Üsküdar Üniversitesi’nde "Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığı ile Mücadele Günü" kapsamında 26 Haziran 2015 günü düzenlenen toplantıda, son bir yıl içinde dünya genelinde yürütülen çalışmalara ilişkin üç rapor değerlendirildi. Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi’nin (UNODC) aynı gün kamuoyu ile paylaştığı 2015 raporunun yanı sıra, gerek Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu (INCB), gerekse Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi’nin (EMCDDA) Türkiye ile ilgili görüşleri yorumlandı.
Afganistan kaynaklı eroinin İran ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınmasında kullanılan geleneksel Balkan Yolu’nun yerini, giderek Güney Yolu’nun aldığına, bu yolla eroinin İran ve Pakistan’dan deniz ve hava yolu ile Afrika üzerinden kaçakçılığının arttığına dikkat çekildi. Türkiye’nin dengeli, bütünleşik, talep azaltmaya yönelik yeni stratejisinin uluslararası çevrelerde takdirle izlendiğinin altı çizildi. Piyasaya sürülen sentetik kannabinoidler yüzünden Türkiye için tehlike çanlarının çalmaya devam ettiği, araştırmalara göre bağımlılığın önlenmesinde en etkili yöntemin pozitif ebeveynlik olduğu vurgulandı.
Türkiye’nin madde bağımlılığı ile mücadelesine yıllardır katkı sunan Üsküdar Üniversitesi bu yıl da 26 Haziran "Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığı ile Mücadele Günü"nde, son bir yıl içinde gerek bünyesinde yürütülen faaliyetleri, gerekse uluslararası mücadelenin durumunu uluslararası raporlara dayanarak toplumla paylaştı.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan ile 2005 - 2010 yılları arasında Birleşmiş Milletler Uyuşturucu Kontrol Kurulu Üye ve Başkanlığı (INCB) yürüten Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sevil Atasoy’un katılımıyla gerçekleşen toplantıda UNODC, INCB ve EMCDDA raporlarının yanı sıra bundan yaklaşık bir yıl önce üniversite tarafından başlatılan “Hayatı Fark Et Bağımsızlığını İlan Et” tarama projesinin 1200 lise öğrencisi ve denetimli serbestlikten yararlanan 1800 kişinin ilk verileri paylaşıldı.
Prof. Dr. Sevil Atasoy; “Son 20 yılda Türkiye’de uyuşturucu sorunu tanınmayacak ölçüde değişti. 60’lardan bu yana ülkemiz, uluslararası sözleşmelere uygun şekilde dengeli bir mücadeleyi hedeflemiş olsa da, arzın önlenmesine yönelik gayretlerimiz hep ağırlıktaydı. Ekilen afyonun kaçağa kaymaması için gayretlerimiz ve güvenlik güçlerimizin Afgan eroininin Avrupa piyasalarına geçişini engellemedeki başarısı her zaman takdir edilmiştir.
Kasım 2014 tarihli Başbakanlık genelgesinden itibaren il ve ilçe koordinasyon kurullarının kararları doğrultusunda talebi önleyici çalışmalara hız verildi. Uyuşturucu ile ulusal mücadelenin dengeli, bütünleşik, çok kültürlü, cinsiyet farkı gözetir biçimde yürütülmesi, bağımlıların mutlaka tedavi hizmetlerinden yararlanması şarttır. Bu arada insan kaçakçılığının doğrudan ya da dolaylı biçimde uyuşturucu kaçakçılığı ile bağlantılı olduğu unutulmamalı. Uyuşturucu ile mücadelenin ciddi biçimde aksadığı bölge ülkelerinden gelen göçmenler de yakın gelecekte risk oluşturacak” dedi.
Uyuşturucunun rotası değişti
Uluslararası kuruluşların raporlarını değerlendiren Atasoy, uyuşturucu trafiğinde değişen güzergah konusuna da dikkat çekti. “Raporlara göre geleneksel olarak İran ve Türkiye üzerinden “Balkan Yolu” ile taşınan eroin, İran ve Pakistan’dan hava ve deniz yolları kullanılarak önce Afrika ülkelerine, oradan Avrupa’ya taşınmaya başlandı. Güney Yolu’nun giderek daha fazla kullanılır olması, güney komşularımızdaki denetimsizliğin yanı sıra, güvenlik güçlerimizin yakalamadaki başarısının bir sonucu olarak değerlendirilmeli.”
Uyuşturucuya başlama yaşı 10’a düştü…
Kuruldukları günden bu yana uyuşturucu ile ilgili bir çok çalışmanın içinde yer aldıklarını belirten Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kurum olarak bu mücadelede strateji belgesine sahip olduklarını belirterek sözlerine şöyle devam etti “Ülkemizin ve gençlerimizin uyuşturucu tutsağında olması ve raporlarda yer alan ülkeler arasında başta gelmesi bazı önlemleri almak için geç kaldığımızı gösteriyor. Türkiye’nin artık uyuşturucu ile mücadele uluslararası platformda strateji belgesi var. Arzın engellenmesi için uluslararası ilişkilerde ve diplomasi düzeyinde her türlü önlem alınıyor. Ne yazık ki ülkemizde uyuşturucu kullanma yaşı 10’a inmiş durumda”
Türkiye’de Denetimli Serbestlik Uygulaması Önemli
Üsküdar Üniversitesi Rektör’ü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Uyuşturucu Bağımlılığı ile mücadelede Denetimli Serbestlik Uygulamasının başarı ile uygulandığını kaydederek şunları söyledi; “Uyuşturucu kullanan bir kişi ben bağımlıyım ama tedavi olmak istiyorum derse mahkeme tarafından Denetimli Serbestliğe tabi ediliyor ve hapse girmiyor, doktor kontrolünde tedavisi yapılıyor. Bu iyi işleyen bir sistem ama bunda da su istimaller olabiliyor o nedenle çok iyi takip edilmesi gerekiyor. Çünkü bazı kişiler idrar tahlilinde başkasının temiz idrarını getirip bu durumu suistimal edebiliyor. Bu nedenle çok iyi takip edilmesi gerekiyor. Çünkü denetimsiz bağımlı kişiler diğer insanlar için bir canlı bomba gibidir.
Her bağımlı yanına bağımlı yapmak için başka kişiler arar… Ayrıca Denetimli Serbestlik bağımlılar için caydırıcı oluyor. Ancak ülkemizde eksik olan nokta denetimli bağımlıların rehabilite edilmesi konusu bu konuda Avrupa ve Dünya’da rehabilite köyleri olmasına rağmen Türkiye’de bulunmuyor. Devletin en kısa sürede rehabilite yasası çıkarması gerekiyor. Bu seneki verilerden ortaya çıkan talebin azaltılması zorunluluğu ise bizim uzmanlık alanımıza giriyor. Biz yaklaşık 1 yıl önce “Hayatı Fark Et Bağımsızlığını İlan Et” diyerek bu yıl ulusal çapta kabul edilen taleple mücadeleyi resmi olarak bu projeyle başlatmıştık.
İstanbul Kalkınma Ajansı’nın desteği ile “Toksit ve Bağımlılık Yapan Maddelerin Kanıta Dayalı Tayin ve Danışma Merkezi” olan BATAMER’i kurduk. Proje kapsamında üç bini aşkın öğrenci ve veliye uyuşturucu farkındalık eğitimi verildi. 1200 lise öğrencisi ve İstanbul Denetimli Serbestlikten hak kazanmış 1800 kişiden alınan numuneler analiz edilerek raporlandı. Bu amaçla kurduğumuz BATAMER yıl boyunca çalıştı.”
Bağımlılığı önlemenin püf noktası Pozitif Ebeveynlik
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, uyuşturucu ile mücadele aileler için Pozitif Ebeveynlik yaklaşımına dikkat çekerek sözlerine şu şekilde devam etti; “Bizim pozitif psikoloji uygulamaları kapsamında yaptığımız araştırmalar çocukla iletişim kurmada pozitif ebeveynlik konusuna işaret ediyor. Çocuğunuz anlayan, dinleyen ve ona göre hamlelerini yapan ebeveynler çocukları ile iletişimde çok başarılı oluyor. Bu nedenle Uyuşturucu ile mücadele önce aileden başlıyor. Çocuğa nutuk çekmek, dikte etmek ve “içme, içersen bağımlı olursun” demek yerine farklı ilgi alanlarına yönlendirmek önce ebeveynlerden sonra biz eğitimcilerin kritik başarı faktörü olmalı. Bu yaklaşım artık tüm dünyada benimsenmiş durumda.
Çocuk spor, sanat, edebiyat vs... gibi farklı ilgi alanlarında ne kadar varsa, uyuşturucu dünyasında da bir o kadar yok. Bu ilişki birbiriyle ters orantılı. Uyuşturucu ile mücadele çocuğun muhakeme yeteneğinin oluşmaya başladığı 5 yaşından itibaren başlıyor. Bırakın çocuklarınız kendi kararlarını kendi versin. Ona her türlü bilgiyi verin karar vermesini ve kararlara katılmasını sağlayın. Zayıf aile, yanlış arkadaşlar çocuğu önce gizli depresyona sonra da uyuşturucuya yönlendiriyor.”
26 Haziran’da Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşke’de gerçekleşen toplantıda Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sevil Atasoy, Dışişlertarafından Birleşmiş Milletler’ in 13 üyeli Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu’na yeniden aday gösterildiğini açıkladı. 13 üyeli kurulun 2017’de boşalacak beş sandalyesi için oylama, 2016 baharından New York'ta Ekonomik ve Sosyal Konsey genel kurul toplantısında yapılacak.
Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi
2015 Dünya Raporu (UNODC)
Prof. Dr. Sevil Atasoy 2015 Dünya Raporu’na göre önemli değişimler söz konusu olduğunu belirtti. Rapora göre;
· Dünya genelinde 246 milyon kişi, 15- 64 yaş arası her 20 kişiden biri geçtiğimiz yıl en az bir kez madde kullanmıştır. Bu rakama göre kullanım oranı bir önceki yıla göre 3 milyon kişi artış olduğunu göstermektedir.
· Her 10 madde kullanıcıdan biri maddeye bağlı hastalıklara maruz kalıyor.
· 12 milyon kişi damar içi madde kullanıyor.
· Bunun 1.65 milyonu HIV virüsü ile enfekte..
· 6 madde bağımlısından sadece 1’ i tedaviye ulaşabiliyor.
· Geçtiğimiz yıl Dünya genelinde yaklaşık 200 bin kişi madde nedeniyle can verdi.
· Genel olarak eroin kullanıcı sayısı aynı devam ediyor. Kokain kullanımında azalma var. Ama esrar ve reçeteye bağlı Ağrı kesici kullanımlarında artış gözleniyor.
· Anfetamin ve türevlerinin kullanımı bölgelere göre değişiyor. Tüm dünyada esrar kullanıcılarının tedaviye başvuran sayısında artış var. Esrarın giderek sağlığa daha zararlı türevlerinin piyasaya sürüldüğü düşünülüyor.
· Cezaevlerinde en yaygın kullanılan uyuşturucu esrar…
· Güvenilir olmamakla beraber dünya cezaevlerindeki her 3 mahkumdan birinin cezaevinde en az bir kere madde kullandığı bildiriliyor. Cezaevleri çok büyük bir risk oluşturuyor. Bu nedenle cezaevlerinde her türlü enfeksiyon hastalığı özellikle HIV, Hepatit C ve Tüberküloz atıyor.
· Her 3 madde kullanıcından biri kadın olduğu halde, tedavi gören kişilerden sadece 5’ te biri kadın…
· Toplumlar madde bağımlılığının kolay tedavi edilebildiğini zannediyor. Ne yazık ki bunun ömür boyu destek gerektiren uzun soluklu ve sürekli tedavi gerektiren bir kronik hastalık olduğunu bilinmiyor. Bu nedenle algının değiştirilmesi ayrıca özellikle çocuk ve gençlerin madde kullanmaya başlamaması için gayret etmek gerekiyor.
· Kubar esrar Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Güney Batı Asya ülkelerinde üretilmekle birlikte, kenevir bitkisi dünyanın hemen her ülkesinde yetiştiriliyor. “Karanlık net”, yani isim vermeyerek internet üzerinden ulaşılabilen uyuşturucu ciddi bir tehdit oluşturuyor.
· Deniz yolları her ne kadar taşımada diğer yollardan daha az kullanılsa da gemilerde yakalanan uyuşturucu miktarı diğer yollardakinden çok daha fazla …
· Sentetik uyuşturucular arasında Met- Anfetamin hala en fazla kullanılan madde… ayrıca uzun yıllar sadece asya ülkelerinde görülen Met -Anfetamin bağımlılığı Avrupa ve Kuzey Amerika’ya yayılıyor.
· Uyuşturucu ile mücadeleye maddi katkıda bulunan ülke sayısı istenen beklentileri karşılamıyor.
Türkiye verileri
· Türkiye eroin için transit bir ülke olarak görülüyor. Eroin yakalamaları ile ilgili miktar olarak 2011 yılında 10 tonun altına düşmüş olan Türkiye, 2014 yılında yakalama oranını 15 tona yükseltti. Böylece 2009’daki rekor yakalamalara yakın bir yakalamaya ulaşıldı.
· İran ile Türkiye arasındaki yakın işbirliği sayesinde kaçakçılar İran ve Pakistan kıyılarına doğru yani güneye doğru gitmeye zorlandı. Kontrolün artışı nedeniyle taşınma güneye indi…
· İtalya’da yakalanan eroinin %5 kadarı Türkiye kaynaklı iken bu sayı geçtiğimiz yıl %1 e indi.
· Rapordaki Türkiye’ye özel bir başka veri, Türkiye sınırlarından giren eroinin sadece eskiden olduğu gibi İran’dan değil Irak üzerinden de girdiği belirtiliyor.
· Deniz konteynırlarında ağırlıklı olarak eroin yakaladığı ama kaçakçıların sadece eroin değil Kubar Esrar ve Met -Anfetamin de taşıdığı tespit edildi.
· Türkiye’nin yakaladığı esrar miktarı 27 Ton’dan 94 Ton’a çıktığı belirtildi.
· Raporda; Türkiye Batı Asya’dan, Batı ve Orta Avrupa’ya Met- Anfetamin kaçakçılığında transit bir ülke olarak öne çıktığı belirtiliyor.
· Ayrıca, Avrupa Uyuşturucu Ajansına göre Türkiye’de Met - Anfetamin’in kullanıldığına dair de bilgiler yer alıyor.