Liseli Öğrenciler Giderek Cahilleşiyor
Liselilerin bilgi düzeyini 13 yıldır testlerle ölçen Koç Üniversitesi İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sami Gülgöz liselilerin gittikçe cahilleştiğini açıkladı. 1997-2010 arasında uluslararası değişime gidecek lise öğrencilerine sınav soruları hazırlayan Gölgöz: “26-27 yaşlarında hala ergen olan, yetişkinleşemeyen bir toplumla karşı karşıyayız. Eğitim sistemi değişiyor ama gençlerde bilgi aktarımı sağlanamıyor. Bundan hem aileler, hem de eğitim sistemi sorumlu” diyor. Psikoloji bölümünde de öğretim üyesi olan Gülgöz, Hürriyet Gaztesi'nden Nuran Çakmakçı'nın sorularını yanıtladı. İşte ayrıntılar...
Liselilerle kaç yıldır çalışıyorsunuz?
- AFS öğrenci değişim programı için 1997’den bu yana öğrenci değerlendirme sınavlarının sorularını hazırlıyorum. Sınav soruları genel kültür, yargılama, muhakeme ve akıl yürütme gibi konuları içeriyor.
13 yıllık bu çalışmanın en çarpıcı kısımları neler?
- 1997’de öğrencinin bilgi birikim 2010’a göre daha fazla. Oysa soruların zorlukları benziyor. Genel kültür sorularında ciddi bir aşağıya doğru iniş var. Bizim bilgi kaynaklarımız ve alanlarımız genellikle hızlı tüketime yönelik. Yani belirli bir bilgi, belirli bir zamanda edinilip hemen unutuluyor. Örneğin Orhan Pamuk 1997-1998 arasında yüzde 56 oranında bilinirken, son iki yılda bu oran yüzde 20’lere inmiş. Demek ki, bir bilgiyi gündemdeyken hatırlıyoruz.
Sonra tamamen unutuyoruz.
- Evet. Tabii ki bilgi miktarı çok arttı. Ciddi bir seçicilik ihtiyacı içindeyiz. Hangi bilginin edinilip hatırlanması gerektiği konusunda çok yönlendirici değiliz. Her türlü bilgi kolayca tüketiliyor ve anında unutuluyor. Eğitimin temel işlevlerinden biri kültürel mirasın aktarımıdır. Sanatta, bilimde, felsefede, matematikte, yani her alanda bir kültürel birikim oluşturuyoruz. Aile ve eğitimciler olarak bu kültürel mirasın aktarabilmeliyiz.
Aktaramıyor muyuz?
- Hayır. Bir tıkanma yaşanıyor. Türkiye’ye özgü değil, dünyanın her tarafından böyle bir sorun var. Sadece kendi kültürümüzden değil, dünya mirasından da kopuk yaşıyoruz. Türkiye’de müthiş bir miras var. Her tarafını dolaştığınızda bir arkeolojik yapıyla karşılaşırsınız ama bunları bilmiyoruz.
DİZİNİN KİTABI ÇIKMIŞ
Sorun eğitim sisteminde mi?
- En kolay suçlanacak şey. Bir insanın günlük hayatını ne tür bilgilerin aktarımıyla geçirdiğini düşünün. Yeni gelişen teknoloji aletleri, Facebook ve twitter gibi sosyal medya veya televizyon var. Yaprak Dökümü’nü televizyonda seyreden liseli kitapçıda “Dizinin kitabı çıkmış” diye haykırabiliyor.
Televizyon önemli bir etken mi?
- “Bizim çocukluğumuz” diyen yaşlılardan olmak istemiyorum ama bir İsmail Cem televizyonu döneminin kültürel aktarımını düşünün. Artık tüketime yönelik bir yayın var ve beş dakika sonra sizde hiçbir şey bir bırakmıyor. Aile ilişkilerinde de işlevlerinden biri kültür aktarımıdır. Tarım yapan bir aile de çocuğa bilgisini aktarır ama artık bu da gerçekleşmiyor. Sadece eğitim sistemiyle ilgili bir şey değil.
Bu cehalet mi?
- Bir tür cehalet. Toplumda kopukluk yaratacak bu sorun çok ciddi bir şekilde ortaya çıkacak. Yüzyılların kültürel birikiminin sağlayacağı nimetleri yok sayıyoruz. Bir tane hayat yaşıyoruz. Kendi tecrübelerimizle yola çıkarak yarına ilişkin kararlar alıyoruz. Çevremizdeki insanları gözlemleyerek bilgiler ediniyoruz, ona göre bir davranıyoruz. Bir roman karakterin başına gelenler de aslında bizim yaşamışlıklarımız. Bnların hepsini silip atıyor gibiyiz. Sıfırdan başlayan çocuklar gibiyiz. O kültürel birikimi omuzlarımıza alıp onun gücünü üstlenemiyoruz hiç.
Böyle giderse ne olacak?
-Bilmiyorum. Temel kaygım çocukların donanımsız olmaya başlamaları. 26-27 yaşlarına kadar ergen kalan, bir türlü yetişkenleşemeyen bir toplumla karşı karşıyayız. Hiçbir zaman “Tamam, hayata hazırım. Bununla da baş edebilirim” diyemiyor. Kültür birikim aktarılamadığı için gençlik hayatının sorumluluğunu almaya hazır olamıyor. Siyasi katılım da yok.
EZBERCİLİĞE HAYIR AMA BİLGİ BİRİKİMİ ŞART
Bu gençlerle nasıl bir toplum oluşturacak?
- Toplumsal sorumlulukların üstlenildiği bir durum söz konusu değil haliyle. Seslerini çıkararak ortaya çıkmıyorlar, bunu yaptıklarında başlarına gelenler de malum. Ama orada dahi çok tepkisel ve anlık yapıyorlar her şeyi. Uzun vadeli örgütlenme ve etrafında oluşan bir kurgu yok. Hep çok kısa tepkilerle işi halletmeye çalışıyorlar. Halbuki hayatın bize gerektirdiği bu bilgi birikimini kullanarak uzun vadeli plan ve kurgular yapmak. Hiçbiri bunları yapamıyor. Bugün tüketiliyor herşey.
Peki ne yapmalı?
- Eğitimde sürekli yeni arayışlar var. Kimi zaman da eski sistemler toptan atılıyor. Ezbere dayanan eğitim üstüne çok şey söylendi. Ezbere dayanmayan eğitim arayışınada da sanki bilgi hiç gerekmiyormuş gibi bir tavır oluştu. Bunu kısmen kabul ediyorum. Bilgi çok fazla artık, hepsini edinmek mümkün değil. Ancak temel bir bilgiyi edinmeden de bu beceriyi geliştirmek mümkün değil. Bir bilgi alanında edindiğimiz beceriyi genellikle başka bir alana taşımakta zorlanıyoruz. Halbuki çok bağlantılı şeyler olabilir bunlar. Her bilgi alanında bu becerilerin tekrar tekrar oluşturulması, perçinlenmesi ve pekiştirilmesi gerekiyor. “Ezberciliğe dayanan eğitim yapmayacağım” diye hiçbir coğrafya ya da temel matematik kuramları bilgisi öğretmeden bu işi yapmaya çalışmak mümkün değil. Sadece akıl yürütme becerileri gerekiyormuş gibi bir yaklaşımın ciddi sakıncaları var. Temelde bir bilgi olmadığında, yaptığınız şey gerçek bir akıl yürütme olmuyor.
1997-2010 karşılaştırıldığında bilgi birikimi daha da azalmış. Liseliler cahilleşiyor mu?
- Evet. Bilgi birikimine sahip değil artık öğrencilerimiz. Zihinde bir miktar bilginin bulunması düşüncenin gelişimine temel sağlar. On yıl, bu kadar büyük farkların oluşması için uzun bir süre değil. 1950’lerle 2000’leri karşılaştırmıyoruz. Bu kadar kısa sürede bu kadar ciddi bir düşüş beni ürkütüyor. Gerçekten bilgi edinmeyen bir gençlikle karşı karşıyayız. Bilginin gerekliliğine dair inanç da düşmüş muhtemelen.
HER TÜR ÖĞRENCİ VAR
Prof. Dr. Sami Gülgöz, Türk Kültür Vakfı’nın Kültürlerarası Programları’yla dünyanın çeşitli yerlerinde lise eğitimi değişim programına gidecek öğrencileri seçecek sınavları hazırlıyor. İstanbul, Ankara, İzmir, Adana ve Bursa’da yapılan bu sınavlara çevre illerden gelen her türdeki liseden öğrenciler katılıyor. Yarım gün süren sınavda sorular genel kültür, zihinsel beceri ve sayı dağarcığı testlerinden oluşuyor. Her yıl yapılan sınava 1500-1800 öğrenci katılıyor.
NE KADAR UNUTTULAR?
Soru 1997-1998 (yüzde) 2009-2010 (yüzde)
Orhan Pamuk 56 20
Aziz Nesin 71 65
Stephen Hawking 56 42
Sümela Manastırı 65 68
Hubble 27 48
Hemingway 58 62
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.