TBMM Başkanvekili Meral Akşener, 28 Şubat sürecinde Erbakan’ın başbakanlığındaki hükümette İçişleri Bakanı olarak görev yaptı. O dönemdeki MGK toplantılarına da İçişleri Bakanı olarak katılan Akşener, Erbakan’ı ölümünden önce hastanede ziyaret ettiğini ve görüşme imkanı bulduklarını söyledi. “Vefatından önce hastanede Erbakan Hoca’yı ziyaret etme imkanı buldum. Sağlığı iyi değildi, beni kızı gibi severdi. Ziyaretçi yasak olmasına karşın beni kabul etti” diyen Akşener, “Çok az bir süre görüşme imkanı bulduk. Eskileri konuşacak bir ortam yoktu tabii. Aile ziyareti gibiydi” dedi. Akşener, 28 Şubat öncesindeki MGK’da dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan, Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller ve MGK Genel Sekreteri’nin baş başa görüşme yaptıklarını ancak içeriğini bilmediklerini söyledi. Akşener, 28 Şubat öncesi gerçekleştirilen olaylı MGK toplantısının sorulması üzerine de, şunları söyledi:
“O MGK’da böyle talepler dile getirilmedi. Daha çok dolaylı ve isim vermeden bir irtica tartışması yaşandı. Toplantı 9 saat sürdü. İsim verilmedi. Şu tarikat, bu tarikat denilmedi. Cemaat ismi verilmedi. Endişeler dile getirildi. Ona karşı ortaya konulan tezler dile getirildi. Zaten buna ihtiyaç da yoktu. Çünkü psikolojik harekat gazeteler üzerinden yapılıyordu. Manşetler atılıyordu. Hükümete bir şey söylenecekse, manşetler aracılığıyla söylendi. Bir üst düzey yetkiliye dayandırılarak manşetler yapıldı. MGK danışma kurulu olduğu için zaten doğrudan bir talep gelse de kabul görmezdi. Ancak toplantı sonrasında dönemin MGK Genel Sekreteri, Başbakan Necmettin Erbakan ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller hanımla baş başa görüşme yaptı. O görüşmelerin içeriğini bilmiyoruz”
NEVİN BİLGİN ANKARA
Medya o dönem çok kötü bir sınav verdi
Gazeteci Taha Akyol, 28 Şubat sürecinde medyanın çok kötü bir sınav verdiğini söyledi. Akyol “Medya, irticai tehdit olduğu konusunda hem cumhuriyet eğitimden aldığı önyargılarla, biraz da habercilik heyecanıyla ve koalisyon hükmetine karşı olmanın verdiği bir siyaset duygusuyla 28 Şubat sürecinde çok kötü bir sınav vermiştir” dedi. Taha Akyol, o günlerde yaşananları şöyle anlattı: “ 28 Şubat süreci başlamıştı, 1997 yılının Mayıs-Haziran aylarında olabilir. Yan odaya geçiyorlar, Çevik Bir Paşa ve Aydın Doğan beraber yemek yiyorlar. Duvarda bir harita var, yeşile boyanmış. Diyor ki, ‘Sizin gazetede şu yazarlar irticaya destek veriyorlar, ordu düşmanlığı yapıyorlar. Bunları işten çıkaracaksınız.’ Bu listenin içinde ben varım, Yalçın Doğan var, o zaman Genel Yayın Yönetmeni olan ve ordunun hoşlanmayacağı manşetler atan Derya Sazak var, Umur Talu da var. Aydın Bey listeye bakıp diyor ki, ‘bunları işten çıkarmam. Zor dönemlerde, asker sıkıştırınca gazeteci atan bir patron olamam.’
Çevik Bir üslup değiştiriyor. ‘Siz irticanın farkında değilsiniz. Bütün yazarları toplayın, 28 Şubat’a karşı çıkan ve sempati duyan bütün yazarlarıyla bir öğlen yemeği yiyelim. Türkiye’nin nasıl yeşilleştiğini, yüksek yargıya anlattığım gibi yazarlara da ben anlatırım’ diyor. Çevik Bir’le birlikte yemek yedik. Bütün yazarlar var, sadece Umur Talu, protesto etmek için gelmedi...”