Adalet ve Kalkınma Partisi Modernleşmenin Neresinde ?

Servet Kızılay

Modrenleş(tir)menin 19.Yüzyıldan beri en büyük unsuru olan “kadın fenomeni”, AKP’nin “Yeni Türkiye”sinde çok fark taşımayan bir karekterle yeniden üretilmeye başlandı. Tabii ki bu üretim, uzun zamandır “cinsiyet ayrımı”nı aşmayı maksad edinen bir yapı olarak değişik alanlarda sürdürüldü. Bunun anlamı; “Kadın” göstergesinin Semantik ve Semiotik olarak türsel farklılıklarını siyasal bir düzlemde keskinleştirmekten başka bir şey değildi.

AKP’nin “kadın” üzerinden çıkardığı yasalar, popüler algının teveccüh edeceği bir renk taşıdığından toplum tarafından çabucak benimsendi. Oysa bu ve benzeri yasalar, hem modernleşmenin kendi kendisi açısından hem de modernleşmeye sonradan katılanlar açısından birçok çelişkileri bünyesinde barındırır. AKP bu çelişkileri görmek ve kavramak yerine bunları çabucak haletme ve benimsetme yoluna girdi. Böyle davranmasının bir nedeni, zorunlu olan birşeyden değil de zorlama olan birşeyden hareket etmesidir. ‘Avrupa İntibak Yasaları’ adı altında icra edilen değişimler, uzun süreden beri modernleş(tir)menin en önemli ve  dolaysız etkeni olarak rol üstlenmiştir. Yönetilenler olarak bunda hissemize düşen pay, icra edilen işlerde bir hikmeti ilahi aramak ya da kısa yoldan meşrulaştırmaktır. Yöneticiler ise tüm bunların zorunlu, elzem ve lazım bir şey olduğunu vaaz ettiği ölçüde değişimin öncüsü sayılabilmektedir.

AKP’nin kadınları “sosyal hayata katma”, “eşit kılma”, “şiddetten koruma” gibi ilk meyanda kulağa hoş gelen çözüm yolunun merkez kavramı, “Pozitif Ayrımcılık” söylemidir ve bu söylem etrafında diğer göstergeler birleşmektedir. AKP’nin evvela bu söylemin birincil işlevini Hak, Eşitlik, Saygınlık gibi değişim değerinden daha ziyade modernleş(tir)menin kullanım değerine hizmet ettiğini yeterince kavrayamadığı açıktır. Ayrımcılıktan aynıcılığı nasıl çıkardığı, buradaki eşitlikten kastedilen şeyin benzerlik mi benzerleştirme mi olduğu da belli değildir. Oysa eşitliği İyilikten başka bir şeye dayanarak yorumlayanlar, Adaletin yalnızca bir kısmından söz ederler. Sonra; bu söylem, tıpkı Köylünün ve İşçinin ne yaparsa yapsın her şart altında “Mazlum” olduğunu düşünenler gibi ya da “beyazlık” kavramının ne olursa olsun kirletilememesi gibi “Kadınsa haklıdır” şeklindeki yanlış çıkarıma dayanır. Bu ise, fiiller arasındaki farkı ortadan kaldırmaya yönelir. “Kadına Yönelik Şiddet” söylemi altında yapılanlar, adaletsiz yerlere kadar ulaşmıştır. Mesela; Karısını feçi şekilde döven kişiye 17 yıl hapis cezası verilmesi gibi. Şerksiz ve şüphesiz kabul edilen Demokraside insanların niceliksel eşitliği esas olduğuna göre; sadece kadına yönelen bir şiddet mi yok edilecek? Niceliksel oranlara göre yani çoğunluğa göre hüküm verilecekse, “kadına yönelik şiddet” üzerinden çoğunluk nasıl mahkum edilecek? Yoksa yasa zoruyla çoğunluğu korkutup yıldırarak mı ahlaki bir fiilin devamlılığı sağlanacak?

AKP, “Pozitif Ayrımcılık” söylemiyle evliliği ‘Ticari Antlaşmaya’ dönüştürdü. Buna göre; büyük ölçüde evliliğin sürdürülebilmesi mülk ilişkileriyle düzenlenir. Burada modernleşmeye sonradan katılan Şarkın temel çelişkisi yine nüks etmiş gibidir. Yani; hem bir taraftan modernleşecek hem de diğer taraftan o modernleşmenin gereklerinden kendini azad edecektir. Şayet evlilik ticari bir akid e dönüştürülmüşse o hâlde neden ticari teknik bir düzenleme içermemektedir ve ticari bir hukuktan (kocanın aleyhine olan şeyler dışında) âridir. Bu, ticaretse nasıl bir ticarettir yok antlaşmaysa tarafları nerdedir? Tarafların (Karının ya da Kocanın) dolandırıcı olduğu düşünüldüğünde neden herhangi bir zaman tahdidi konulmadan malın mülkün yarısını Eşe verebilmektedir? Böyle bir şey, evliliğin sürdürülebilmesi değil sürdürülememesi için ortaya atılmış olsa daha doğru olacaktır. Bu noktadaki itirazımız: Şayet tarafların ortak sayılacaksa bunun için uzun bir zaman tahdidinin konulmasıdır. Zirâ insanlar sürekli olarak işledikleri fiillere daha fazla inanmaya meyillidir. Böylece mal-mülk için hesap yapanlar birbirlerine uzun süre rol yapmak zorunda kalır ya da böyle şeylere girişemezler. Yoksa ortaya; evlenir evlenmez altınları ganimet gibi kaçıran, bir mülkiyet üzerine konmayı (yarısını almayı) fırsat kollayan taraflar ve çevreler (tarafların anne-babası, kardeşleri vb…) çıkar. Modernleşmenin başka bir temel çelişkisi kendini burada gösterir: İnsanları Homo-ekonomicus şeklinde algılayan ve onları ekonomik varlıklara dönüştüren modernleşme, menfaatin herşeyin merkezinde olmasını istemez görünmektedir. Böylelikle; Hem herşeyi maddi temellere yerleştiren bir evlilik müessesatı kurulacak hem de tarafların ahlaki olması istenecektir. AKP evlilikte mülkün kadını eşit hale getireceğini düşünerek yasal düzenlemeler yaptı fakat birbirine eşit hale getirilmesi gerek duyulan şeyin; cinsiyet ya da mal-mülkün değil, insanların arzuları olduğunu anlayamadı. Boşanma konusunda başka büyük Adaletsizliklerin çıktığını söylemek gerek. “Pozitif Ayrımcılık” kocaya –maddi imkanı olup olmadığına bakılmaksızın- maddi zülüm anlamına gelmeye başlamıştır: Yüklü tazminatlar, nafakayı ödeyemenin kesin hapis cezasına çarptırılması vb… madem imkan dahilinde olup olmamaya bakmaksızın maddi bir ceza talep edilmektedir o halde bu cezaya çarptırılanların cezayı koyanlara karşı belirli bir maddi talebi olması gerekir. Devlet bu noktada pozitif  de olsa ayrım yapmak istemez.

Fiiller kendileri bakımından değil, bundan daha ziyade kendilerine yöneldikleri maksad bakımından onurlu ya da onursuz olduklarına göre; kadın üzerinden yürütülen siyasal projelerin modernleş(tir)meye ve modern dünyanın paradigması yararına hizmet etmesinden dolayı onurlu olup olmadığının tekrar düşünülmesi gerek. Bundan daha hayati bir nokta ise; AKP nin kadın üzerinden yürüttüğü siyasal projelerin ortaya çıkardığı çatışma alanlarıdır ve bu alanların AKP nin “başarılı” kadın Bakanın kadınsal bir refleksiyle çabucak bertaraf edilip edilemeyeceğinin sorgulanmasıdır.

Filozof Louis Althusser kendi karısını öldürmekten hüküm giydiğinde “hayatta yaptığım en doğru işti”, demişti. Sanıyorum AKP de bizlere hayatta yapabileceğimiz başka doğru bir iş bırakmayacak gibi.     

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.