Artık çocuğu okul kapısında öğretmene teslim edip "eti senin kemiği benim" diyerek, bir yıl uğramamak devri çok gerilerde kaldı. Çocukların ilk okul deneyimi, anne baba için de bir deneyim aslında.
Anne babaların, okulun ilk günlerinde çocuklarına nasıl yaklaşacakları konusunda kafaları çok karışık. Nasıl destek olmaları gerektiği konusunda bir kurs veya okul da yok. El yordamıyla, kulaktan dolma bilgilerle hareket etmeye çalışıyorlar. Günümüzde veli olmak, yalnızca çocuğu sabah hazırlamak, karnelerini kontrol edip veli toplantısına katılmak değil. Okulun uzun ve zor yolunda kaygıları bir kenara bırakmak, bilinçli olmak gerekiyor. Uzmanlara, eğitimcilere veli olma sanatını sorduk, acemi veliler için bazı tavsiyeler istedik.
VELİLERİN İNANDIĞI YANLIŞLAR
Tüm Özel Öğretim Kurumları Derneği (TÖDER) Akademik Direktörü Prof. Dr. Adil Çağlar, acemi velilerin sahip olduğu en yaygın yanlış inanışları anlattı:
- Erken okuma yazma öğrenen çocuk zeki, geç öğrenen vasat olur. Çocuk çok zeki ya da vasat olabilir. Ama okuma yazmayı öğrenmek, çocuğun öğrenme hızına, tarzına ve çevresel koşullara bağlı. Erken öğrenen çocuk için veliler zeki diye düşünmesin. Öğrenemeyenler için de vasat diye üzülmesin. Çocuklara baskı yapıp, kıyaslamak doğru değil.
- Erken okuma yazma öğreten öğretmen iyidir. Öğretmenin mesleki alan bilgisi, öğretmenliğe yatkınlığı, motivasyonu, çocuğa yönelimi, kendini yenilemesi ve geliştirmesi önemli. Çocuğa kaldıramayacağı eğitimi yüklemek doğru değil. Okuma yazma öğretme, öğretmenin hedeflerinden biridir ama önceliği olmamalı.
- Sert öğretmen iyidir. Özellikle kentli veliler, çocuklarını özgür, kişilikli ve bağımsız yetiştirmek için yeterince kural koymaz, koyduğu kurallara da süreklik kazandırmaz. Bu koşullarda yetişen çocuk evde kendine odaklı bir kişilik oluşturur. Bu gerçeğin farkına varan birçok veli, çocuğunun sert mizaçlı bir öğretmene vererek disipline edilmesini arzu eder. Oysa öğretmen, anne babanın görevlerini onlar adına yapan bir kişi değildir, taşeron gibi kullanılmamalıdır.
á İyi okul meşhur okuldur. Okullar, iyi kötü diye etiketleniyor. Oysa okulun çocuk için iyi olması önemli. Kendini iyi ifade edeceği, yorulmadan ulaşabileceği, görevlilere sorunlarını anlatabildiği okullar iyi okullardır. Okulun sınav başarısı da etken değildir. Okulun kültürü, yöneticileri, öğretmenlerin öğrenciye karşı tutumu, güvenlik konuları iyi okul için öncelikli unsurlardır.
ACEMİ VELİ PANİĞİNİ AŞMAK İÇİN NE YAPMALI
Çocuğu okula başlamadan öğretmeniyle tanıştırın. Tanıdığı bir yere ve kişiye gitmek çocuğu da veliyi de rahatlatır.
Çocuğun okulla ilgili kaygılarını dinleyin, duygularını paylaşın.
Bir gün önceden, okul saatleri içinde okulda olmayacağınızı ama okul bitiminde onu gelip alabileceğinizi çocuğunuza söyleyin. Sürprizler, kaygının korkuya dönüşmesine neden olabilir.
Kalabalık, öğrencinin kaygısını ve korkusunu daha da arttırır. Hele bu kalabalığı oluşturanlar, onlar kadar kaygılı anne babalar, büyükanne büyükbabalar ve kardeşlerse, iş daha da zorlaşır. Bu yüzden mümkün olduğunca çabuk öğrencinin kalabalıktan çıkıp sınıfı ve öğretmeniyle birarada olmasını sağlayın.
Öğrenci okulla ilgili kuralları, yine okulda ve okuldan öğrenmeli. Sizin kurallar hakkında çocuğunuza bilgi vermeniz, onu okuldan soğutabilir, hatta korkutabilir.
Okul-sınıf kavramlarının daha ilk günden oluşabilmesi için, çocuğunuzu öğretmene teslim ettikten sonra, sınıflardan uzak bir bölümda bir süre bekleyebilirsiniz. Bekleyemeyeceğiniz bir durum varsa kaygılanmayın. Bir sorunla karşılaşıldığında kayıt sırasında bırakmış olduğunuz telefon numarasından ilgili kişiler size hemen ulaşır.
Bazen beklentiler tam olarak karşılanamaz. Kaygılı olduğunuz zamanlarda çocuğunuzun yanında yaptığınız eleştiriler onda olumsuz etkiler bırakır. Zamanla sizin memnuniyetiniz artsa da, çocuğunuz unutmaz.
Bütün gün çocuğunuzu takip etmeniz, kaygınızı hafifletmez. Sadece korkusunu arttırır.
Okula gelen öğrenci, kendi eşyalarının sorumluluğunu ilk günden alabilir. Dolabını kendi yerleştirebilir. Dolaplarına ve eşyalarının yerleştirilmesine yapılan her müdahale, sorumluluğu bir başkasına yıkmak için verilen fırsattan başka birşey değildir.
Sosyal varlık olma yolunda önemli bir adım atarken, çocuğunuzun bir birey olduğunu unutmayın. Onun için kaygı duymanız çok doğal ama onun yerine kaygı duymak, onun yerine bu adımı atmak, sizi onun yerine yaşamak gibi bir hataya sürükler. Öğrenci olan o. Veli olan sizsiniz. Eğitimci olan ise öğretmen. Roller çok net. Buna uyun.
Ben ağzıma sebze koymam ama siz çocuğuma sebze yemeyi öğretin
Özel Uğur İlköğretim Okulu Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisi Koordinatörü Psikolog Huriye Yurt, velilerin yaptığı hataları şöyle sıralıyor:
Yeni veli, çocuğu sınıfa girse de okuldan uzaklaşmakta zorluk çekebiliyor. Bazen okul yönetimi, koridor kenarlarında çocuklarını gözetlemeye çalışan annelerle karşılaşabiliyor.
Çocuklarının yerine işlerini yaparak onların sorumluluk almasını ve büyümesini geciktiren anne ve baba, bir süre sonra rehberlik ve psikolojik danışma servisinin kapısını çalar. Şikayetleri de şudur: Çocuğum sorumluluk almasını bilmiyor!
Acemi velilerin bir olumsuz tutumu da, çocuklarına yapılan övgü ve eleştirileri kendilerine yapılıyormuş gibi algılamaları.
Ödevlerin veriliş amacı, çocukta sorumluluk bilincinin gelişmesi, hataların görülerek öğretmene düzeltme şansının tanınmasıdır. Oysa anne babalar ellerinde silgi, çocuklarının başında oturarak yaptığı her yanlışı düzeltip, bu fırsatı yok ederler. Ödev yanlış yapılırsa, çocukları ve dolayısıyla kendileri hakkında olumsuz düşünceler oluşacağını sanırlar.
İlkokuldaki sorunlardan biri de daha öz bakım becerilerine ulaşamamış çocukların yaşadıkları sıkıntılar. Bu konudaki en ilginç örnek, ayakkabı bağlamayı bilmeyen çocuğa bağcıklı ayakkabı alınması. Okula başlamadan önce ailede bazı becerileri kazanamamış olan çocuklar, kalem tutmakta ve yazı yazmakta da zorlanır. Ailelerin tehlikeyi çabuk fark edip çocuklarını kendi işlerini yapmaları konusunda teşvik etmeleri gerekir.
Bir gün çocuğu birinci sınıfa başlamış bir baba, odamın kapısını hışımla açarak içeriye daldı. "Sizden tek bir istediğim var" dedi. "Çocuğuma sebze yemeyi öğretin." Gayet iyi niyetli olan bu acemi veli, belki sadece ofisime giriş şekli nedeniyle eleştirilebilirdi. Ancak konuşma ilerledikçe ilginçleşti. Babaya evdeki yeme alışkanlıklarıyla ilgili soru sorduğumda aldığım yanıt şuydu: "Hayatta hiçbir kuvvet bana sebze yediremez." Bu sevgili acemi veli, çocuğuna sebze yemeyi sevdirmek için sihirli değneğimi kullanmamı bekliyordu belli ki.
Çocuklar değil asıl anne babalar kaygılı
Mef İlköğretim Okulları Müdürü Bahar Ulusoğlu Darn, "Okulun ilk günü, çocukların hep daha yoğun duygular yaşandığı söylenir, ama asıl veli heyecan ve panik içindedir. Korku ve endişe duyar, ne yapacağını bilemez. Bu kaygının nedeni aslında biraz acemilikten kaynaklanır. Zaman içinde anne babalar veli olmakta ustalaşır" diyor.