SABAH - 60 kişilik ekip tarafından hazırlanan 2008 yılı ÖSS sorularını okuyan ÖSYM Başkanı Yarımağan, "Sorulara baktım geçen yıldan zor değil. Bazıları okumaya anlamaya dayalı, günlük hayatta bile bilinebilecek sorular" dedi.
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı'na (ÖSS) girecek 1.5 milyonu aşkın öğrencinin en çok merak ettiği konuların başında, "Bu yıl ÖSS'deki sorular kolay mı zor mu" sorusu geliyor. Bu soruya Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan'a sorduk. Yanıtı, "Soruların zorluğunu, kolaylığını öğrenciler nedense gereğinden fazla önemsiyorlar. Hazırlanan soruları bir tur okudum. Geçen yılki ile eşdeğer sorular, geçen yıldan daha zor değiller" oldu.
SOKAKTA İNSAN ÇÖZER
Sabah Gazetesi’nin haberine göre; Öğrencilerin soruların zor mu kolay mı olacağı konusunu çok önemsediğini ancak bilen için bunun önemli olmadığını anlatan Yarımağan, şöyle devam etti: "Soru zor olsa bile bildiğiniz konulardaki sorular kolay gelir. Bizim sorularımız arasında bir kısım sorular var ki genel kültüre, okuduğunu anlamaya dayalı. Örneğin Türkçe soruları. Belki imla soruları hariç, herkes çözebilir özel bir bilgi gerekmiyor. Sokaktaki bir insana bu soruları sorarsanız, bazı fizik sorularını bile bilebilir. Soruların bir kısmı okumaya anlamaya dayalı sorular. Edebiyat soruları günlük hayatta bilinebilecek sorular. Matematikte özellikle de Matematik 1'deki sorular oldukça kolay, belirli kavramları bilerek, soru çözmeye yönelik oldukça kolay sorular. Bunun yanında müfredata, bilgiye dayalı sorular da var elbette. Ben bunlarda en belirgin biyoloji ve kimya sorularını görüyorum. Bunlar özel bilgi gerektiriyor."
DENGEYE BAKIYORUZ
Sorular arasında kolaylık ve zorluk derecelerinin dengeli olmasına çalıştıklarını dile getiren Yarımağan, bunun nedenlerini şöyle açıkladı: "Soruların belli bir zorlukta da olması lazım. ÖSS gibi çok sayıda adayın girdiği bir sınavda kitleleri birbirinden ayırmamız lazım. Birkaç bin kişilik çok üst grup var. Bunlar soruların tamamını çözüyorlar. Bu grubu birbirinden ayırmak için zor sorulara ihtiyacımız var. Eğer bütün soruları orta zorlukta sorarsanız üst kesimi birbirinden ayıramazsınız. Diğer taraftan kolay soruların da sınavda yer alması lazım ki bu kez de daha alt başarılı kesim birbirinden ayrılsın. Bu nedenle zorluk dereceleri değişik düzeylerde olan sorulara yer verilir. Adaylar arasında iyi bir ayırım yapabilmek için ortalama başarının yüzde 50'nin altında olması gerekiyor. Yani 100 soruluk bir test uyguladıysanız giren kitlenin ortalama başarısı örneğin 40–50 düzeyinde olursa o test iyi bir test oluyor. Ortalama başarıyı yüzde 80'lere çektiğinizde bu kez üst kısımdaki adayları birbirinden ayıramıyorsunuz. Ortalama başarıyı yüzde 30'ların altına indirirseniz bu sefer alt ve orta kesimi ayıramazsınız. O yüzden sorular arasında zorluk ve kolaylık açısından kitleleri ayırabilmek için denge olması gerek."
YARIMAĞAN’IN UNUTAMADIĞI SORU
Yarımağan sınava giren adaylar arasında dört işlemi bile yapamayanlar olduğunu belirterek, şu örneği verdi: "Bir soru vardı hiç unutamıyorum. 2006 yılında sorduk. Rakamlar tam hatırımda değil ama soru şöyleydi: 15-(8-3) =? Sonucun ne olduğunu sorduk. 8'den 3'ü çıkaracak, 5 kalacak, 15'ten 5'i çıkaracak 10 kalacak. Bunu adayların yüzde 48 yapamadı. Yani 1.5 milyon kişiden nerede ise yarısı bu sorunun cevabını veremedi. Maalesef seviye böyle."