayısıyla kontrol edemedikleri durumlardır. Partnerlerinin adet öncesi gerginliklerinden de bu nedenle hoşlanmazlar. Çünkü onlara göre zaten anlaşılmaz olan kadınlar bu dönemlerde iyiden iyiye anlaşılmaz ve kontrol edilemez olmaktadırlar. Kadınlar mensturasyonlarını, kendi yakındıkları, ama eşleri yakınmaya başlayınca savundukları çocukları gibi görürler. Gizli gizli gurur duydukları çocukları... Günümüz kadınları mensturasyonları nedeniyle kendilerini zayıf, güçsüz, hissettikleri çağları geride bırakalı çok olmuştur. Yeni nesillerde bu dönem kadına doğurganlığını, dolayısıyla üstünlüğünü hatırlatan bir dönemdir.
KISIR DÖNGÜ
Adet, mutlu bir aile tablosu çizmesi beklenen kadına saçmalama hakkı tanır. Bu dönemde ortaya çıkan iştah artışı, anoreksik, kadını zayıf olmaya zorlayan dünyanın her yediğimizi boğazımıza dizen eleştirilerinden muaftır. Bir gece önce tartışma büyümesin diye kapatılan konuların hepsi özgürdür, istedikleri kadar büyüyebilir, yoldan sapabilirler. Adet öncesi dönemindeki bir kadın yoldan sapmak isteyen bir konuya seve seve rehberlik edecektir. Kısır döngü de burada başlamaktadır. Adet başladığında kadın rahatlamıştır ama bu sefer erkek önceki hafta alamadığı hıncının peşine düşecektir.
Alttan aldığı, almak zorunda kaldığı, anlamadığı, anlamadıkça sinirlendiği, haksızlığa uğradığını düşündüğü anların acısını çıkarma sırası ondadır. Bu dönem kazasız belasız atlatılsa, barış sağlansa bile kadının bir sonraki adet dönemine yine yalnızca bir hafta kalmış olur. Risk böylece sürüp gider.''
DAHA HASSAS VE ALINGAN YAPIYOR
Adet öncesi gerginlik durumlarının, eşlerin evlilik yıl dönümünü unutması kadar çatışma sebebi olduğunu belirten Prof. Dr. Berksun, bu dönemde değişen hormon dengesinin kadınları daha hassas ve alıngan yaptığını söyledi. Porf. Dr. Berksun, ''Evlilik çatışmaları, geçimsizlik nedeniyle merkezimize gelen çiftlerin hemen hepsi bu çatışmaların adet öncesi dönemde arttığını söylemektedirler'' dedi.
EVLİ ÇİFTLERE UYARILAR
Prof. Dr. Berksun, erkeklerin bu dönemlerde eşleri ile tartışmaya girmemesi gerektiğini söyledi ve evli çiftleri uyardı: ''Erkekler, eşlerine destek vermeli. Bu dönemlerde riskli konuların tartışılmasını ertelemeliler. Aksi taktirde kendilerini alınganlığın, karşılıklı suçlamaların ortasında bulurlar.”
AİLELER DE SORUNU YAŞIYOR
Adet öncesi sendromun tüm biçimleriyle toplumsal boyutta yaşanan bir sorun olduğunu anlatan Oğuz Berksun, ''Kadınların yüzde 80'i demek, ailelerin de yüzde 80'inin bu sorunu öyle ya da böyle yaşadığı anlamına gelir. İnsan ilişkileri açısından eşler arasında, kardeşler arasında, anne-baba ve adet görmeye başlamış kız çocuklar arasında yaşanan pek çok sorunda bu sendromu gözardı etmesinler” dedi.