Prof. Dr. Vedat ŞAR
Amerikan Psikiyatri Birliği Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve ıstatistiksel El Kitabı'nın beşinci baskısının (DSM-5) 2013 yılında yayınlanması planlanmaktadır. şimdiye dek çeşitli bozukluk kategorilerine yoğunlaşmış çalışma gruplarının tanı ölçütleri için önerdiği değişiklikler ortaya konulmuş ve üzerinde çalışılmaya devam edilmektedir. Ülkemizde henüz az tartışılan bu değişiklik önerilerinin tanınmasını kolaylaştırmak düşüncesi ile şimdiki durumu gözden geçiren bu yazıya gereksinim duyulmuştur. DSM-IV'ün en önemli özelliği araştırma bulgularına ağırlık tanıması, bu uğurda yüksek sayıda eştanıya izin vermesi, ve hatta beş eksenli bir sistem oluşturarak bu yapıyı desteklemesi idi. DSM-5 için getirilen öneriler ise klinik görünüme daha uygun olma, eştanıyı azaltma, ve ilk üç eksenin birleştirilmesi ile bu tutumu desteklemek yönündedir. Buna karşın, bir çok psikopatolojinin değerlendirilmesinde ağırlığın bir boyut olarak ölçülebilmesi için çalışılmaktadır. Bu yazıda DSM-5'de yer alan bir çok tanı grubu bölümler halinde gözden geçirilmiş ve özellikle değişiklik önerilerinin altı çizilmiştir. Geleneksel şizofreni alt tiplerinin kaldırılması, şizofreni tanısında Schneider belirtilerine tanınan ayrıcalıklı role son verilmesi, ve çevresel etkenlerin katkısı ile oluştuğu kabul edilen Travma Sonrası Stres Bozukluğu başta olmak üzere tüm travma ile ilişkili bozuklukların bir bölümde toplanması düşüncesi, bir çok başka öneri yanında, kanımızca psikiyatri tarihi için önem taşıyan ilginç değişiklikler olarak dikkati çekmektedir.
GİRİŞ
Bu yazının içeriğini gözden geçirdiğinizde Alman yazar Erich Maria Remarque'ın ünlü edebiyat yapıtının Türkçe'de bir deyim olarak benimsenmiş başlığının ağzınızdan döküldüğünü daha şimdiden duyar gibiyim. Yine de bu aldatıcı bir ilk izlenim olabilir. Tıpkı anlatıcı rolünde asker Paul Baeumer'in ağzından Birinci Dünya Savaşı'nın acılarını dile getiren bu ünlü romanın içeriği ile adı arasındaki gerilimli ilişki gibi.
Amerikan Psikiyatri Birliği'nce düzenlenen Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve ıstatistiksel El Kitabı'nın beşincisinin (DSM-5) 2013 yılında yayınlanması beklenmektedir. şimdiye dek sürdürülen hazırlıklar çeşitli ruhsal bozukluklarla ilişkili çalışma gruplarının kurulması ve bu grupların taslak tanı ölçütlerini ortaya koyması ile yeni bir evreye girmiş bulunmaktadır. Duyurulan değişiklik önerileri son şeklini henüz almamış olup gerek çalışma gruplarının tartışma ve değerlendirmeleri, gerekse veri toplama, önerilen ölçütleri sınayan alan çalışmaları ve tartışmaları konu alan yazılar yayınlanmaya devam etmektedir.
DSM-5 çalışma grupları, konusunun uzmanı olan az sayıda kişiden oluşturuldu, ancak bu görece küçük çalışma grupları uluslararası uzman danışmanlardan destek aldılar. Çalışmaların taslak ölçütlerin resmen duyurulmasına dek belirli bir dışa kapalılık (confidentiality) içerisinde yürütülmesi ilkesi başlangıçta eleştirilere uğramakla birlikte sürdürüldü. Çalışma gruplarının ölçüt önerilerinin duyurulmasından sonra internet aracılığıyla dışarıdan eleştiri, yorum ve önerilerin toplanılmasına devam edildi.
DSM-5 ile ilgili çalışmalar, belki de sürecin dışa kapalılığının da etkisiyle Türkiye'de şimdiye dek az yankı buldu ve tartışıldı. Oysa, önceki baskılarının gördüğü yaygın ilgi ve kullanımın DSM-5 ile de devam etmesi beklenmektedir. Ayrıca, DSM-5 ile ilgili çalışmaların Dünya Sağlık Örgütü tarafından hazırlanan ve yeni versiyonu üzerinde çalışmaların sürdüğü uluslararası sınıflandırmayı (ICD-11) da etkilemesi de beklenmektedir. Bu yazıda, şimdiye dek duyurulmuş olan DSM-5 taslak tanı ölçütleri ve eski ölçütlerde öngörülen değişiklikler kısaca gözden geçirilmekte ve gerekçeleri üzerinde durulmaktadır. Önerilen tüm değişikliklerin ele alınması bir yazının sınırlarını aştığından bazı bölümler daha kısa geçilmiş ya da ele alınmaları başka yazılara bırakılmıştır. Buna karşın, bu kısa gözden geçirmenin yürümekte olan sürecin olası sonuçları konusunda okuyucuya bir fikir vermesi beklenmektedir.
Çok Eksenli Tanıdan Çok Boyutlu Değerlendirmeye DSM-IV'de ruhsal bozukluklar beş eksen üzerinde değerlendirilmekte idi. Bu konu DSM-5 ile birlikte tartışmaya açılmıştır. Beş eksenli tanısal değerlendirme sisteminin en önemli sorunu çok sayıda eştanıya yol açmasıydı.
Makalenin devamı için TIKLAYINIZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.