A Yokmuş B Yokmuş C Aranıyormuş

Psk. Dan. Abdullah ÇİBİK

Gelişmeler ve değişmeler çok hızlı oluyor. Olumlu veya olumsuz, takip etmekte zorlanıyoruz. Yeni bir gelişmeye uyum sağlamaya çalışıyoruz. Öğrenmeye, bilmeye, öğretmeye çalışıyoruz. Onu tam sindiremeden, öğretemeden yeni bir değişiklikle karşılaşıyoruz. Bunun teknik yönüyle uğraşmak; çoğu zaman psikolojik ve duygusal yönüyle uğraşmaktan daha kolay oluyor. Zira, her değişme ve gelişme beraberinde bir uyum süreci de gerektiriyor. Asıl zor olan da bu uyum sürecidir.

Sınav sistemiyle ilgili yeni gelişmenin politik ve teknik detayını bir tarafa bırakalım. Nasıl olsa yeni bir değişiklik olacak, biz de yeniden öğreneceğiz ve öğrencilere: ‘’Siz şu ana kadar bildiklerinizi unutun’’ diyeceğiz. Şimdi söylediklerimizi öğrenin bunlar geçerlidir, diyeceğiz. ‘’Onlarda ne zamana kadar geçerli olacak’’ diye bir soru soracaklar. Biz de bu önemli değil, siz değişiklikleri bırakın çalışmanıza bakın diyeceğiz (kandırmaca oynayacağız). Ama hocam sistem yeni değişti sene başında yeni bir sistemle tanıştırdınız bizi, bizde okulumuzun türüne veya alanlara bakmadan istediğimiz mesleğe kaynaklık eden alanların derslerini çalışmaya başladık, hatta çoğumuz dershanelerde bu sınıflara da kaydolduk diyecekler. Siz iki ay geçmeden yeni bir değişiklikle bizi tanıştırdınız. Biz de bu fark çok önemli değil (inanmadan) diyeceğiz. Siz birkaç soru fazladan yaparsanız fark kapanır (sanki fazladan soru veriliyormuş), siz moralinizi bozmayın diyeceğiz. Onlar moral bozacaklar, bizim sözümüz işe yaramayacak. Hatta ağlayacaklar. Sadece sınava giren bir buçuk milyon küsur öğrenci değil, 11.sınıflar hatta 10. sınıflarda telaşlanacak.

Bir süre sonra, normale dönmüş gibi eğitim-öğretim devam edecek. Sonra yeni bir değişiklik gündeme gelecek. Biz tekrar şaşıracağız (niye şaşırıyorsak). Yeni sistemi tekrar anlat(ama)maya çalışcağız. Gazeteler, TV. ler birkaç gün yazacak, konuşacak ve yine normalmiş gibi hayat devam edecek. Bir buçuk küsur kişi ve yakınları üzülecek, kızacak, öfkelenecek, belki bulunduğu ülkeye bile kızacak, böyle devam edecek… Zaten eğitimciler de bu işten anlamıyormuş (!)

İyisi ben size bir hikâye anlatayım: Vaktin birinde bir masal ülkesi varmış. Ülkenin bir konfeksiyonu varmış. O konfeksiyonda gençler kendisine uyan elbiseler alıp giyiniyormuş. Bir süre sonra bir mevzu-at olmuş. Artık standart elbise üretiliyormuş. Maalesef başka yerde de kıyafet üretilemiyormuş. Herkes oradan almaya devam ediyormuş uzunu, şişmanı, kısası, ama herkes oradan alıyormuş. Sonra götürüp yamalarla büyütüyormuş, kimi kısaltıyormuş, kimileri birkaç denemeden sonra bir kenara atıyormuş. Çok az kişiye uyduğu için onlar memnun ama gerisinin üzerinde biçimsiz duruyormuş. İnsanlar, sıkılmışlar bu durumdan. Başka ülkelere bakmışlar, herkes kendisine yakışanı seçebiliyormuş, bazı yerlerde seçenekten öte sipariş bile veriliyormuş. Özenmişler, üreticiye isteklerini de bildirmişler, artık rahat edelim biz de kazanalım sen de ülke de demişler. O da demiş ki; bende isterim ama mevzu (at) bildiğiniz gibi değil, müsaade etmiyor. Kimdir o diye sormuşlar. Oda bilmiyormuş ama şundan da korkuyormuş A B C D E F tek tek gidiyormuş. Bir gün alfabenin de yetmeyeceğinden korkuyormuş.

Hikâye işte…

Abdullah ÇİBİK