Dünya genelinde 450 milyonu aşkın insanın ruhsal sorunları bulunduğu, 20 milyonu aşkın kişinin de ruhsal sorunlar nedeniyle yardım arayışı içinde olduğu belirtildi.
DSÖ'nün öngörülerine göre depresyonun, 2020'de kadınlarda ve gelişmekte olan toplumlarda başta gelen yeti yitimine yol açan hastalık olacağı ifade edildi.
Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) Genel Başkanı Şeref Özer, 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, beden sağlığı ile ruh sağlığının bir bütün olduğunu, beden hastalığı bulunanların ciddi ruh sağlığı sorunlarıyla karşılaşma riski taşıdıklarını söyledi.
Bedensel hastalıkların ve tedavi sürecinin, kişinin duygu ve düşüncelerini etkilediğini ifade eden Özer, ciddi bedensel hastalıkların, insanda belirsizlik, gelecek endişesi, umutsuzluk, ağrı veya ameliyatla başa çıkma, tedaviye alışma, hastalığın yarattığı yeti yitimine uyum sağlama güçlüğü ve başkasına bağımlı olma korkusu yaratabildiğini bildirdi.
Özer, ruh sağlığının genel sağlıkla da bağlantılı olduğunu vurgulayarak, ruhsal hastalığı bulunan kişilerde, bedensel sağlığa yönelik olumsuz-zararlı davranışların artabileceğini, ruhsal sorunlar ile stresin diğer bazı bedensel hastalıklara zemin hazırlayabileceğini ya da var olan bedensel hastalıkların gidişini kötüleştireceğini belirtti.
-''HER DÖRT KİŞİDEN BİRİ RUHSAL HASTALIKLARDAN ETKİLENMEKTE''-
Ruhsal hastalıkların görülme sıklığının yüksek olduğunu ve yaygınlığının arttığını ifade eden Özer, şunları kaydetti:
''Ruhsal hastalıklar tedavi edilmezlerse bireysel, toplumsal ve maddi kayba neden olmaktadır. Yapılan çalışmalara göre, günümüzde insanların yüzde 25'i yaşamlarının bir döneminde ruhsal hastalıklardan etkilenmektedir. 75 yaşına gelmiş kişiler arasında herhangi bir ruh hastalığı yaşamış olanlar yarıdan daha fazladır (yüzde 50.8). Belli bir zaman diliminde nüfusun yüzde 10'unda ruhsal hastalık görüldüğü bildirilmektedir.
Bugün dünyada 450 milyonu aşkın insanın ruhsal sorunları bulunduğu, 20 milyonu aşkın kişinin de ruhsal sorunlar nedeniyle yardım arayışı içinde olduğu bilinmektedir. Birçok birey ruhsal davranışsal sorunları nedeniyle birinci basamakta yardım aramaktadır. Birinci basamak sağlık kuruluşlarına yaklaşık her dört kişiden birinin ruhsal sorunlar nedeniyle başvurduğu ve yeterli tedavi hizmeti alamadığı bilinmektedir. Ruh sağlığı sorunu bulunanların en az bir yakını olduğu düşünülürse ruh sağlığı sorununun toplumun önemli bir kesimini, hatta tamamını doğrudan ilgilendirdiğini söylemek abartı sayılmamalıdır.''
-''RUHSAL HASTALIKLAR, YETİ YİTİMİNE YOL AÇIYOR''-
Özer, ruh sağlığı sorunlarının, kişinin kendinden beklenen iş, okul, ev, toplumsal roller ve kendine bakabilme işlevlerini giderek yitirip üretici niteliğini ve sosyalliğini kaybetmesi ve görevlerini aksatması anlamına gelen yeti yitimine yol açtığına işaret etti.
Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) araştırmasına göre, ''dünyada yeti yitimine en çok yol açan 10 hastalıktan beşini ruhsal hastalıkların oluşturduğunu'' dile getiren Özer, ''Bu hastalıklar sırasıyla depresyon, alkol kullanımı, bipolar bozukluk, şizofreni ve obsesif kompılsif bozukluklardır. Anksiyete bozuklukları, depresyon, bipolar bozukluklar ve şizofreni, yeterince tedavi edilemediği zaman daha çok işlev ve iş gücü kaybı ve ailesel sorunlara yol açmakta, hastalığın yaygınlığının ve tedavi maliyetlerinin artmasına neden olmaktadır'' uyarısında bulundu.
Özer, DSÖ'nün öngörülerine göre, ''Depresyonun, 2020'de kadınlarda ve gelişmekte olan toplumlarda başta gelen yeti yitimine yol açan hastalık olacağına'' dikkati çekerek, ''Ayrıca 2020'de tütün kullanımına bağlı hastalıklardan kaynaklanan yeti yitiminin de önüne geçeceği öngörülmektedir. Ülkemizin 15-55 yaş arasındaki nüfusunda da en yaygın hastalıklar içinde depresyon ve anksiyete bozuklukları ilk beşte yer almaktadır. Bunlar sırasıyla, enfeksiyon, mide-bağırsak sistemi, tansiyon yüksekliği, eklem hastalıkları ile depresyon ve anksiyete bozukluklarıdır'' diye konuştu.
-''RUH SAĞLIĞI HİZMETİNDE AVRUPA'DAN ÇOK GERİYİZ''-
Kentleşme ve nüfus artışı gibi nedenlerle ruhsal sorunu olanların damgalanması ve dışlanmasının toplumsal boyutta sorunlara yol açtığına dikkati çeken Özer, ''Damgalama ve dışlama, ruh sağlığı sorunu olanların tedavi başvurusundan kaçınmasına yol açmaktadır'' dedi.
Özer, Türkiye'de ruh sağlığı hizmetlerinin yetersiz olduğunu öne sürerek, şöyle devam etti:
''Ülkemiz, ruh sağlığı hizmetlerine ayrılmış yatak sayısı bakımından Avrupa ülkelerinin çok gerisindedir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, ülkemizdeki ruh sağlığı yatağı, olması gerekenin onda biridir (7 bin/70 bin).
Ülkemizde yüz bin kişiye düşen ruh sağlığı uzmanı sayısı 1.6'dır. Uzmanlık eğitimi almakta olan asistan hekimler eklendiğinde bu sayı 2'nin biraz üzerine çıkmaktadır. Bu, dünya ortalamasının yarısı, Avrupa ortalamasının ise ancak altıda biridir. Çocuk ruh hekimlerinin oranı ise çok daha düşüktür (bir milyon nüfusa 2). Aynı şekilde ruh sağlığı hemşiresi, sosyal hizmet uzmanı, psikolog gibi diğer ruh sağlığı çalışanları sayısı da oldukça düşüktür.''
AA