Depresyonun Bazı Özel Klinik Biçimleri

Depresyonun Bazı Özel Klinik Biçimleri
Depresif semptomatoloji sadece psikiyatri alanında değil genel tıpta da hekimlerin en sık karşılaştıkları belirtiler kümesidir. Bu belirtiler kümesi kendi içinde özel klinik biçimler şeklinde sınıflanmaktadır.

Depresif semptomatoloji sadece psikiyatri alanında değil genel tıpta da hekimlerin en sık karşılaştıkları belirtiler kümesidir. Bu belirtiler kümesi kendi içinde özel klinik biçimler şeklinde sınıflanmaktadır.

Prof. Dr. Ali Kemal GÖĞÜŞ

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı


Ajite depresyon

Ajitasyonun belirgin olduğu depresyonlar ajite depresyon olarak bilinir. Ajitasyon ağır depresif bozukluklarda zaten sık görülen bir semptomdur. Ajite depresyonda ise hastanın kliniğinde en çok dikkati çeken olgu ajitasyondur. Bu tür depresyonlar gençlerden çok, orta yaşlı ve yaşlı hastalarda görülür. Bununla birlikte depresyonun genel özellikleri bakımından ajite depresyonla diğer depresyonlar arasında bir fark yoktur.

Retarde Depresyon

Bu terim psikomotor gerileme halinin çok belirgin olduğu depresyonlar için kullanılır. Psikomotor retardasyonu çok belirgin olan hastalar elektrokonvulzif tedaviye genellikle iyi yanıt verirler. Bununla birlikte ajite depresyonlu hastalar gibi bu grubun da depresyonun genel özellikleri bakımından ayrı bir kilinik anitite oluşturdukları söylenemez. En ağır şeklinde bu tablo stuporlu depresyon ya da depresif stupor olarak bilinir.

Depresif Stupor

Çok ağır depresyonlarda motor yavaşlama ve konuşmada azalma o denli ileri boyutlarda olabilir ki hasta tamamen hareketsiz ve sessiz kalabilir. Günümüzde etkin tedavi yöntemleri olduğu için böylesi depresif stupor tablolarına çok az rastlanmaktadır. Kraepelin bu tabloyu şöyle tanımlamıştır: "Depresif stuporlu hasta yatakta hemen hiç hareket etmeden ve konuşmadan yatar. Sorulara cevap vermez. Ağrılı fizik uyaranlara ancak genel kaçınma cevabı verebilir, amaca yönelik hareket etmez. Önüne yemek konduğunda yemeden durur, fakat birisinin kendisini kaşık kaşık beslemesine izin verir". Kraepelin'e göre bu durumdaki yaşantılarına karşı hastalar bazen bellek bozukluğu gösterebilirler.

Bununla beraber günümüzde hakim olan görüşe göre hastalar stuporlu oldukları döneme ait bellek bozukluğu göstermezler. Kraepelin'in hastaların bellek bozukluğu gösterdikleri yolundaki görüşünün yetersiz beslenme sonucunda ortaya çıkan sıvı elektrolit dengesizliğine bağlı olarak gelişen bilinç bozukluğuyla ilgili olması muhtemeldir. Depresif stuporlu hastalar motor alanda katatoni hali gösterebilirler.

Maskeli Depresyon

Bazen hasta depresif olduğu halde duygulanımında depresif özellik kolayca fark edilemeyebilir. Maskeli depresyon terimi bu tür depresyonlar için kullanılan bir terimdir. Bu terimle bu hastaların ayrı bir kilinik antite oluşturdukları değil, tanıda atlanabilecekleri ifade edilmektedir. Bu hastalarda depresyon tanısı ancak diğer belirtilerin dikkatle taranması sonucunda konabilir. Özellikle uyku bozukluğu, gün boyunca (diurnal) mizaç değişikliği ve depresif düşünce içeriği olup olmadığı dikkatle sorgulanmalıdır. Konsantrasyon bozukluğu ve yaşamdan zevk almama hali de tanı koydurucu semptomlardandır. Maskeli depresyon daha çok hafif ve orta dereceli depresyonlar için söz konusudur. Ağır depresyonların maskeli olma
olasılığı çok düşüktür.

Atipik Depresyon

Atipik depresyon terimi en çok depresyon için beklenen biyolojik semptomların tersinin görüldüğü durumlar için kullanılmaktadır. Bu terimi mizacı değişken ve belirgin şekilde fobik anksiyetesi olan depresif hastalar için kullananlar da vardır. Son yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nde Columbia ekolü depresyonda atipiklik kriteri olarak "hastanın olumlu çevre koşullarında (neşeli ortamlarda) uygun duygusal tepkiler verebilmesini" esas almaktadır.

İlaveten bu hastalar aşırı yeme ve uyuma gibi ters biyolojik semptomlar ve aşırı halsizlik gösterebilirler. Ayrıca bu hastaların yaşamları boyunca reddedilmeye karşı aşırı duyarlı oldukları da ileri sürülmektedir (reddedilmeye duyarlılık). Atipik depresyonlu hastaların trisiklik antidepresanlardan ziyade klasik MAO inhibitörlerine ve SSRI grubu ilaçlara cevap verdikleri bilinmektedir.

Kısa tekrarlayıcı Depresyon

Bazı hastalar ortalama ayda bir kez tekrarlayan ve süreleri birkaç günle sınırlı depresyon atakları geçirirler. Kadın hastalarda bu dönemlerin menstruasyon dönemleri ile ilişkisi gösterilememiştir. Süre bakımından kısa da olsa bu ataklar, şiddet bakımından uzun süren depresyon ataklarından farklı değildir. Bu hastalarda manik atak olasılığı çok azdır ve bu bakımdan hızlı döngülü bipolar bozukluk olarak değerlendirilmeleri de mümkün değildir.

Hafif Depresif Bozukluk

Hafif depresif bozuklukta ağır depresif ataklarda görülen semptomların ayniyle fakat daha hafif şiddette görülmesi beklenir. Gerçekten de vakaların bir bölümü için bu değerlendirme geçerlidir. Bununla birlikte bu hastaların bir grubunda ağır depresyonlarda rastlanmayan bazı semptomlar da görülebilir. Bu semptomlar genel olarak nörotik semptomlar olarak bilinir ve anksiyetenin yanısıra, fobik, obsesif ve nadiren de dissosiyatif semptomlardan oluşur.

Anksiyete, depresyonun her türlüsünde tabloya eşlik eden bir semptom olabilir. Depresif hastalarda anksiyetenin şiddeti depresyonun şiddetinden bağımsızdır. Hafif depresyonlarda
da pekala ağır depresyonlarda görülen yoğunlukta anksiyete görülebilir. Bu özellikleri ile hafif depresyonun sadece ağır depresyonun hafif şekli olmayıp ayrı bir klinik antite olduğu görüşünde olanlar vardır. Bu tablo her ne kadar yeni sınıflandırma sistemlerinde "hafif" ya da "minör" depresyon olarak yer almaktaysa da klasik olarak nörotik depresyon olarak bilinmektedir.

Hafif depresif durumlarda nörotik semptomatolojinin yanısıra anhedoni, depresif mizaç, ilgi ve enerji azlığı, irritabilite vb. gibi depresif semptomatoloji de bulunur. Uyku bozukluğu da olabilir fakat bu, ağır depresyonlarda olduğu gibi erken sabah uykusuzluğu şeklinde değil, uykuya dalma güçlüğü ve/veya uyku bölünmesi şeklinde kendini gösterir. Yine ağır depresyonlardan farklı olarak bu tabloda biyolojik semptomlar (iştahsızlık, kilo kaybı, libido azalması) yoktur. Günboyu mizaç değişikliği de nörotik depresyonda ağır depresyondan farklı bir seyir gösterir. Hasta sabah göreli olarak kendini iyi hissederken akşama doğru giderek kötüleşir. Görünüm olarak depresif değildir ve belirgin bir psikomotor yavaşlama hali göstermez.

Hafif depresyonların tanı ve sınıflandırılmaları tartışmalı bir konudur. Bunların çoğu stres yaratan bir yaşam olayının peşinden gelişirler ve bu olay yok olduğunda ya da kişi bir şekilde uyum sağladığında kaybolurlar. Nadiren böyle bir tablonun aylar hatta yıllarca sürdüğü olabilir. Bu tabloya distimik bozukluk denmektedir. Distimik bozukluklu bir hastada zaman zaman ağır depresyon da gelişebir ki bu takdirde çift depresyondan söz edilir (double depression).

Çocukluk Ve Ergenlikte Depresyonun Klinik Görünümü

Okul korkusu ve ebeveyne aşırı bağımlılık çocuklarda depresyonun en tipik semptomlarıdır.
Ergenlerde ise okul başarısının düşmesi, madde kullanımı, antisosyal davranışlar, seçkisiz cinsel ilişkilerde bulunma, okuldan ve evden kaçma depresyon belirtileri olabilir.

Yaşlılarda Depresyonun Klinik Görünümü

Depresyonun yaşlılıkda görülme sıklığı genel nüfusa oranla daha fazladır. Değişik araştırmalar 65 yaş ve üzerinde depresyon prevalansının %25-50 arasında olduğuna işaret etmektedir. Bu çağda rastlanan depresyonların en önemli özelliği somatik yakınmaların çokluğudur. Belki de bu nedenle yaşlılarda depresyon sıklıkla atlanmakta ve tedavisiz kalmaktadır.

Bu içerik Prof. Dr. Ali Kemal GÖĞÜŞ'ün "Depresyonun Klinik Belirtileri" Başlıklı makelesinden alıntılanmıştır. Makalenin PDF uzantılı tüm içeriğini görmek için tıklayınız

Bu haber toplam 13404 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.